bugün

azap mıdır acaba? daha ilk cümleden kendi içimde büyüttüğüm volkanın patladığını hissettim. her yer lavla kaplanmış. kim bilir, belki canlı kalmayı başardığımda "azap mı" sorusuna cevap bulabilirim. canlı kalamazsam da alevin koynunda güneşin ışıklarını görürüm sanırım.

saat 05:33. yazmak istedim sadece. okunmayacağını bilsem de içimi döküp az da olsa lavların ortasında canlı kalmak istedim. başarırım belki, kim bilir?

güneş birazdan doğacak her gün olduğu gibi. ben ölüme bir adım daha yaklaşacağım "aşk" gibi harika bir kelime dudaklarımdan dökülürken. öldüğümde mi ulaşacağım onun harika tadına? bilmiyorum aslında.

aşk... beklediğinde sana sırtını dönen, beklemediğinde de kapını yumruklayan mükemmellik. güzel şeyler düşünmek lazım ki güzel şeyler olsun derler. güzel düşündükçe azabın boyutu bir kat daha arttı ama. güzel olan azapmıydı ozaman? aşkın azabı olması mı güzeldi yada?

diyorum bazen bir program yapsam. konuşsam saatlerce. karşımda dinleyen var mı yok mu bilmesem ama. sadece konuşsam. anlatsam. sanırım içimde birikmiş 24 yıl var dışa vurmadığım. her saatimi 1 güne dökebilecek haldeyim bu ara. 24 yıl bittiğinde belki bende biterim. bundan sonra yaşayacaklarım da anlattıklarımı düşünmekle geçen ömür olur.

neyse sözlük, başını şişirdim yine. bende dert bitmez galiba. bittiğini sansam da ayağım takılır düşerim gibime geliyor ya bakalım. kısmet...