bugün

bir deyim hatası yapılmış onu tanımlayarak düzeltelim ve katkıta bulunalım.

1.yanlış: kentli orta sınıf(burjuvazi): burjuvazi global tröstlerdir. kentli orta sınıf burjuvazi değildir. bu sınıf burjuva tarafından tasarlanmıştır ve burjuvanın kendisi değildir. sadece burjuva kendinin sahibi olduğu sistemden memnun olan yönetici bir kitle yetiştirmiştir. bunun yerine otokrat kelimesi kullanılsaydı tanım doğru olurdu.

2.yanlış: politik egemenliğin(burjuva cumhuriyetinin): politik egemenlik yine otokrasidir, burjuvazi değil.

doğru tanım:

1789 fransız devrimi gibi; feodal aristokrasinin ya da monarşinin yerini, kentli orta sınıfların (otokrasinin) politik egemenliğinin (otokrat devletin) ve feodalizmin yerini kapitalizmin almasını sağlayan burjuvazinin koordine ettiği devrimlerin genel adı.
chp'nin kurulduğu günden beri ülkemizde uyguladığı politika. önce kendi burjuva kesimini devlet eliyle büyütüp geliştirmeye çaba göstermiştir. kendini destekleyecek argümanlardan yola çıkarak sermaye sahibi güçlü ağalara karşı burjuva kesimini destekleyecek orta-düşük düzey kentli burjuva kitleler yaratmış ardından kapitalizme geçiş döneminde sağcı bir partiye bölünerek bu burjuvanın daha faal ticari faaliyetleri sağlanmıştır. fakat ağalık rejimini tamamen yok edemedikleri için güçlerini kaybetmişler ve egemenliği onlarla paylaşmak zorunda kalmışlardır. şimdi iki seçenekleri var. ya kendilerinden olmayan ağaları devrim desteği sağlayan darbecilerle bertaraf edecekler veya işbirliği yapacaklar. kapitalizme erken geçtiler sanırım. yani erken çalmaya çalıştılar. kentli burjuvanın gelişip, kalabalıklaşmasını sağlamaları gerekirdi veya düşman gördükleri feodaliteyi tamamen yok etmeleri gerekirdi. şu inönü'nün toprak reformunu yapabilselerdi bunları yaşamazlardı herhalde...

ellerinden giden güce karşılık 1960 da ilk darbeden sonra sosyalist işçi hareketlerini "kapitalizmi ele geçiren feodaliteye karşı" desteklemişler ve bu onların sol parti görüntüsü vermesine yol açmıştır. aynı zamanda işçi hareketinin yanında bulunmaları sayesinde bu hareketin sınırlarını politikayı kullanarak çizip şekillendirdiler. bu şekilde işçi hareketleri kontrol altına alındı. mahir çayan'ın güzel bir lafı var. "bu solcular önce devrimcileri öldürür, sonra sahip çıkar" diyor. çünkü işçi-köylü devrimi işlerine gelmez. sömürdüğün kadar çalışanları feodal güçlere karşı kullanarak sömür sonra aşırı büyümesini de engelle...

chp bir bujuva partisi olduğu halde, kendi ellerinde bulunduğu zaman devlet veya belediyelerde işçileri kapı önüne koymasını, ırkçı tutumunu, kendine kapitalist hareketlerini görmeyen solculara ne diyelim?

bir zamanlar en büyük destekçisi kürtler ve aleviler ile batı kentlerinde yaşayanlarken şimdi açığa çıkan ikiyüzlülüğü ile ellerinde kentli burjuva destekçileri kaldı. artık 12 eylül ile bitirilen işçi hareketlerini desteklesinler de işçi sınıfından biraz destek bulsunlar. sendikalılar % 5 e düşmüşken zayıf bir hamle. başka ülkede % 5'in altında sendikayı yaşatmazlar kapatırlar. bu oyun bitmez.
rusya, çin, iran, türkiye gibi üçüncü dalgada bulunan devletlerin kapital sistemin büyüme düzeyinin, ülke içi tarihsel ve toplumsal dinamiklerle nesnel-evrensel tandansların karşılıklı olarak birbiriyle kesiştiği bir zeminde biçimlenmiş olmasıyla açığa çıkan devrimdir. birinci (ingiltere, fransa) ve ikinci (almanya, italya) dalgalara baktığımız zaman bu devrimlerin üçüncü dalgada gerçekleştirilen devrimlerden çok daha baskıcı olduğunu görüyoruz. çünkü birinci dalgada bulunan burjuva sınıfının muhalif tabanı gerektiği kadar olgunlaşmadığı için bu burjuva sınıfının da ideolojik anlamda olgunlaşmadığını görüyoruz. bu da bize bu devrimlerin demokratik anlamda sadece kitleleri seferber etmesiyle sınırlı kaldığını gösteriyor.

