bugün

hakan türk'ün yazmış olduğu, kendince delikanlılığı anlattığı kitap.

kitap akıcılıktan yoksun ve tasvirleri yetersiz bir dilde yazılmış. hayır sen bir delikanlıyı anlatacam diye yola koyulmuşsun ve bunu roman olarak anlatmaya kalkmışsın ama, romanın ne olduğunu hiç bilmeden yapmaya kalkmışsın.

romanın en çarpıcı özelliği detaylardır. fakat delikanlı kimdir'in genelinde, en heyecanlı sayılabilecek olaylar hiçbir şekilde detaylar verilmeden, tasvir yapılmadan, "kesti biçti öldü", "o adamın amına kor" tarzında anlatılmıştır. tamamda kardeşim hele bi anlat, "odaya girdiğimde göğüslerini sıvazlıyordu" de. ertem şener'den maçlar izle, sezai karakoç'tan türküler dinle*... sonra roman yazmaya kalk. ya da benim yazdığım roman değil, ben olayları anlatıyorum sadece de, bu kitap roman deme.

kitabın genelinde, 10. baskısı elimde mevcut olmasına rağmen bir çok yazım hatası var. hadi yazım hataları bir yere kadar mazur görülsede, çoğul öznelerle başladığı cümleleri tekil yüklemlerle bitirme ve saçma sapan cümle kurma üzerine bitirme tezi yazdırtabilecek kadar hatalarla dolu olmuş.

yurtdışında yaşıyor diye mazur görülebilecek hatalar değil bunlar. zira yazmasını bilmiyorsan yazma kardeşim.

ama bu adamın elinin altında aforizmalar, güzel sözler gibi bir çok kitap var diye düşünüyorum. bunlarıda sıkana kadar bokunu çıkartana kadar kullanmaktan kendini alamıyor efendim, durduramıyoruz.

hatta bunları kullanmak için, kitabındaki kişilere saçma sapan diyaloglar kurdurtuyor, benide kudurtuyor.

bir de bu adama virgül kullanmayı öğretmek lazım. cümleleri mahmut sen geçen gün iğrenç bi insansın gibi olmuş.

kitabın sonunu da bağlayamamış, olayları hep " kendime göre yöntemlerim var" diyen bir karakterin üstüne oturtmuş ve bunları anlatmamış, anlatamamış... her şey bir sır sanki... ulan amına koyuyim, madem sırları açık etmek senin hobin, neden böyle sikindirik bir şekilde atlıyorsun konuları...

o değilde ben bu kitabı niye okudum amına koyuyim?