bugün

allah rahmet eylesin.
allah rahmet eylesin.hepimizin başı sağolsun.
o kadar geberip gitmesi gereken var iken neden sen be kardeşim?
allah cenneti ile ödüllendirsin seni renkdaşım,galatasaray'lı dostum.
oradan bize el salla olurmu. emin ol senin bizi gördüğün kadar bizde seni görüyor olacağız.
yazarmış bu arkadaş. deminden beri sol tarafta rumuzu güncelleniyordu baktım vefat etmiş. müslümansa mekanı cennet olsun değilse toprağı ve ışığı bol olsun. ne denebilirki. her ölüm zamansızdır ama bize göre.
keşke kendiyle ilgili yazılanları görebilseydi dediğim yazardır. belkide görüyordur kim bilir!
mekanı cennet olsun.
hala inanamadığımdır... çok samimi değildik biz damdaki deli ile ama hiç kötü mesajlaşmamız olmadı. onun sözlük çevresinden bir kaç kişi ile aram bozuk olmasına rağmen kendisi ile en ufak bir tartışmamız olmamıştı. iyi bir galatasaray taraftarıydı... maç muhabbetleri, takım üzerine mesajlaşmalar falan derken saygı duyardık birbirimize.

keşke ölmemiş olsaydı, şaka olsa bu. moderasyonu kandırmış olsalar, moderasyona damdaki deli'yi sözlükten silse, birileri başlık altında milleti kandırdı diye ona kızsaydı ama ölmeseydi. tüm yakınlarının başı sağolsundur.
Mekanı cennet, başımız sağolsun. Allah yerini boş bırakmasın, adını kötü andırtmasın...
allah rahmet eylesin.
gelişmeler kısmını yine parlak görünce "hayır, yine olmasın lütfen" diye geçirdim aklımdan farkında olmadan. ama maalesef yine vefat haberi, yine tanımadığın biri için hissettiğin o garip üzüntü. allah rahmet eylesin. ailesine, sevenlerine sabırlar.
gelişmelere basmasammı dedim bir an...
sanki anladım. tanımasamda bir yazar arkadaşımı kaybetmek yine ve yine çok üzdü beni.
mekanın cennet olsun...
çok üzgünüm...
allah rahmet eylesin...
böylesi kalabalık bir cemaatinin olabileceğini düşünmüş müydü acaba? şu an ihtiyacı olan tek şey duadır. esirgemeyelim.
Hani son şakasını yaptı derler ya, işte onu bize dedirten yazardır. Mekanın cennet, toprağın bol olsun.
uludağ sözlük galeride fotoğraflarını gördüm. ne kadar temiz yüzlü ve gençmiş dedim içimden. ve hayatımda hiç görmediğim bir insan için içim buruldu gözlerim nemlendi. allah rahmet eylesin demekten ve ailesine baş sağlığı dilemekten başka elimden birşey gelmiyor. mekanı cennet olsun...
allah rahmet eylesin çok üzüldüm mekanı cennet olsun.
bu ne kara haberdi şimdi. içim yandı be kardeşim içim.
onu tanıyalı çok olmamıştı, son zamanlarda tanışmış ve iyi anlaşmıştık. bu gün de sözlüğe sırf ondan mesaj gelmiş mi diye girdim, gelişmelerde ki kara haberi duyunca gözyaşlarımı tutamadım şimdi ağlıyorum neydi bu şimdi kardeşim içim yandı içim.
Hakanım,

Canım kardeşim,

Öyle bir hayatın oldu ki! Ne hayatın, ne de o hayata verdiğin tepkiler bizimkilere benziyor.

Daha 12 yaşındayken köye gittiğinde arkadaşının kaza kurşunu ile başından vurulup, tekerlekli sandalyeye mahkum kalıyorsun, sonrasında tansiyonun, böbreklerin, ciğerin ve daha neler neler.

Tuvalet ihtiyacının geldiğini bile anlayamıyor, tansiyonun çıktığında tuvaletini yapıyorsun.

Ve bir gün olsun senin başına gelenlere isyan ettiğini duymadım, duyan da olduğunu sanmıyorum.

Seninle aynı renklere gönül verdiğimizden dolayı tanıştık. Yaklaşık 3 yıldır her gün muhabbet ettik, çok şey paylaştık. Seninle tanıştığımızda depresyondaydım, hayata olan bakışın benim de hayata bakışımı değiştirdi. Ne zaman canım daralsa, bir derdim olsa ilk seninle paylaştım. Sen benim reelde görüştüğüm bir çok arkadaşımdan daha yakındın bana, mesafeler uzak olsa da.

