bugün

dizelerdeki ayrıntıları yakalamaktır..
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Cahit Sıtkı Tarancı*
sevgiyle, dostlukla, mantıkla, akılla, elde etme hırsıyla, ilişkiyle ve en önemlisi alışkanlıkla asla karıştırılmaması gerekilen..
insanoğlunun yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği ve yaşarken tat aldığı en büyük ahlaksızlık.
bir kişinin dünyanın geri kalanından daha önemli olmasıdır.
aşk kimsenin tarifini koyamadığı ve kendini ondan alamadığı bir duygudur.
el yazısıyla günlük yazmaktır...
tarihte bir çok hikaye şarkı ve şiire konu olmuş hormonsal olay.
"aşka uçma kanatların yanar" *
biten aşkın sonunda başa gelendir. dinlenip kanatları yenilemek gerekir.
mevlana'nın dedği gibi

"Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar."
sen kendine aşık ol,
ki ışığına tüm yaradılanlar aşık olsun... *
aşk çiğ köfte gibidir, acıdır ama tatlı gelir, yersin güzel gelir, bir daha bir daha istersin... çıkarken inletir, çıkmaz yine inletir.
(bkz: zor be gülüm)
25 yaşına kadar yaşanabilen daha sonra duyguların körelmesiyle son bulan olgudur.
25 ten sonra aşk yakalamak çıplak elle balık tutmak kadar zor...
bir gün sonra başka yönlere yelken açacak kadar ayağa düşmüş olan duygudur. aslında aşkın suçu yoktur, bunu kullananların suçu vardır. aşkı kendi çirkin emellerine alet ederler. aşkla filan alakalı yoktur, dertlerin ve niyetleri apaçık bellidir. böylelerinden uzak durmak lazımdır.
Ey insanoğlu, doğaya geri dönüşünde, hemen
öncesinde, belki son nefesinde her şeyi unutacaksın birden
yaşamın anlamını anlayacaksın:

AŞK

diyeceksin, suların tersine aktığı yıl sekizinci günde yarattığı
şey insanın, denizin birden dalgalandığı, cırcırların birden
sustuğu anda her kör laternacıdan kuşkulanmayı artık
kimseye miras bırakmayacaksın, yıldızın kaydığı gökte bir
buluta yepyeni isim bulduğun zaman uykusunda döner
dünya, uykusuzluğunda ay. Sen yağmurun sınırını bulmak
için yıllardır yerkürede koşarken yatağında sayıklıyor dünya,
güneş özenle örtüyor evladının uykusunda açılmış üstünü. e
ne de olsa dünyasının uyurgezer sarsaklığını kolluyor
güneş. O sıra bir ana gözyaşı döküyor dağda kurşunlanmış
oğluna benim diyemeden. Bir sanık sanıyor ki hiç adaletin
terazisinde çiçek açıp dengeyi bozmaz, son idamlık son
görevini yapıyor savcıya, avukata, cellada: teselli ediyor
onları ve barışı biraz daha hak ediyor insanlık, bu denli yakın
o denli uzakken ona, sen yaşamın anlamını anladım derken

AŞK

burcundan demir alıyor dünya, sular korkuyla çekiliyor, bir
balık gümüşlükte yatıyor, birisi güzelliğin peşinde yüzgeç,
unutulmuş fundalıklar oğlakları ağırlıyor, yazık artık kimse
aşk mektubu almıyor, Leyla mecnun’a bakmıyor, herkes
sevdiğini sahipleniyor, öldürüyor aşkı. Herkes her aradığını
nasıl oluyorsa bir kişide buluyor, ne ne aradığından
kuşkulanıyor ne de tükettiği hazinesinden. Ellerin yara bere
yine de hep güller içindesin: hepsini de seviyorsun, hepsi
birbirinden öte çağlı. Sizlere uzun ömür diliyorum de,
bilemiyorum iyiliğinize mi, ki olup bitene tanık olun şu
dünyada, olun ve isterseniz bir gün ayağa kalkın de,
dengeyi bozmuş olsun terazide açan o çiçek:

AŞK

burcun demir atsın sevdiği sevildiği limanlara
sen doğaya, bana geri dönmeden.

