bugün

aklıma isaac asimov'un vakıf serisini getiren düşünce. okuyanlar bilirler gerçi oradaki mantık biraz daha farklıydı ama şimdiki konumuzla da benzeşmiyor değil. okumayanlar için kısa bir açıklama yapayım;

efendim; yıl bilmem kaç yüz bindir. insanlar galaksideki yerleşilebilir tüm gezegenleri kolonileştirmiştir ve galaktik imparatorluğun çatısı altında toplamıştır. bilim o kadar ilerlemiştir ki ışık hızı sıçramalarla aşılmakta ve birbirinden onlarca ışık yılı uzaklıktaki dünyalara birkaç günde seyahat edilebilmekte, yerçekimi asansör olarak kullanılabilmektedir. galaksi refah içinde yaşamaktadır ama artık bilime ve araştırmaya eskisi kadar önem verilmemekte ve insanlar yozlaşmaktadır. bu durumda galaktik imparatorluk çöküş evresine girmiştir ve bunu tek farkeden de imparatorun sağ kolu eto demerzeldir ve bu çöküşü durdurmanın veya hafifleştirmenin yollarını aramaktadır.

tam bu sırada bir matematik konferansında hari seldon diye bir matematik dehası ortaya çıkar ve istatistiksel yöntemleri kullanarak gelecek hakkında mükemmel kesinliğe yakın tahminlerin yapılabileceğini öne sürer ve bunu yayınladığı makale ile de ıspatlar. bunu gören eto demerzel de hari seldon'u kolundan tutturduğu gibi galaksinin baş gezegeni olan trantor'a getirtir...

merak edenlere isterlerse daha uzun açıklayabilirim. ama gerçekten merak ediyorlarsa bu kitapları şiddetle tavsiye ederim.
ayrıca mükemmel bir bilim-kurgu senaryosu konusu olabilir.
okudukça ya gerçekse şeklinde üç buçuk attıran senaryo.
- abi bir başka sistem bizi yönetiyormuş.
+ evet o kapitalist sistem.
- abi yok yanlış anladın. bu daha farklı. yani biz güneş sistemindeyiz ya. o anlamda başka bir sistem.
+ o değil sen öyle deyince aklıma geldi. şu sistemde bi gezegen tanırım o da plüton. ama ona da yazık ettiler valla.
- abi olay şimdi şu: bizden binlerce belki de milyonlarca yıl ilerde bir sistem var. o sistem...
+ hepimiz plütonuz.
- oooo kime anlatıyosun!