bugün de öldürmedim bu kadını, sevgililer günü hediyem olsun. pırlantalar, çiçekler, sevgi sözcükleri filan mı saçsaydım? hayatını bağışladım ona. bu kadının yaşadığı her gün ben ölüyorum. ben mi intihar ediyorum, o mu cinayet işliyor; anlayamıyorum...bir sus be kadın! senden 3. kişi olarak bahsettim farkındaysan, o derece tiksiniyorum senden. üçüncü kişiliksiz şahıs!

---aşk vızıltıları---

- anlaşamıyoruz!
+ evet! en son aynı fikre sahip olduğumuzda...aslında en büyük hatamızı yapmışız; evlenmişiz!
- ah dilim tutulsaydı da evet demeseydim...bırakıp gitseydim seni!
+ keşke o havai fişekler götünde patlasaydı! ama nerdeee bütün masraflar benim götümde patladı.
- ne biçim konuşuyorsun murat? sen böyle biri değildin, nasıl bu kadar değişebildin?
+ sen de bu kadar çirkin değildin! insan bir kere bile mi makyajsız dolaşmaz arkadaş ya. evlenmeden önce bir gece beraber uyusaydık görürdüm gerçek yüzünü de hep karşı çıktın. ben de başka bir şey var sanıyordum. halbuki bülent ersoy'un erkek haliymişsin pehehey.
- seni tanıyamıyorum artık.
+ beni bu hale siz getirdiniz kızım. sen, ayşe, fatma, hayriye...
- bakıyorum da a'dan z'ye liste yapmışsın lazım olur diye.
+ kulağınla dinliyorsun götünle anlıyorsun. hiç mi beyin yok kızım sende?
- annemin evine gidiyorum ben!
+ striptiz kulübüne gidecek halin yok ya tabi hahahah! ya ananın evine gideceksin ya da...
- sus artık! senin gibi bir öküzle evlendiğime inanamıyorum. evlenmeden önce doktor raporunu niye kontrol etmedim ki, belli olurdu o zaman insan değil de öküz olduğun!
+ hee. evlenmeden önce "romantik, deli şey, seni hınzır, ayy uyuz" evlendikten sonra öküz! sanki kendisi fabrikada düzenli bir ayarla sabitlenmiş de gelmiş bana çatıyor. kızım senin 2 haftalık hayatında 300 tane farklı duygu travman var. ben ne yapayım! çikolata sıçacaksın lan yakında. çocuk yapsak, siyahi olacak!
- seni aldattığımı zannedersin tabi hemen.
+ yok amına koyim, içeride badanacı var sanıcam!

---duvara karşı---

kısaca meme; murat ile merve. bu konuşmalar, bu mektuplar...anlam veremediğim cümleler, kavgalar, mutluluklar vardı bu evde. şahit oldum teker teker. insan hayatlarının arasına girip en az bir kişinin memnuniyet duyabileceği bir engel yaratırım. kimi zaman bir aşkı saklıyorum içimde; mutluluğu hissederim haykırışlarda, gözlerde, yatakta, yakılmış her sigara dumanında. çoğu zaman da ölüyorum; ruhsuzken cinayeti, soğukken intiharı görüyorum, kilitli kapılar ardında.

bugün sıradan kavgalardan biri daha yaşandı yine, sanırım. belki de tiyatro çalışıyorlardı. bilmiyorum, sırf heyecan olsun diye, gülebilmek için biraz, şakalaşmış da olabilirler. izlemekten keyif aldığımı söylemeden edemeyeceğim. duvarım ben duvar! kan sıçratmayın yeter, yeniden boyanmak istemiyorum!

---çokkonuşkanlıeşyalar---

t: izlemeyecekseniz kapatın ya! bana acımıyorsunuz bari boşa giden elektriğe acıyın.
a: lüzumsuzsam söndürün beni. bulunmadığınız odanın ışığını neden açık bırakıyorsunuz?
k: al işte kırdın kırdın! pilim çıktı kocakafa! beni atınca bitti mi kavga, nasıl kanal değiştireceksin şimdi?
h: şu köpeği alın şuradan ya, yine üstüme işedi.
b: belki de işeyeceği yere serilmişsindir?
h: bu da adı bilgisayar diye kendini filozof sanıyor.
p: asın artık beni! kırış kırış olacağım!
b: kaçın kaçın! asılmayı bekleyen perde var.
t: kesin bu perde yüzünden kavga ediyorlardır!
k: sahi neden kavga ediyor bunlar?

---meme yapan güven duygusu---

iki insan aynı evde yaşamaya başladı diye anlaşmazlıklar ortaya çıkmaz. bir insan dağınık yaşıyorsa, bunu evlenmeden de anlayabilirsiniz. sahi neden kavga ediyor bunlar? murat neden mektup yazıyor aynı evde yaşadığı insana? eşyalar bile neden bu kadar gergin? duvar nasıl bu kadar acımasız?

birbirini seven iki insan, sadece mutluluğa odaklanır. "ben onu bu haliyle sevdim" gibi yalanlarla, çok da itici bulunan özellikleri görmezden gelirler. insanlar kavga etmek için her zaman tetiktedirler. nedendir bilinmez; en sevilen insana serpiştirilen bir tokat, yabancılara karşı gösterilen hoşgörü kadar samimiyetsizdir. aldatıldığında bile kavga çıkaran deliler vardır şu dünyada. aldatan suçlu ve aldatılan masumsa eğer, neden ilk giden masum değil de suçlu? yokmuş gibi davranmayacaksın, yok edeceksin gözlerinde. açıklama beklerler bir de utanmadan, kendini kandıranların hikayesidir bu. varlığında bile acı çektiren bir insanın, yokluğunda da acı çekmek; mutluluğu unutmuş insanların hobisidir.

şüphesiz meme, sütyeni olup da takmayan bir çiftti. çiftti, tekti derken kimin yatağın sol tarafında yatacağına karar vermek ucuzcaydı. 50 kuruş, verilecek kararı kolaylaştırmıştı. bahisler açıldı: merve "yazı" dedi, murat "tura"ya razı oldu. evin en az konuşanı ama fazlasıyla geveze papağanı "dik" dedi. duvar bunu duyunca "git kendini sik" dedi kendince, ama kimse duymadı. "parayı kim atacak?" diye sordu evin filozof bilgisayarı. meme onu duymadı. merve'nin ampülü yandı birdenbire, kimse dokunmadığı halde. "parayı kim atacak?" diye sordu çok önemliymiş gibi. televizyonda e2 açıktı, southpark saatiydi. tam da vaktiymiş gibi oluştu evde bir southpark sessizliği. birden patlama sesi duyuldu. eşyalar evin kullanılmayan odasına kaçtı, bomba patlayınca köpek kovalıyormuş gibi kaçan insanları taklit edercesine. "murat sordu soruyu, soktu boruyu!" diye düşündü duvar, papağan başını götüne soktu korkudan. "sen bana güvenmiyor musun?" ile başladı dünyanın en gereksiz ama en çok kurulan diyaloğu. akrep ile yelkovan 1 kez üst üste geldi kavga başladıktan sonra. eşyalar geri geldi "bomba karantinaya alındı nasıl olsa" düşüncesiyle. televizyon sinirlendi bu sefer: "izlemeyecekseniz kapatın ya! bana acımıyorsunuz bari boşa giden elektriğe acıyın."

---son perde---

- o kapıdan çıkıp gidebileceğini mi zannediyorsun?
+ evet!
- söylenildiği kadar kolay değil, sen de gayet iyi biliyorsun.
+ ne oldu birdenbire, eski efendi haline döndün?
- bir anlık sinirle oldu her şey, özür dilerim.
+ dileme özür filan! ben seni unuttum bile, kapıdan çıksam da çıkmasam da değişmeyecek!
- "Seni unuttum" diyebilmen için, gözlerime bakabilmeyi öğrenmelisin önce.
+ sus artık. duygusal halin böyle durumlarda hiç mi hiç çekilmiyor!
- bu bizim ilk kavgamızdı.
+ ve de son! gidiyorum ben.
- o kapıdan çıkıp gidersen eğer...
+ eee? ne yaparsın öldürür müsün. tehdit mi edeceksin bir de!
- evet. o kapıdan çıkıp gidersen eğer, seni daha çok severim.
+ birazcık sevsen yeterdi.
- ya hiç sevmiyordum zaten, daha çok seversem de hiç sevmemiş olurum heheheh
+ keşke sobalı evde yaşasaydık, yakacak sorunumuz olmazdı sayende! odun!
- hadi gel tanışalım tekrar. ben murat.
+ koyim de tur at hahahah
- ilkokul mezunusun herhalde?
+ evet, adım merve.

---sev-giller günü---

madeni paranın yazısı turası kadar uzak değillerdi en azından. neden kavga ettiğini bilmeyen bir çiftin "neden kavga ettiğini" anlamaya çalışmak, kavga etmek kadar aptalcaydı. kusursuz insan olmadığı gibi, kusursuz kadın da yoktur; sadece, çikolata almayı unutan erkek vardır.

mektup mu? sevgililer gününde ulaştırılmak üzere 1 hafta önceden postaya verilmişti. 4 gün kaldı geriye; doya doya sevişilecek.
sevgililer dününde buluşmak üzere!

(bkz: söykü dergisi sayı 16 kapı)

not: tüm hakları "tanzamanitanyeri" adlı yazara aittir. izinsiz kullanılamaz.