bugün

lan sanki hepiniz bakirliğinizi 15 yaşında alexis texasla verdiniz 5.sınıf bit pire kokan genelevlerde 40 50 lira karşılığında yaptınız tabi yapmak denilebilinirse fahişenin küfürlerine maruz kaldınız vs vs vs yada karekteri olmayan kızlarla emek sarf etmeden.
olmayan erkektir. *
hakedeni bekliyordur. (bkz: kıymetlimiss)
yardımcı olmak isteyen kızlara göz kırpan erkektir.
abaza erkeklerdir.

iticidirler.
Sevmeden yapamayan erkektir beyni uçkurunda değildir. Evlilik ön şartıdır ve insanlardan özellikle ucuz kızlardan nefret etmeye başlarlar çünkü dünyayı yirmi beş yaşından önce toz pembe görme olasılığı yüksektir. O yaşa kadar herkesi temiz sanabilirler.
ancak bu erkekler bir kadından bakirelik bekleyebilirler.
Kendilerini kandıranlar varmış onu da gördük tecrübe gerekiyormuş da kadın için yapmış da yörü get la.. Nefsime yenik düştüm demiyorsunda.. Kendini korumalı insan her şeyden..
eski bir arkadaşım 19'una kadar kendini muhafaza etti.
"evleneceğim kıza ihanet etmek istemiyorum, arada bir otuzbir çekiyorum" derdi ve 19'unda evlendi. keko tam bir aşk adamıydı, şimdilerde napar bilmiyorum.
20yaşından büyükse düşündürür.
cinsel organıyla değil aklıyla hareket eden erkektir.
piPisini hayatının merkezine koymayan bekar erkektir zira hem evli hem bakirse bir problem var orda.
Benim bu. Bi sikime de yaramadı bu bugüne kadar.
elaLemin karısını kızını hayal edip 31 çeken erkek olmaktır.
henuz seks yapma sansi bulamadigi icin kendini gunaha bulasmamakla teselli eden erkektir.
çoçuklarının anasını aramaktadır.
nemden toz kapmak sözünün kanıtı olan bakir erkektir. çünkü her gördüğü kadınla değişik fantaziler kurabilir. bir kız ile konuştuğunda domates gibi kızarabilir, gözünü sağa, sola kaçırır, hele bir de bir kadın/kız ile yakınlaşır ise, bir ceylan misali titrer. bakireliğini bozduktan sonra bir aygır, bir bizon, misali hiç durmadan tekrar, tekrar, o duyguyu yaşamayı düşünecek eski bakir erkektir.
sartre'nin dediği gibi özgürlüğe mahkumuz biz.

bizler belirgin bir yapı arayan yaratıklarız ve altımızda hiçbir şeyin, hiçbir temelin bulunmadığını ima eden bir özgürlük kavramı bizi korkutur.

biz kimileri kadınlar ve erkekler -hem hiç de çaresiz ve yoksul olmayan, başarılı, sağlıklı, iyi giyimli, yürürken ışıltılar saçan insanlar- ta derinliklerinde çalkantılar yaşarlar.
-seni tekrar görmek istiyorum
-sevgini istiyorum- benimle gurur duyduğunu bilmek istiyorum-
-seni sevdiğimi ve sana bunu hiç söylemediğim için ne kadar pişman olduğumu bilmeni istiyorum-
-öyle yalnızım ki-
-sağlıklı olmak yeniden genç olmak istiyorum. sevilmek, sayılmak istiyorum.-
-yaşamımın bir anlamı olsun istiyorum- umursanmak, önemsenmek, anımsanmak istiyorum.-
Ne çok özlem ne çok istek ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, dürüst bir itirafla ortaya çıkacak birkaç dakikanın derinliğinde; yazgı acısı. varoluş acısı. hep orada olan, sürekli uğuldayan acı. ulaşılması böylesine kolay acı. pek çok şey -birkaç dakikalık derin düşünce, bir sanat yapıtı, bir vaaz, kişisel bir kriz, bir kayıp- bize en derindeki isteklerimizin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anımsatır: genç kalmak, yaşlanmayı durdurmak, yitirdiğimiz insanların dönmesi, ebedi aşkı bulmak, anlam ve önem kazanmak, ölümsüzlüğe kavuşmak...

Yapılan meta analiz çalışmaları ve sistematik alt yapıya dayandırılabilirse her şeyin kesin bir şekilde ifade edilerek çözülebileceğine inanan freud'çu psikoanalizciler psikiyatrinin ana maddesinin çoğu kez iddia edildiği gibi bastırılmış içgüdüsel yönelişler ya da trajik bir kişisel geçmişin iyi gömülmemiş kırık dökük parçaları olduğuna inanır.

