bugün

Aydınlık gazetesi yazarı Tuncer Cücenoğlu, Başbakan Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'a açık mektup yazdı. işte tiyatro tarihinden çarpıcı anıların yer aldığı o mektup:

Öncelikle geçmiş olsun kızım.

Anlatacağım olayları okuduğunda neden geçmiş olsun dediğimi anlayacak ve bana hak vereceksin.

Birinci olay yıllar önce Ankara Devlet Tiyatrosu Yeni Sahne'de yaşandı. Sahnelenmekte olan Bir Yastıkta; adında bir oyun. Oynayan aktörlerden biri Cüneyt Gökçer. Işıklar içinde yatsın Cüneyt Gökçer'i izlememişsindir ama adam Dünya çapında bir aktör ve rejisör. Üstelik Devlet Tiyatrolarının da genel müdürü o tarihlerde...

En ön sırada bir erkek seyirci; ayaklarını sahneye uzatarak yükseltiye yerleştirmiş. Elinde tespih, koltuğa iyice yayılmış ve oyunu seyretmekte. O zamanki görevliler salona aldıkları seyircilerin kabuklu yemiş ve meşrubatı içeriye taşımalarına izin vermediğinden olsa gerek, fındık fıstık da yemiyor, meşrubat da lıkırdatamıyor, mest olmuş bir şekilde Cüneyt Hocayı ve oyunu izliyor yalnızca. Cüneyt Hoca Seyirci velinimetimizdir; deyip oynamaya devam edeceği yerde, gözlerini dikmiş adama, önünden her gelip geçtikçe ya da gerekli gereksiz -ki bence bilinçli olarak- adamı kaş göz işaretiyle bacaklarını/ayaklarını toplaması için uyarıyor. Tıpkı Tolga Tuncer'in seni kaş göz işaretiyle ağzındaki sakızı çıkartman için uyarması gibi. Ama adamın tındığı falan yok. Birden ne mi oluyor?Oyun metninde olmadığı halde o koca Cüneyt Gökçer bir tekme atıyor zavallı seyirciye. Yandım anam! diye bağıran tiyatrosever, bacağının acısıyla kıvranırken bir ambülans isteniyor ve hastaneye kaldırılıyor zavallı adam.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ferhan Şensoy'un bir oyununda, sıkıştığı zaman tuvalet için dışarıya çıkan, geri döndükten sonra da izleyemediği yerleri seyircilere soran meraklı bir seyircinin başına gelenler de ilginçtir. Ferhan'ın elinden kurtulması gerçek bir mucize örneği olmuştur bu zavallı adamın. Yani çişi geldiğinde tuvalete gitmeyip de salona mı işeseydi? işi bittikten sonra oyunu izlemeye geri dönmeyip Ferhan'ı izlemekten mahrum mu kalsaydı? Ferhan'a olan sevgisinin karşılığı bu mu olmalıydı?Ferhan Şensoy çok ayıp etmiştir yani.

Gene Levent Kırca'nın oyun sürerken cep telefonu ile konuşmakta olan masum bir seyircinin kafasına elindeki davulun tokmağını fırlatması ve tam isabet kaydederek adamın kanlar içinde koltuğa yığılmasına neden olması da hala konuşulan ve belleklerden silinmeyen bir olaydır.

Ya Müjdat Gezen'in, masumca çekirdek çıtlayan bir seyircinin kafasına, elindeki darbukayı geçirmesine ne dersin? Haldun (Dormen) ağabeyi bilirsin. Kibar ve zarif bir sanatçıdır. Ayakkabısını çıkartıp oyun izlemekte olan bir seyirciyi az kalsın boğacakken sağolsun Metin (Serezli) ağabeyin adamcağızı Haldun ağabeyin elinden güçlükle kurtardığı da hep anlatılır tiyatro çevrelerinde. Yani ayağını sıkmakta olan ayakkabıyı çıkartmasa mıydı bu zavallı adam?Üstelik bir haftadır banyo yapamamasının suçu onda mıdır, yoksa Sular idaresinde mi?