i. mısırlıoğlu

kafa karıştırıcı, beyni zorlayıcı, ayın hiç görmediğimiz karanlık yüzünü anlatan ilginç şiir için bakınız:

http://www.izmirizmir.net...lari/yazi.php?yazi_no=182
aşk ki, şiirde su kasidesi, mimaride selimiye, musikide ferahfezadır. aşk, haddehanelerden dökülen ateş, nağmeye gebe sözdür. aşk, meşktir...

bir şeyin aşk olabilmesi için tutkulu olması, platonik olması, anormal olması gerekir zannımca. aşk bir bedeni hastalık olsaydı yalnızca hastahanelerde tedavi ederlerdi onu; oysa bimarhanelerde tımara çekilir aşk son ucunda..

iştahla yemek yerken hatırlayıp sevileni, yemek boğazında düğümleniyorsa, derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha uyku girmiyorsa gözlere, şen bir mecliste adı anıldığında onun, inziva engin bir boyut kazanıyorsa; hamasi bir söylevin tam ortasındaki bir kelime, bir cümle ne dediğini bilmezleştiriyorsa insanı, işte odur aşk.

aşk şiirdir. "şiir gibi"ye çıkar yolu.mahlas seçerken aşki *sıfatını tercih edenler bilir aşkı. hak aşığı diye eline bağlamayı alıp yürek yaralarını çığıranlar bilir..

sevgi üzerine kullanılabilecek bütün mecazları üstüne alınmadır aşk..aşk acıdır, hasrettir. hicran ve hayrettir, firkat ve gurbettir. gözyaşı ve ahtır; tazarru ve münacattır. aşk ölümdür, can vermedir, kurban olmadır..

(bkz: iskender pala)
3 harfli kelimeden çıkıp adını en güzel şarkılara yazdıran kelime.
aşk, aynı inançlar gibidir; aslında var olmadığı halde sistemin bizi daha kolay ele gecirebilmesi için ortaya attığı bir oyun hamurudur. o oyun hamuruyla oynadıktan sonra şeklini verip fırına süreriz. önemli olan şeklini nekadar koruyabildiğidir.
Bir önyargı biçimidir aşk. ihtiyaç duyduğun şeyi seversin, sana iyi bir duygu veren şeyi, işine geleni. Dünyada tanıyabilsen daha çok seveceğin on kişi varken birine aşık olduğunu nasıl söyleyebilirsin? Ama asla tanımayacaksın o insanları.

charles bukowski
hakkında pek çok şiir yazılan ve şarkı bestelenen organizma faaliyeti. bir beyin ifrazatı olarak diğer beyin aktivitelerini alabora edebildiği için sakınılmasına rağmen uzak durmanın mümkün olmadığı egzotik olduğu kadar ekzantrik ve bir o kadar da otistik vakalar zinciri.
misal:
(bkz: aşk nedir nasıldır bilen var mı)
(A)cıya (Ş)ikayetsik (K)atlanmak.
platonik bile olsa sizi mutlu eden, onu her gördüğünüz de yüzünüzü güldüren yüce duygu.
bazen, burnumuzun dibindeyken görmediğimiz, elimizin tersiyle ittiğimiz duygu. bize karşı bu duyguyu taşıyana inanmadığımız, sahibini kırdığımız, yalancılıkla itham ettiğimiz o güzel his. bir şekilde kendini ispatlayan, gerçek aşksa, eninde sonunda kendini belli eden ve gerçekten aşık olana yaptıklarımızdan utandıran, gerçeği az bulunan his. sevgisine inanmayıp, yerden yere vurduğumuz bir insanı, göklere çıkarmamız gerektiğini anladığımız an, gözyaşlarına boğan, özür dileyip belimizi kırdıran, havaya kalkmış burnumuzu saygıyla indirecek kadar hürmet ettiğimiz, duyguların kralı.
(bkz: üç harfliler)
keşke yerine iyi ki diyebilmektir.
her sabaha onla uyanmak uzaklığa inat..her gece iyi olsun diye isyan edilen tanrının önünde yalvarmak gözyaşlarıyla boyun eğmek,sadece gözlerini hayal etmek en umutsuz ve kırılgan anlarda..gülmek için de bağıra bağıra ağlamak için de varlığına ihtiyaç duymak..çocuklar gibi kıyafet seçmek buluşmaya giderken "ne giysem" diye uykusuz kalmak,heyecandan hafif pembe yanakla öpmek..aşk çocukça yaşamak tüm duyguları;saf,samimi,içten geldiği gibi..
güncel Önemli Başlıklar