Gün geldi Erbil ve Oktay ile sana takıldık, gün oldu seninle birlikte onlara takıldık.

Canım, kardeşim, arkadaşım, dostum oldun. Seni şimdiden o kadar çok özledim ki.

Bu dünyada tanıdığım en temiz, en doğru, en pozitif, en ADAM gibi ADAM sendin.

Seni bir Ramazan ayında tanıdım ve yine bir Ramazan ayında kaybettim.

Seni çok seviyorum kocaman yürekli insan.

Hiçbir zaman unutulmayacaksın.
---spoiler---

her çocuğun hayalidir yaz tatiline, yaz tatilinde köye gitmek

ben de gitmiştim vakti zamanında... dün gibi hatırlıyorum. nasıl unutabilirim ki ben de büyük anılar, büyük sevinçler ve büyük üzüntüler bırakmıştı bu tatil...

ilkokulu birinci olarak bitirmiştim. genelde her sene izmir ahmetbeyli'ye giderdik yaz tatili için ama ben mutsuz olurdum. çünkü bütün arkadaşlarım erzurum'a köye giderdi, ben ahmetbeyli'ye tabi tatil bitince arkadaşlar arasında muhabbetler açılırdı. hep bir eziklik yaşardım, onlar birlikte yaptıkları şeyleri anlatırken... futbol oynayıp ağaçlara çıktıklarını, çobanlık yaptıklarını, pikniğe gittiklerini, büyüklerin yanında ava gittiklerini anlatırlardı ağzımın suyu akarak dinlerdim onları. çok da kıskanırdım açıkçası. o sene ilkokulu birinci olarak bitirince babama ''-baba hiç köye tatile gitmedik, bu sene köyümüze tatile gidelim'' dedim. babam sıcak yaklaştı isteğime. ve köye tatile gitmemiz kararlaştırıldı. tabi çok heyecanlandım. çok mutlu oldum. hayaller kurmaya başlamıştım. gönlümüzce futbol oynayacaktık, ağaçlara çıkacaktık, istediğimiz meyveyi ağaçlardan koparıp yiyecektik kimse kızmadan... daha bir sürü hayaller kuruyordum. bilirsiniz, 10 yaşında bir çocuğun ne kadar hayalperest olduğunu

yola çıkacağımız gün geldi çattı. trenle gidecektik. köye hiç gidilmediği için köydeki ev harabe durumdaydı ve hiç eşya yoktu. mecburen izmir'den eşya götürdük. yolculuk 3 gün sürmüştü. hayatımın en güzel 3 günüydü diyebilirim. neler olmadı ki trende... 2 kere trenden düşüyordum. 1 defasında tren durduğunda babamlara haber vermeden indim ve az daha treni kaçırıyordum. 3 gün boyunca hep köyü düşünüyordum, hayaller kuruyordum. tren erzurum'a vardı. trenden indiğimde hafif bir hayal kırıklığına uğradım. hayal ettiğim gibi pek yeşil alan yoktu. babam ''-köye gidelim, orası daha güzel buradan. Şehrin içi olduğundan böyle- dedi. neyse, köye vardık... 1 hafta başımı kaldıramadım yataktan. hava değişiminden olayı hastalanmıştım. sonra iyileştim. dışarıya çıkınca daha büyük bir hayal kırıklığına uğradım. köy anlatılan gibi değildi. yeşillikler nerede, ağaçlar nerede, futbol sahası nerede? diye dorum arkadaşlara... top oynadıkları bayır arasında, yamuk yumuk zeminli bir yer. tamam, cim alan ama yokuş aşağı topu bıraktın mı kendi kendine gol oluyor zaten. çok büyük bir hayal kırıklığıydı gerçekten. ağaçlara çıkıyoruz, köylüler peşimizden koşturuyor: ''-veletler dalları kırdınız'' izmir de agaclara çıktığımda daha az azar yerdim.

tabii ki güzel anılarım da oldu. arkadaşlarımla çok eğlendiğim zamanlar oldu her şeye rağmen. göle yüzmeye ve balık tutmaya gittik. çok güzeldi. ağaçlara çıktık, bostan talan ettik. yaz bitti. hayalimdeki gibi ava gidememiştik. en büyük isteğim, hayalim bir ava gitmekti. ama bir türlü götürmüyorlardı bizi küçük olduğumuz için.