kendi ülkemize gelecek olursak;
türk devrimi de burjuvazist bir devrimdir. çünkü türk devriminin öncü kadrosunun sınıfsal kökenlerine baktığımız zaman bu ittihatçıların oluşturduğu asker-sivil küçük zümrelerden oluşan aydın ekibi olduğunu görürüz. devrim sürecini bu kadro şekillendirdi. bu aydın sınıfın hepsi aydınlanmacı, genç, laik ve burjuva ideolojisine sahip insanlardı. ayrıca makedonya, selanik, istanbul gibi kapitalizmin geliştiği kentlerde yetişmişlerdir. atatürk siyasi strateji gereği aydınlanmacı, laik ve buna bağlı bir ideolojiyle şekillenecek olan ulus devlet projesini her ne kadar çok gizli tutmuş olsa da bunun olacağı çok açıktı. devrimin savaş koşulları içinde başlaması devrime her ne kadar başarı şansı kazandırsa da bu durum yeni kurulacak devletin ve sonraki kararların alınmasında ve uygulanmasında birçok zaaflığı beraberinde getirdi. çünkü savaşanlar için kurtarılacak kutsal varlıklar arasında saltanat ve hilafet makamları da vardı. yukarıda da bahsettiğim atatürk'ün siyasi stratejisi bunun gereğiydi. bu farklı sınıfların oluşturduğu ittifak devrimin uzak hedefleri bakımından çok büyük bir zaaftı. çünkü bu ittifakın sonunda ve cumhuriyet devrimi sırasında devrimi yavaşlatan ve ona tamamen karşı çıkan bir muhalefet yaratacaktı.

bu öncü kadroya tekrar gelecek olursak, kurtuluş savaşı'nı sınıfsal olarak toprak ve mülk sahipleri yani eşraf ve ağa ittifakı içinde gerçekleştirmişti. burjuva devrimini gerçekleştiren öncü kadronun yerel iktidar odaklarıyla kurduğu bu ittifak doğal olarak devrimlerin sürekliliğinde ve hızında bir çekingenlik yaratacaktı. çünkü en başından beri kurulan bu ittifakın ideolojik dayanağı ağa ve eşrafa halifelik makamını kurtarma vaadinin verilmesiydi. bunun yanı sıra türkiye'de devrimin tamamlanması teorik olarak iki temel unsurun gerçekleşmesine de bağlıydı. bunlardan birincisi toprak reformu ile feodal düzenin ekonomik temelini oluşturan toprağın geniş köylü yığınlarına dağıtılmasına bağlıydı. ancak pratikte büyük toprak mülkiyetinin tasfiyesi için bazı ön koşulların bulunması gerekiyordu. bunlar; işletme sermayesi, tarımsal teknoloji ve toprağı işletecek yeter sayıda nüfusun varlığıydı. bu koşullar yerine getirilmediği sürece toprak reformu da tek başına feodal yapıları çözmekte yeterli bir araç olmayacaktı. feodal yapıların tasfiyesinde ikinci seçenek ise sanayi devrimi ile ağa ve eşraf sınıfının egemenliğine son verip ekonomik egemenliği ticaret burjuvazisine geçirmek ve ticaret burjuvazisini sanayi burjuvazisine dönüştürerek kırsal göçü işçileştirip kentlileştirmekti.

sonuç olarak devlet öncülüğünde hızlı sanayileşme politikası yürütüldü. bu politika ikinci dünya savaşı'na kadar uygulandı fakat toprak reformu yapılamadı. bunun temel nedeni ise kurtuluş savaşı'nda eşraf desteğinden kaynaklanmaktaydı. bu nedenle iktidar halkı değil eşrafı tercih etmişti. 1950'li yıllarda bile chp il ve ilçe başkanlarının çoğu yörenin ayan ve eşrafından oluşmaktaydı.
Fransız Devrimi, baskının ve sömürünün ağırlığı altında ezilmiş halk yığınlarının ve küçük insanların kendi kendilerine başkaldırdıkları ve devrimin doğrultusunu başka yöne çevirdikleri bir burjuva devrimi oldu. Bu tipe, burjuva demokratik devrim hareketi denir. “Yukardan gelme” denen başka tip burjuva devrimleri de vardır (örneğin Jön-Türklerin devrimi). Halk yığınları bu devrimlere katılmazlar ve elbette kendi iktisadi ve siyasal istemlerini ortaya koymazlar.

#devrim
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar