bugün

Deli gibi spor yapın. Cılkınızı çıkarın.
bazen boşluğa düştüğünüzde o aşk acısını bile özleyeceksiniz bunu sakın unutmayın.
açık hava,yakın arkadaşlarla sohbet iyi gelir kendi kendinize kalırsanız sürekli aklınıza gelir. *
Ha birde dışarıda çok daha iyileri var bunu unutma sadece zaman lazım, zamana bırakın.
bir süreliğine melankoliden ve melankolik tüm şarkılardan uzak durun. fotografları, yazıları, telefonları,
mesajları, hatırlatacak ne varsa silin. kendinizi işinize, gücünüze, hobilerinize, derslerinize
neyle ugrasıyorsanız ona verin. bol bol yürüyüş yapın, kulagınızda hep hareketli şarkılar çalsın.
yeni filmler izleyin, yeni dizilere başlayın.*
en önemlisi de artık yaşadıklarınızı eşe dosta tekrar tekrar anlatmaktan vazgeçin,
bana şunu yaptı, bana bunu yaptı, şöyle oldu, böyle oldu vs vs vs susun tamam bitti!
bir anıyı, bir yaşanmışlıgı sürekli anlatmak onu taze tutar.. başka da faydası yoktur!
sabırlı olun, bekleyin, kendinize zaman verin, kendinize yüklenmeyin, eziyet etmeyin.
geçecek! öncelikle buna inanın! geçecek! sadece zaman gerek..
hiçbir aşk hiçbir acı gibi sonsuz degil..
geçecek, bitecek. o kadar..*
af dileyin mına koyim.
oturup sürekli aşk film izleyin depresyona girin sonra da intihar edin.
(bkz: ayak serçe parmağınızı masanın ayağına vurun)

ne aşk kalır ne acısı, bu acı hepsinden baskın..
Duygusal filmler izlemeyin..
aşk acısını %80'lere kadar hafifletendir ve şöyledir:

1- kaza ve kadere iman: bir kere her şeyin Allah'tan geldiğini, senin hayır gördüklerinde şer, şer gördüklerinde ise hayır olduğunu ve bunu yalnızca Allah'ın bileceğini bileceksin hatta aklından hiç çıkartmayacaksın. "hayırlısı böyleymiş" ya da "Allah beni en sevdiğimle sınıyor" diyerek bu işi kabul edecek, bu yüzden kendini kaybetmeyeceksin. kaybedersen, kaybedersin.

2- düzenli spor yapmak: en önemlilerinden bir tanesi de düzenli yapılan spordur. hayvan gibi spor demiyorum, düzenli spor diyorum. önce haftanın 3 günü, kendinizi hazır hissettiğinizde haftada 6 güne kadar çıkabilirsiniz. sahilde bir koşu, yeterince ısındıktan sonra kum torbasını dövmek, yüzmek (en iyisi) bunlara örnek olabilir. yoksa gaza gelip fitness salonlarında ilk günden hayvan gibi ağırlık kaldırırsanız ikinci güne çıkamazsınız. o yüzden sakin ve bilinçli bir şekilde düzenli spor yapın ki organizmanız bol bol endorfin ve serotonin salgılasın. son olarak, spordan sonra sauna imkanı varsa sizden iyisi yoktur.

3- sosyal olmak: sevgilinizden ayrıldınız diye etrafınızda kimse kalmadı değil ya! size kendinizi yalnız hissettirmeyecek insanlarla bolca vakit geçirin. işte bütün mesele bu! vallaha bak. tabii bu insanlarla yapmanız gereken öncelikli şey onlara durumunuzdan bahsederek içinizdeki her şeyi ama her şeyi dökmek olur. dostlar bu gün içindir.

4- kafa dağıtıcı işlerle meşgul olmak: yeni bir hobi olur, yeni bir bilgisayar oyunu olur, komik filmler izlemek olur, kitap okumayı seviyorsanız mizahi kitaplara yönelmek olur ya da internetten mizahi sitelerde vakit geçirmek olur, çalışan bir bireyseniz işinize yoğunlaşmak olur hatta çok güzel olur... olur da olur yani burada sınır sizsiniz.

5- beslenmeye dikkat etmek: yapay, aşırı şekerli ve yağlı, genetiği değiştirilmiş gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmak. evet, bunlar bünyenize iyi gelmez. vücutta sürekli bir yorgunluk hali meydana getirebilir, sebebini anlayamayacağınız uyuşukluklara neden olabilir. tamam aşk acısı çekiyorsun, pek tabii nutella yiyeceksin lakin bir günde bir kavanozu bitirerek işi şova dökmenin manası yok. akıllı ol, efendi ol. bol bol muz yemeyi de ihmal etme.

içki, sigara, kumar gibi kötü alışkanlıklarınız yoksa sakın ama sakın bu zıkkımlara alet olmayın. ilerde aşk acınız çok pişman olursunuz. unutmayın, sağlığınızdan önemli hiçbir şey yok. sizin için, en değerli siz olmalısınız.

aşk acısını arttıracak şarkılar dinlemeyin, filmler izlemeyin, kitaplar okumayın. bile bile kendinizi yakmayın.

"o kız zaten kaşardı kanka", "ya bırak şu piçi, adı üstünde piç işte" gibi kanka sözlerine kulak asmayın.

aşık olduğunuz insanı unutmak için bir başka insanı kullanmak yani onunla sevgili olmak gibi bir karaktersizlik yapmayın. belki o insan da size aşık olacak. bu kadar bencilliğe gerek yok. ne demişler: açtığın her yaradan, hesap sorar yaradan.

düşündükçe işin içinden çıkamazsınız. fazla düşünmeyin.

şu ana kadar yazdıklarımın hepsi sadece aşk acısını hafifletmek için. aşk acısını tamamen bitirmek için yapmanız gereken şey aşk acısının amına koymak olur. yani bile bile o kadar aşk acısı çekin, kendinizi o kadar perişan edin ki artık aşk acısı çekmekten sıkılın. sonrasında "bu ne amına koyayım yeter la!" deyip sorunu kendiliğinden ortadan kaldıracaksınız.
bol bol için, hatırlamayın. için, unutun, hatırlamayın. ayılmadan tekrar için, daha çok unutun. tam akla düşerken tekrar için.
ateşli bir seks ilacınız olacaktır.
Önce kimsenin olmadığı bir odada aynanın karşısına geçin. Mükemmelsiniz değil mi? Bunu düşünün. Mükemmelsiniz tabii ki. Sonra yükses ses bir müzik açın kendinizi seyrederek çılgınlar gibi dans edin nasıl ettiğinizin bi önemi yok. Her halinizle muhteşemsiniz acı çekmek için bir nedeniniz yok. Bu yarım saatlik bi terapi yorulunca zaten çekecek acı kalmıyor.
bu acıdan zevk almaya bakın.
vazelin. Neden acı çektiğiniz bellidir.
athena dinleyin.*
şimdi söylenen her şeye "hadi lan oradan, geçmeyecek biliyorum" tarzı atarlar yapıyorsun, biliyorum. ama emin olun ki hafifliyor ve bir süre sonra yok oluyor.
(bkz: çekmeyin)
aşkınızın büyüklüğü ve şiddetine paralel olarak belli bir müddet canınız yanacak bunu bilin ve bununla mücadele etmeyin.

bırakın acısın, bununla savaşmayın zira geçmeyecek. bu acının tek çaresi zaman. evet zaman. klişe gelecek belki ama öyle. biz de götümüzden sallamıyoz herhalde, bi şeyler gördük geçirdik ki konuşuyoz.
zamanında biz de götümüzle gülerdik bu aşk acısı çekenlere, anlamazdık, ciddiye almazdık, küçümserdik hatta ama sonra başa gelince onlardan beter olduk o ayrı tabi.
bu konuda damdan düşenin halini, damdan düşen anlar abicim, hiç kimse öyle hariçten gazel okumasın.

gelelim tekrar meseleye... evet yani dediğim gibi, hiç geçmeyecekmiş gibi hissedersin ya hani o içindeki sızı, özlemekten öleceğini sanırsın ya bazen...
yok abicim ölmezsin. geçer... ama erken ama geç, mutlaka geçer. aşk acısından ölen yoktur zaten amk, varsa da o onun kendi mallığıdır. o kadar da değil artık.

hem aşk acısının da kendine has bir güzelliği, bir asaleti vardır. ince ince kıyar içinizi evet ama bir yandan da dayanıklılığınızı arttırır, olgunlaştırır. efendi gibi çekin ızdırabınızı, özleminizi, ne onu suçlayın, ne kendinizi. pişman olmayın, arkasından konuşmayın.

sadece onu hatırlatan şarkıları dinlemeyin bir müddet, fotoğraflarına bakmayın, birlikte gittiğiniz mekanlara gitmeyin yeter. hele bir de sizi seven, yaralarınızı saracak, nefeslenmenize, dinlenmenize yardımcı olacak biri çıkarsa karşınıza, bir sabah uyandığınızda içinizin eskisi kadar acımadığını, ızdırabınızın yavaş yavaş dindiğini göreceksiniz.

kolay gelsin la.
Bu acıdan kurtulmanın tek yolu namaz kılmaktır.
Çevreye rahatsızlık vermeden aşk acısı çekin, lütfen.
bol bol sevişin başka çözümü yok.
tatli yiyin ask acisi da nedir yahu ayip...
bira, sigara, kahve, müzik. unutmaya birebir.
öncelikle bi paket sigara. daha sonra sessiz bi ortam ve de senin kahrını çekebilecek arkadaş bu üçü yeter.
gidip mutfaktan bir avuç acı biber alıp yesinler. bi 4-5 saat aşk acısını unutturur.