bugün

ece temelkuran ın gün itibariyle milliyet te yayınlanan yazısı;

Yeni Şafak yazarı sosyolog-yazar Fatma Barbarosoğlu, önceki gün Yeni Şafak'taki köşesinde önemli bir yazı yazdı.
Başörtüsü konusunda benim düşündüklerimi düşünen, benim yazmış olduklarımı başka bir cepheden aynı şekilde yazan bir başörtülü kadın yazarı okumak güzeldi. Barbarosoğlu, "Türbanistleri deşifre ediyorum" başlıklı yazısında şöyle diyordu:
"Türbanistler başörtülü kadınlar ı/gençkızları özne olarak görmez. (...) Her olayda 'başörtüsü birincil, o başörtüsünü taşıyan kişi ise ikincil durumdadır. (...) (Türbanistler) Kamuoyuna artistik poz verirken arka tarafta birkaç başörtülünün, konumlarını ve söylemlerini pekiştirici bir unsur olması onları ziyadesiyle mutlu eder.
Başörtüsü tartışmalarının en mutlu grubudur türbanistler. Ne antitürbanistlerin 'gerginliği' vardır onlarda, ne de başörtüsü yasaklarına uğrayanlar ile yekdil olmuş kalbin acıları."

"Yekdil" için girişim
Kalbin acılarıyla yekdil olmak... Nasıl siyasetten, ekseriyetle "poz vermek" üzerine kurulu olan siyasetten samimiyet beklememek gerekirse kalbin acılarına aşina olmasını da pek beklememek lazım. Eminim Barbarosoğlu da biliyordur bunu... Ama eminim ki şunu da biliyordur, hâlâ bu "yekdilin" tesis edileceği bir alan var yeryüzünde, insan ilişkilerinde. Hiç değilse orayı korumak gerektiğini düşünüyorum.
O yüzden de başörtüsü üzerine yazdığım zaman "başı açık" fotoğrafımla "başörtüsü" kelimesinin geçtiği yazıyı yan yana görünce, çoğunluğu erkeklerden gelen (!) küfür mesajlarını okumak istemiyorum. Öncelikle bunu söyleyeyim.

Kadının örtüleri
Başından beri bu başörtüsü konusunda aynı şeyi söylüyorum. Cumhuriyet nasıl kadını "aseksüalite" ile örttüyse din de başka bir örtüyle örtüyor. Ben kadınların üzerinde, onları, kim olduklarını gizleyen, onları gizleyerek "işaret eden" bütün örtülerin kalkması taraftarıyım. Bu mesele, politik hayhuy içinde konuşulacak bir şey değil. Belki gazetelerde bile konuşulmamalı. Bu fazlasıyla zarafet ve özen gerektiren bir konu.

Kelle hesabıyla türban
Ama şimdi, gündemdeki anayasa değişikliğiyle ilgili olarak birkaç cümle söylemek gerekiyor.
Ey başörtülü kadınlar!
içinize siniyor mu?
MHP'li erkeklerle AKP'li erkeklerin tıpkı Barbarosoğlu'nun söylediği gibi, başörtülü kadınları siyasi nesneler haline getirmeleri, sizin çok daha derin olan meselenizi siyasetin kelle hesabı içinde "halletmeye" çalışmaları içinize siniyor mu?
içtenliğime inanmanızı dilerim:
Kadın kız kardeşlerimin bu duruma düşürülmesi benim içime sinmiyor.

içine siniyor mu?
Ey başörtülü kız kardeşlerim!
Türkiye AKP tarafından çok ciddi biçimde yapısal olarak dönüştürülmüşken, devletin AKP'lileştirilmesi bile başarılmışken bir tek sizin başörtünüzün bütün memleketi "tökezleten" bir takoz durumuna getirilmesi içinize siniyor mu?
iktidarı bu kadar ferah feza kullanan bir hükümetin sıra size gelince "zavallılık söylemini" her nasılsa her seferinde kullanabilmesi size kendinizi kullanılmış hissettirmiyor mu?
Ey başörtülü kız kardeşim söyle!
Sen de tıpkı benim gibi değil misin? Ben nasıl "eli yüzü düzgün genç kadın yazar" fotoğrafının içine sıkıştırılmaya çalışılıyorsam sen de "başörtülü mağdur kadın" fotoğrafı içine sıkıştırılmıyor musun?
Kız kardeşim söyle. Sen bunu hak ediyor musun?
doğruları dile getirmiş bir köşe yazısı denilecek giriştir. Dinin siyasete alet edilmesi sonucu birileri "türban"dan rant sağlıyor.Kadınlar arasında ayrım yapılıyor. Zaten aydın kesimin türban karşıtlığı gerçekten"din düşmanlığı" olsaydı, bunu sadece türban üzerinden yapmazlardı gibime geliyor.islam dinine "zarar vermek" amaç olsaydı, türban bunun için çok zayıf bir nokta olurdu.türban bir sürecin durağıdır.Varılması gereken bir amaç değil.
Ülke çok büyük bir ekonomik krize girerken...Türban falan filan diye halkın ince noktalarina dokundurmayi bilen bir zihniyet bu oyalama taktiklerinle ülkeyi satıyor .Yazarında söylediği gibi siyasi idol haline getirilip,takoz durumua getirilmiştir başörtüsü.Uyan Hey halkım.
(bkz: hemsire)