izmir'e dönmemize 1 hafta kalmıştı. mehmet diye bir arkadaşım vardı. erzurum'un yerlisiydi ve bu ziyaretimde tanışmıştık onunla. çok iyi arkadaş olmuştuk. bütün gün beraber gezer, oyunlar oynardık. bana çapan sallamayı, orak kullanmayı, tırpan atmayı öğretmişti. bir de onların evinde silah vardı. çok merak ediyorduk ama bizi götürmüyorlardı büyüklerimiz. mehmet eve girip babasından gizli silahı almıştı. geldi yanıma. -Hakan, evden silah aldım, ava gidelim mi? diye sordu. ben de hiç düşünmeden kabul ettim tabii ki. en büyük hayalim gerçekleşiyordu...

gözlerimi açtığımda hastanedeydim. yanımda annem ve babam, bana bakıyorlardı. sanki birisi beni yatağa bağlamıştı. hareket edemiyordum. -ne oldu? diye sordum. kaza dediler. annem ve babam gülmeye çalışıyorlardı. ben gerçekten güldüm. yani pek önemli değildi o an benim için. hayatın zorluklarına alışkındım o yaşlarda bile.

mehmet'in elindeki silahtan çıkan kurşun boynuma saplanmıştı. ölmemiştim, fakat artık bacaklarımı kullanamayacaktım..

ayaklara ihtiyacım yok beynim bana yeter...

böyle bir köy anım var işte.. çoğu kişiye göre pek güzel olmayan bu olay, ilginçtir ki bana her zaman keyif vermiştir. istediğim bir şeyi yaparken bir kaza geçirdim ve hayatım değişti. bunun zorluklarını yaşadım, hâlâ da yaşıyorum. ama yaşamaktan, hayattan hiç bir zamaman vaz geçmedim, bıkmadım. hayata dört elle sarıldım. yaşam tüm zorluklarına rağmen güzel. hayat bir şekilde devam ediyor. ağlayıp sızlasakta hayat aynı hayat. bir değişime uğramıyor. ağlayışlarımız o hayatı daha zor yapıyor sadece. yani zorluklar ile birlikte yasamayı öğrenmemiz gerekiyor. su anda hayatımdan oldukça memnunum. bu yaşıma -24- geldim ve yapmak isteyipte yapamadığım, içimde ukde kalmış hiçbir şey yok. dediğim gibi, ayaklara ihtiyacım yok, beynim bana yeter...
benim gibi hayata dört elle sarılan; dünyanın en büyük tekerlekli sandalye basketbol takımı, yenilmez armada engelsiz aslanlar ımızı tüm yüreğimle kutluyorum... )

---spoiler---

bu yazını bir kez daha okudum ve biliyorum ki sen şu an çok mutlusun. bu dünyada görüşemedik ama bekle bir gün biz yanına geleceğiz hakanım.
bir yazarın arkasından allah rahmet eylesin yazmak istemiyorum. ölmesini istemiyorum. sonsuza kadar yaşıyalım der gibi. gelişmeler yine acı acı yanıyordu belli. az çok muhabbetimiz olmuştu seninle deli. iyi kafa yapardık.

mekanın cennet olsun.
mübarek günde allah günahlarını bağışlasın, rahmeti ile karşılasın. mekanı cennet olsun.
allah rahmet eylesin. diyosun ya hep istediğim şeyleri yaşadım mekanın nereyi istersen ora olsun.
vefatından sonra entryleri daha popüler olan rahmetli yazarımız.
Öyle çok çok üzgün falan değilim, burada çok çok üzgünüm, saatlerce ağladım diyerek millete şov yapma amacımda yok. Ama insan olduğum için, bir başka insanın hayata veda etmesine üzüldüm. Umarım dolu dolu bir hayat geçirmiştir, gözü açık gitmemiştir dünyadan. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun...

Edit : tamam amk duygu sömürüsünün prim yaptığınıda öğrendik. Çok üzgünüm lan, mutlu oldunuz mu
yazacak bir şey bulamıyorum ve zaten ben yazar değilmişim iyi ki bırakmısım sözlükleri dedim içimden, hiç yuzyuze görmediğim hep bir ekran mesafeden çokça diyalog kurduğum senin ardından birkaç cümle yazmak için girmemeliydim buraya. böyle olmamalıydı, kalbin temizdi arkadaş gerisi boş tertemizdi kabul etmeli herkes, artık gülerek abartma diyemezsin, ben abartmıyordum kabul edersin çünkü eminim ki o bembeyaz yerdesin şimdi. mekanın cennet olsun.
(#5056453) ile bu gece ardından bir kez daha rahmet okutmuş, sağlığında ne kadar dügün bir karaktere sahip olduğunu ve onu tanımamış olmanın ne büyük eksiklik olduğunu hissettirmiştir.