bugün

birbirlerini ittirip durdular günlerce. kimi küvete düştü, kimi lavaboya, kimi masanın üstüne devrildi. ama evde sadece tek bir kişi ayakta kalabilirdi. herkese hükmedecek olan kişi. bir diktatör.

"bir tek onun dedikleri olurdu. "bizim evde demokrasi var" derdik. o konuşunca rejim değişirdi. o hep son sözü söylerdi. "su getir" dediğinde getirir. tv yi kapat dediğinde kapatır, üstümü ört dediğinde örter. masaj yap deyince yapardık. neden dr. oetker "masaj yap" çıkarmadı hala anlayamadık. iyi işitmem ben. sürekli bağırırdı bize. sanki kendini tatmin ediyor gibiydi. "oraya gitme, şunu yapma" derken adeta zevk alıyordu. benim annem bir diktatördü. ve bunun önüne geçmek için hiçbir şey yapamıyorduk.

çok saçma istekleri vardı. bir keresinde asla erkek arkadaşın olmayacak demişti. yere bakarak yürümemi söylüyordu ve asla makyaj yapma hakkım yoktu. bazen beni kıskandığını düşünürdüm. kapanmaya zorlardı beni. durumumuz iyi olduğu halde yeni giysiler giymeye hakkım yoktu. hep faturalardan bahsetti durdu.

babamı bile alt ederdi. iri vücuduyla adeta hulk gibiydi. kimisi onu türkan şoray'ın sultan karakterine benzetirdi. haklıydılar. bizi korkuturdu. zaten tek hatamız buydu. korkmak. biz direnmeyi denemedik. halbuki 2 ya da 3 kişi karşısına dikilsek onu kolayca devirebilirdik. bizi sevmiyor gibiydi. ne kardeşimi ne beni ne de babamı. mükemmel olmamızı öylesine çok istiyordu ki okuldan kötü haberlerle dönme şansımız yoktu. çoğu zaman da dönemezdik. tipex hilelerine biz de başvurduk. o bunu hiç bilmedi. yerleri bana sildirirdi. sürekli yorgun olduğunu söylerdi. yemekleri ablam yapardı. bütün gün dışardaydı ve biz ne yaptığını hiç bilmezdik. arada eve arkadaşları gelir, onlar için kahve yaptırırdı bize. ne var bunda diyeceksiniz? bildiğiniz gibi değil işte. bize kötü davranırdı. bir şeyi yapmasak ya da biraz eve geciksek cezamız 3 gün mahvolmaktı. şiddet kelimelerine başvurmak istemiyorum. anneden çok evin müdürü gibiydi. biz ise işçiydik. ve öyle kalmaya devam ettik.

çok sonraları öğrendim, kendisi öldükten sonra. babası tarafından hırpalanmış zamanında. ama öyle böyle değil. dişleri kırılana dek. sevgili annem. bunun ona ne gibi bir etkisi oldu hiç bilmiyorum. hiç anlayamıyorum. ama eğer faşist biri tarafından yönetildiyseniz en azından diktatör olabilirsiniz.

insanı çocukken yaşadığı travmalar yönlendiriyormuş. psikoloğumla konuştum geçen. haklıydı. şu an böyle olmamın bir çok sebebi vardı. çok pısırıktım ve insanlardan nefret ediyordum. annemi inan bazen hiç düşünmüyorum. o hayatımda hiç olmamış gibi, beni leylekler getirmiş gibi yaşamak istiyorum. bir şekilde üzerimdeki bu rehavetten kurtulmalıyım. çocuklarım olursa onlara kötü davranmamalıyım. ama nasıl?"

bu benim hayatım değil belki ama günümüzde hala bir çok ev diktatörlükle yönetiliyor. ister piç bir baba olsun, isterse çocuklarına bir başına bakmak zorunda kalan bir anne, isterse zengin bir babaanne ya da serseri bir çocuk... birisi bu görevi üstleniyor. sessiz kalanlar, tarafsız olanlar dört duvar arasında ve bir çatı altında olsa da eziliyor. ve çoğu diktatörün geçmişi hep karanlık. hep ezilmişliklerle dolu, yapamadıklarının hırsını alır gibi, insanlardan nefret eder gibi.

asla söz hakkı yok. "yaşama" şansı yok. sadece itaat var...