bugün

her bayramın olmazsa olmazlarıdır. örneğin;
tabakhaneye bok yetiştircesine araba kullana trafik canavarları,
sevapla, rahmetle başlayan kutlu olsun ile biten bayram mesajları,
eğer kurban bayramı ise yollarda, tarlalarda, park ve bahçelerde kesilen kurban manzaraları,
normalde günde apartman girişinde karşılaştığınızda selam vermeyip, bayram sabahı kapınıza dayanan komşular,
hiç tanımadığınız halde kırk yıllık ahbap gibi davranan misafirler,
alacaklı gibi kapıyı şeker uğruna çalan veletler,
ana haberlerde bayram onlara gelmedi diye flaş haberle haklarında bahsedilen politikacılar,
24, 36, 48 saatliğine kaybolan ve varlığından şüphe edilen bir başbakan

yinede herkesin bayramı kutlu olsun.*
nerede o eski bayramlar...
bu gün bayram erken kalkın çocuklar.
kaç para istiyon?
herkesin daha bir şevkle twit atması, retweet yapması, favorilemesi.
Haberlerde bayram kazaları ve ünlülerin huzurevleri ziyaretinden görüntüler.
hani vardır ya her bayram yaparız istisnasız. klişe olduğunun da farkında olduğumuz halde.

mesela dün çarşıda geziyorum. şeker satıyor esnaflar. insanlar ise satın almıyor, adeta saldırıyor şekere. şeker yemesi yasaklanmış bir çocuğun evdeki elegan zulasının yerini gizlice bulduğundaki gibiler üstelik. kendimi bir garip hissettim. şeker alsam mı almasam mı? yok hayır yani şimdi çoluk çocuk kapıyı çalıp da bayramınız kutlu olsun derse ne bok yiycem diye düşündüm. veririm 5 er tl dedim önce; ama kendi çocukluğumdan bildiğim bir şey var.

çocuklar bayram boyunca bir araya geldiğinde aralarında
-lan şu apartmanda biri var para veriyo.
+hangi apartman? bize de göstersene
-gelin gidelim, nasıl olsa hatırlamaz bir daha verir.

benzeri bir konuşma geçmesi muhtemeldi. bütün maaşımı daha ayın ilk on gününde çocuklara yedirecek değildim! o halde şeker alayım dedim. oha , badem şekeri gördüm önce. çok severim ama, çok pahalı lan, para dağıtmıştan farkım kalmazdı o şekilde. bakınıp geri döndüm otoparka doğru.

evet. evet biliyorum, o esnaf arkamdan "işte!!! bayramda şeker almayan şerefsiz şu yürüyendir linç edin !" dedi. demediyse öyle gibi baktı. şekersiz bayram olur mu yav? resmen baskı altındayım şeker klişesini yerine getirmediğim için. adeta bir ritüelin en önemli basamağı atlanmış da, her şey havada kalmış gibi hissediyorum. ama o fırlama ve uyanık çocuklara iyi oldu iyi!

bir keresinde de yine kurban bayramında mangalı yakmışız. et kokusu arzı sarmakta! kızıl havaları seyret ki akşam olmakta!
ama gel gör ki hiçbirimiz aç değiliz. tatlılar baklavalar, içli köfteler ve ayda bir yenilen zenginlikte bir kahvaltı sofrası sonrası kurban kesilmiş. adettendir ya hani illa mangal yakılacak . her zamanki gibi çiğ ete dokunmayacak kadar doktor ve tok olduğu halde mangal yaktıracak kadar insan olsam da, bu klişeyi atlayamazdım. o mangal yanacak, doymak üzerine espriler yapılacak, mangal yelleyene "ehehe abi mangalda kül bırakmadın" esprisi yapılacaktı. hepsini kafamda bir sıraya oturtmuştum ki, birden bire kötü bir koku geldi. bayramın en iğrenç klişesi. etler doğranmaya falan başlarken, hayvanın barsakları mutlaka hasar görür bir yerlerden. adamlar genel cerrah değil neticede, biri babam biri dayım. senden benden bizden yani. tüm planım alt üst oldu. aslında daha doğrusu midem alt üst oldu ve kaçtım.

bir de kolonya klişesi var. toplum olarak her tuvalete giriş ve çıkışımızda en az üçer kez ellerini yıkayan insanlar olduğumuzdan, el hijyenine çok önem veriyoruz ya hani, onun bir dışa vurumu olarak kolonya ikram edilir. bunun sırasını karıştıran bazı insanlar yüzünden, az mı tariş tütün kolonyası aromalı lokum yedim ben? az mı sızladı bayramda kenarlarını kopardığım tırnaklarım? bunların hesabını veren yok, varsa yoksa klişeler. lan o dört günlük bayram geçtiğinde, kalan 360 günde aynı yere misafirliğe gitsem, elime bir damla su dökmezler. bayramda da çok bonkör oluyorlar evet.
hepsi pislik bunların. çocuk da, dayım da, kolonyayla kopmuş tırnak kenarımı acıtan ev sahibi de. daha fazla sinirlenmeden susuyorum.
aile büyüklerine bayram ziyaretine gidilir. illa ki orda eşraftan başka insanlarla da karşılaşılır. derken sen el öpeyim diye insan içine çıkarsın ve seni görür görmez, yaşlı kadın kişisi annenle şöyle bir muhabbete girer.

-aa nurten bu senin ortanca mı? ne kadar büyümüş maşallah. ben bunu yolda görsem tanımam.

buna verilecek cevap, nezaketen bir tebessümdür. kadın sizi en son 4 yaşında görmüştür ve bir zahmet de yolda görünce de tanımasındır.
Sabah sofraya konulan kavurmalı yumurta.
Gelen misafirlerin sorduğu sorularla ailenin röntgenini çekmesi.
Gençlerin aralarında ben senin büyüğünüm elimi öp bakiyim geyiği çevirmesi.
Bayram harçlığı almak için bekleyen umut dolu gözler.
Bayram ziyareti ayağına kısmet arayan cemaat.
sabah sabah ekmek arası soğanlı kavurma yemek.
gavırma.

baklava ve sarma karışımı.

yalancı samimiyetler.

akrabaların yılda bir kere görüşmesi.
senin bölümün tam adı neydi?
(bkz: 4 yıllık mı)
Ulan okul bitti hala 4 yıllık mı diye soran var.
Akraba ziyaretleri, bayram mesajları, bayram temizliği.