bugün

Bulunduğum yerde çokça bulunan ve beni hayattan soğutan topluluk. Bu kişilerin yaşama kattığı en ufak bir şey bulunmaması yetmiyormuş gibi birde zarar verirler. insanların %90 ı yaşamazlar sadece vardırlar sözüne de yakışır bir durumdur ayrıca.
Bazen boş insanlar yerine hoş insanlar dememe sebep olan insan ve diğer her türlü canlının karışımından oluşan insan topluluğudur. bazen onların mutlu olduğunu düşünmeme rağmen kendimi topluma ve en onemlisi kendime karşı sorumluluğum ve meymundan ayrılan yonum ve ben ben ben..... beni gerçekleştirme arzum, Allah'ın bir yoruma göre ben insanlar ve cinleri kendilerini gerçekleştirsinler diye dünyaya gönderdim ayeti. ve diğer nedenler. hayır hayır dostlar ben boş bir insan değilim sorumluluğumla mutluyum çünkü ben benim, var olduğumu ve varlığımı düşünüyorum.
(bkz: bardağın boş tarafı)
ot gelen ve ot gidecek olan insan modelidir.katlanılmaz muhabbeti,olmayan görüşleri;karşısındakini yer bitirir.
kimsenin kendine yakıştırmadığı sıfat tamlamasıdır..her zaman karşıdaki , boş , ot , düşüncesizdir hatta kimileri , bunların boşluklarını kıskanıp lan keşke ben de böyle olsam adamlar ne boş hiç bi şeyi takmıyolar diyecek kadar kendini otomatik olarak öteki sınıfa koymuştur..
boş insanla dolu insan arasındaki en mühim benzerliği söyliyeyim ; ikisi de kendini dolu insan sanır..en mühim fark ise, birinin doluluğu için kendi beyanatına ihtiyacı yoktur..
çok doluyum diyene , kime neye kıyasla vs. diyeceğim ama luzumsuz..tamam osman boş ben doluyum işte..
şu söz bi yerlere misal uludağ sözlük logosuna yazılsa çok hoş olur:
kimsenin derinlikleriyle oynama
wittgenstein ustaya sevgiyle..
kendini kültürlü sanan fakat velakin hiç bi bilgiye sahip olmayan üstüne üslük bunu kabıllenmeyen bünyeler .
dolu insanları gördükçe, ne kadar tıngır teneke oldukları iyice ortaya çıkan insanlardır.
Camiden gecerken musalla tasını masa zannedip bunları niye buraya koymuslar diyen insan profili.
gereken ve kendisinden beklenen kalıpları dolduramayan insanlardır.
geçen zamana, dakikalara, saniyelere yanan ve daha çok çalışmayı arzu eden, birim zamanda daha çok mesafe kat etme planları bulunan, dünyaya gelmesinin bir anlamı olduğunu düşünen, insanlara daha faydalı olma azmiyle her geçen gün kendini gerçekleştirme idealinden asla vazgeçmeden çabalayan "yüce" insanlardan, kıçlarını kaldırmadan, oturdukları yerlerden nasiplenen ve hazırcılığa eğilimli, "düşünmenin" ne olduğunu bile düşünemeyecek basitlikte insanlardır.
Bu insanlar kendilerini bi bok gibi lanse etmeyi çok iyi becerebilirler. televizyonda en çok görünenin doğru olduğu" dünyada yaşamlarını sürdürürler. sayıları giderek artmakta ve çalışan, değer üreten ve kıskanılan insanlara çelme takmaya ve onları demoralize etmeye çalışırlar ve yaptıkları tek "çalışma" da gerçekten budur.
Şöyle bir şehir gezintisine çıkın bakın: kafeler dolu, kahveler dolu, parklar-bahçeler dolu, kaldırımlar dolu; ne yapar bu insanlar? Ne üretirler, ne amaç için yaşarlar bilinmez. Evden çıkarken Bahaneleri vardır. Çok bişey amaçlayarak çıkılır evden, altalta yazılır, akılda tutulmaya çalışılır yapılacaklar. Oysa yapılacak işler bir tuvalet kağıdından daha değerli de değildir.
Sanal alemler bu insanların en yoğun olduğu yerlerdir. Toplum olarak bir transformasyon sürecinde olduğumuzu kestirmek güç değil. iyi-kötü, doğu-batı, islam-ateizm, patrisyen-plebiyen, zengin-fakir, sol-sag, dinci-komünist, türk-kürt gibi zıtlıklarla iç içe yıllarca yaşayan insanlarımız, artık yorgun düşmüş, "boş" işleri ve "boşluğu" fark edebildiklerinde kendilerini olağanüstü insanlar kategorisine kendilerini dahil etmekten de alıkoymuyorlar. Oysa ki farkında olmak sadece "istemek" veya "istememek" arasında belirgin bir şekilde ötekini, yani farkına vardığı olumsuzluğa karşı iyiyi-doğruyu-güzeli seçmeyi ve icra etmeyi gerektirir. Bu noktada elinizden yine bişey gelmezse "kronik" boş insanlıktan kendinizi kurtarmış addedemezsiniz de.
dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım... değil mi?
-ferruh bi baksana canım.
+buyur abi.
-ya ferruh...neyse boşver...
+söylesene abi...
-boşver boşver...
yavaş yavaş ölürler
seyahat etmeyenler..
yavaş yavaş ölürler
okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar..

yavaş yavaş ölürler
alışkanlıklarına esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
bir yabancı ile konuşmayanlar..

yavaş yavaş ölürler
heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar..

yavaş yavaş ölürler
aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar..

*pablo neruda