bugün

gitmek zorunda olduğun zaman bile kolay kolay diyemeyeceğin ve tüm benliğinle reddettiğin söz öbeği. çünkü hiçbir koşul deli gibi severken gitmek zorunda bırakacak kadar orospu çocuğu olmamalı. aynı izdüşümlerde, aynı koşullarda, aynı, ortamlarda, aynı şehirlerde, aynı duygularda olmak zorunda mıyız? mutlu olmak zorunda mıyız? mutsuz olalım, herkes mutluluktan mutsuzluğa atlasın biz mutsuzluktan mutluluğa perde açalım. mantığımız uyuşmak zorunda mı? uyuşmasın, benim ak dediğime sen kara de. çarpışalım, sonra müttefik olalım. sen sevme, ben seviyorum zateninde artı ve eksiyle aynı kutuplara geçelim. sen sus, ben konuşurum , sen konuş, ben susarım, bir orta yol buluruz. sen gitmek iste ben kolundan tutarım, ben koşarken sen önüme geç aynı göğün altında duralım...sen istersen içinden ''elveda, hoşçakal, yolun açık olsun'' de. ben yine seni duymayacağım. orada duracağım, sen olmasan ve o yolu yanında götürüp gitsen bile her şeyi kabullenip eyvallah diyecek kadar yüreğim inkar etmedi seni, etmeyecek. öyle ya bunca hayale, acıya, sevgiye, özleme, kırgınlıklarıma, dargınlıklıklarıma, dualarıma koluma sildiğim göz yaşıma, hala deliler gibi aşık olan kalbime, sen bir şey anlatırken büyüyen ve içimden sevdiğim gözlerine ayıp olmaz mı?

bazen unutursun -unutmadığını biliyorum- ama hatırlayınca bu kocaman bir kayıp olmaz mı?
adamın amına kor. kor. nasıl kor biliyor musun ?
olaysız dağılalım demenin kısa yoludur.
O sana değilse ne yapabilirsin?
Bir de aşık olduğun kişiyi kendi elinle evlendirmek vardır ki yürekleri dağlar.

(bkz: more than blue)