Bu tiyatrocular garip insanlardır Sümeyye kızım. Sen adını duydun mu bilmem ama bizim tiyatromuzu kuran Muhsin Ertuğrul diye bir adam vardı. Mustafa Kemal Atatürk istanbul Şehir Tiyatrolarında bir oyun izlemeye gelecek. Oyun başlamak üzere ama önder yok ortada. Muhsin Ertuğrul'daki cürete bak sen Perde zamanında açılacaktır; deyip başlatmış oyunu. Sonuç olarak yarım saat sonra gelmiş paşa. Muhsin Ertuğrul ne demiş biliyor musun Mustafa Kemal'e? ilk perde bitmeden alamayacağız sizi Sayın Cumhurbaşkanım. Sizi Müdüriyette ağırlayalım!; Paşa da kısmış sesini, yarım saat kadar paşa paşa oyalanmış orada. Yani kalıbının adamı değilmiş paşa. Sen yedi düveli hizaya getireceksin, bu ülkenin koskoca Cumhurbaşkanı olacaksın, kıçı kırık biri çıkıp seni içeriye salona almayacak. Olacak şey mi bu? Parayı veren o üstelik. Kapatırım dese kapatamaz mı tiyatroyu yani?

Aman bundan böyle daha dikkatli ol. Tiyatrocuların kurallarına uy... Sakız çiğneme, cep telefonunu da açık unutma...Sözün özü tiyatrocuların beter insanlar olduğunu da asla unutma...

Bak bir de şunu asla unutma ve hatta çerçeveletip başucuna as. Üstad Shakespeare bu aktör taifesi için diyor ki: Aktörlerin diline düşmektense lağıma düşmek evladır. Hele bir de bir kısım medya ile birleşip de cephe alırlarsa size!Çünkü bunlar Dünyanın her yerinde varlar. Aralarındaki iletişim ise inanılır gibi değildir. Afrika'dan Antarktika'ya, Sibirya'dan Yeni Zelanda'ya konuşulur durursun onların diline düştüğünde.

Birbirleriyle de pek geçinemezler ama sözkonusu tiyatro olunca gerisi teferruattır ve hemen kenetleniverirler.

Aman dikkat!

Seni ayrıca sakız meselesini başörtüsü gerekçesine dönüştürmendeki ustalığın için yürekten kutluyorum.

Geçmiş olsun tekrar.

Tuncer Cücenoğlu
Odatv. com
çok güzel kafa bulmuş, anlayan olur mu? hiç sanmıyorum.
sümeyye kızım edepsizsen şu bir çok satırdan bir kaçını kendine edep edin.
helal olsun dedikten sonra, mektubu yazan abimizide ergenekondan içeri almasınlar? diye düşünmüyor değiliz.
verilecek onlarca ayardan sadece biridir. sonuç olarak sağlam verilmiş bir ayardır.
memleketin tiyatrosunu da sanatçısını da insanını da babasının malı sanmak yanılgısı. unutulan şu ki o devirler cumhuriyet dönemi ile bitmiştir.
(bkz: madem sıçtım neden sıvamıyorum)
oda tv muhabiri yazmış, kesin ergenekondur; provakasyon yapıyor. evet.

bu dönemlerde akp aleyhine ağzını açarsan "milleti galeyana getirmek" suçlamasıyla içeri dahi girebilirsin.

çünkü sen; evet, sen! gerizekalının başkanı; tam da sen. 80 ihtilali falan diyerek senden "evet" oyu alıp bağımsız yargıyı gemici düğümüyle bağladılar. veya gemicik düğümüyle. ne dersen de işte.

ne oldu darbeciler?

28 şubat sürecindekiler ne oldu? lan şu e-muhtırayı verenler vardı, onlara ne oldu?

hepsi dışarda?
mektup ilginç gaza getirici. özellikle bu işin ustalarının yaptıkları eylemler anlatılarak bilinç altında "bu adamlar yaptıysa doğrudur" düşüncesi doğuruyor.sonunu da güzel bağlamış biraz daha uğraşılsa yılmaz özdil yazısı olacakmış.
bakalım atilla dorsay ne demiş:
http://www.sabah.com.tr/y...asbakanin-kizi-ve-tiyatro
pişkinliğin en iyi şekilde ifade edildiği mektuptur.yazan şahıs kafa bulduğunu zannetsede esasında kafası güzelken yazmıştır bu satırları. **
(bkz: oda tv) şu kısmı da es geçemiyorum.
popülizm ne deseler, bir olayı çarpıtarak kendi yandaşlarını gaza getirip gözlerini yaşartmaya örnek ver deseler bu mektubu örnek gösterirdim, zira, can yücel şiirleri gibi sadece yandaşlarının ve ne dese zaten kabulleneceklerin anlayacağı dilde yazılmış, kalem olarak gazlı kalem kullanılmış bir yazı.
yazanın, kafasıyla pek haşır neşir olunmadığından mütevellit nasıl bir kafa ile yazdığı hakkında beyanlarda bulunamayacağımız ve fakat "sorun kesin türban idi" paranoyasıyla yaşamaya alışmışların ne denli zoruna gittiğini gördüğümüz mektuptur.