bugün

islam dinine göre uygun, yerinde sayılan, yakışık alan.
ne oldugu kucuklukte ogrenilir. mesela anne minik ogluna, sobayi veya kaynayan caydanligi isaret ederek "caiz degildir", yani buna yaklasma, dokunma der; halbuki minik oglan "cıızdıır" diye anlar. aslinda ters anlam olur ama oyle ogrenilir. yani caiz "cız" degil, caiz olmayan "cız"dır. unutmadan, bir de igneler "cıızdıır" (caiz degildir). malum, kucukken bir yerimize batma riski coktur.

(bkz: ciz)
şüphesiz televizyon malzemesi.
(bkz: camide jimnastik caiz mi)
işlenmesi yasak olmayan iş.
sözlük anlamı olarak "izin verilmiş" demektir. Kelime kökü olarak icazdan gelir. Ama daha çok dini konularda, yapılacak bir işin ya da söylenecek bir sözün vs islami kurallara uygun olup olmadığı sormak ya da belirtmek için kullanılır.
Güslun mümkün olmadığı durumda normal abdestle namaz kılmaz caiz midir? Şeklinde.
caiz, ''işlenmesinde günah olmayan, vebal bulunmayan'' anlamına gelen, islam hukuk literatüründeki bir terimdir. fakat bir şeyin caizlik ihtiva etmesi, o şeyi tamamen kapsayan işlerin tümünün iyi olduğu anlamına gelmiyor.

burada biraz felsefe yapacağız.

size bir misal vermek istiyorum:

islam'da evlenmek sünnettir. sünnet olan şey de, elbette ki caizdir. ancak bu ''caiz'' terimini islam hukukçuları bazı şartlar altında ehil görmüşler. şöyle ki;

bir kişi eğer cinsel anlamda açlık çekiyorsa, zinaya düşmekten korkuyorsa, evlenmesi müstehaptır. caizi de geçiyor bu şey. hatta vacip oluyor duruma göre.

bir kişi eğer hayırlı bir kimse bulduğunu düşünüyorsa evlenmesi caizdir, sünnettir.

bir kişinin maddi durumu kötü ise, evleneceği kişiye zulmedecekse, iyi bir kimse değilse, evlenmesi mekruhtur. hanefÎ mezhebinde tenzihen mekruh veya tahrimen mekruh ayrımı olmadığından, hanefîler bu duruma direkt haramdır demişlerdir. yani evleneceği kişiye zulmedeceğini bilen kişinin evlenmesinde vebal vardır.

''sünnet'' olan ve ''iyi'' olarak görülen bir olgu, 'caiz' olarak nitelendirilse dahi, şartlara göre islam hukukunda nasıl değişiklik gösteriyor, görüyorsunuz.

aynı şekilde başka bir örnek: diyelim bir köleniz var. aslında köle suç işlediğinde onu hafifçe dövmek caizdir. buharî hadisinde geçer hem de. lakin başka bir hadiste hz. peygamber'in, ebu mesud'u kölesini döverken gördüğü, uyarısı üzerine ebu mesud'un köleyi azat etmeye karar verdiği ve 'eğer bu köleyi azat etmeseydin suratına mutlaka ateş dokunurdu' dediği nakledilir.

hz. peygamber ebu mesud'a ''bunu neden dövüyorsun'' diye dahi sormaya tenezzül etmemiş. buna lüzum görmemiş. çünkü ebu mesud, köleyi şiddetlice döverek ona zulmetmekteydi. belki de köle bir suç işlemişti, ebu mesud da ''caiz'' olan bu icraatı gerçekleştiriyordu. ancak hz. peygamber, 'azat etmeseydin suratına mutlaka ateş çalardı' diyerek, sahabenin hata yaptığını ve günah işlediğini ifade ediyor.

aynı şey cariyeler için de geçerlidir. cariyeyi satın alan kişi, onun mülkiyetine sahip olur. istediği gibi tasarruf eder. fıkıhtaki şartları yerine getirdikten sonra, o kadınla nikahsız ilişki dahi kurabilir. bu hakkı vardır ve bu caizdir. ancak kadın istemiyorsa, adam da kadına zulmediyorsa, 'caiz' olan bir şey zulümden dolayı veballi olur. hukuksal olarak sorun yok gibi görülen bir işlemde, yapılan zulüm nedeniyle 'haram' işlenmesi mümkün.

her 'caiz' denilen şeyi uygulamaya çalışmak, zulme sebep olduğunda, kişiyi helake götürür.
aşk acısı caiz midir şeklindeki kendimle sıkça tartıştığım ve net bir cevap alamadığım sorunun ögelerinden biri.
helal olan, yasak olmayan.