Fakat ben daima bir tür yaradılış sancısı olduğuna inanırım. varoluşun temeline doğru uzanan kökleri açığa çıkarmak için birine ne istediğini açık yüreklilikle sorduğumuzda anlatılan öykülerin her birinde aynı çığlık yankılanır: istiyorum! istiyorum!
ama yerine gelmeyen onca 'istek' onca ölüm ve acı ve hayal kırıklığı içinde insan bütün bunlarda kendisi sorumlu olacak şekilde dünyaya getirilmiştir. ve 'sorumluluk' yerine getirilip getirilmeyeceği kaygısını da beraberinde getirir. insanın kendinin farkında olduğu her an artan bu kaygıda, benlik bilincinin yol açtığı bu paradoksta tek çözüm kimileri için birleşmedir. birleşme bu bilinci bertaraf ederek kaygıyı kökünden söküp atar. aşık olan ve mutlu bir birleşme durumu yaşayan bir insan kendi benliğini düşünmez; çünkü sorgulayan yalnız ben (ve ona eşlik eden yalnızlık kaygısı) biz duygusu içinde eriyip gider. böylece insan kaygıdan kurtulur ama kendisini de yitirir.

çok dostluk ya da evlilik insanların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirini sevmesi yerine, bir kişinin diğerini yalnızlığa karşı bir kalkan olarak kullanması nedeniyle başarısızlığa uğramıştır. l'insoutenable legerete de l'etre (bkz: var olmanın dayanılamaz hafifliği) bir kere duyduktan sonra asla unutulmayacak bu kelime grubundaki tezat ilişki, ne denli tomas'ın başa çıkabildiği kadar güçlü olmasıyla hafifleyebilecek, dayanılmaz bir acı olduğuna atfedilmiş. ve bu acı, birleşmenin gücüyle hafifleyebilecek gibi dursa da tomas'ın yerleşik hayata geçip bir çiftlik evinde birkaç yıldır hayatının sürmesinin ardından bir gün bir puba karısı ve komşularıyla eğlenmeye gittikleri bir gece(gayette siradan bir günde) sabaha karşı dönerlerken kamyonun frenlerinin tutmaması da bir tesadüf değildi

sistematik bir biçimde ele almak niyetinde olmadığım, olamadığım korkularım bilinçaltımdan kaçıp kurtulduğunda aklımın onu denetimi altında tutmak için ne derece çaresiz kaldığının bir kanıtıydı bu yazı. yine de bir şey söylemek gerekirse özetle; ancak güçlü ve kendine saygısı olan insanın bu bilinç kaygısıyla baş edebildiğini ve kaygısı yüksek olan çok konuşan ve somatik belirtiler gösteren kimi anksiyete sahibi bu kişilerin -kendi hayatını yaşama sorumluluğunu almış olanların- çoluk çocuğa karışıp düz bir hayat yaşamayı öncelikli görüşleri haline getirmeyi tercih etmek yerine, belli bir tutarlılık içinde günü birlik ilişkiler yaşadığını ve karşı cinsle olan ilişkilerinin daha tutkulu ve şehvetli olduğunu gözlemledim.

Kaygısıyla baş edebildiği kadar saygı duyar insan kendine. ve kendine saygısı olan insan kaygısıyla baş edebilir.
bu tanımlamayı hiçbir zaman anlayamayacağım. bakir erkekne lan. varsa, tecrübesiz ya da tecrübeli erkek vardır.
15 yaşından buyukse acınasıdır.
ileride eşi olacak kadına şimdiden saygılı davranan erkektir. yanlışı doğruyu ayırt edebilecek olgunluktadır.
nedense bazıları bunu sanki olmaması gereken bir şeymiş gibi göstermeye çalışmış.

nedir bu evlilik dışı ilişkileri meşrulaştırma merakınız!?
nedir bu avrupaileşeceğiz diye ahlaksızlaşma merakınız!?
balta girmemiş erkektir.
Bakir kadın olamaz zaten.
ülkemizdeki erkeklerin yüzde 95 i ne yazık ki bakirdir. keraneye gidip para karşılığı ilişkiye girmek seksten sayılmaz güzel kardeşim * .
çoğunluğunu 20 yaş altı ergenlerin oluşturduğu grup.

bunların tamamı 16 yaşındayım her gün seks yapıyorum, benimki 20 cm diye dolanır da dolanır.

yazık lan kimin bakiriyse.