bugün

yorgunluktan bayılmak üzereydi, arayan arkadaşına bugün çok fazla işi olduğunu yalanını uydurdu. bunları söylerken ki samimiyetsiz ses tonuna kendi bile inanmamıştı; tek derdi bir an önce kendini eve atmak ve kucağına bilgisayarı alıp film izleyerek uyumaktı. apartmanın girişinde caddeye bakan sokakta iki küçük kız çocuğu fark etti. bu soğukta sek sek oynamak nasıl bir akıl işiydi? 23 yaşında bir insanın hayattan bu derece bıkması nasıl bir akıl işiydi sorusunu yöneltti sonra kendine. her zaman ki gibi anahtarları arıyordu ceplerinde, elleriyle ceplerini yoklerken çocuklardan gözlerini alamamıştı halen, onlarda olan bu enerjiyi kıskanmıştı, her şeyi yorgunluğa verip kapıyı açtı. merdivenleri çıkarken bütün bina omuzlarında gibiydi, 4 katlı binaya neden asansör yapılmadığını düşündü. nihayet 3. kata çıktığında elinde bulunan anahtarı deliğe soktu, sokmak fiili ve delik kelimesinin nüansı üzerindeki tüm yorgunluğu bir anda almış gibiydi, kapıyı açıp içeri girerken cep telefonundan kız numaralarına bakmaya başladı tek tek. bugün pazardı ve birileriyle bişeyler yapmak gerekti. bugünün pazar olduğunu farkettiğinde arkadaşına söylediği 'çok işim var' savuşturmacası geldi aklına, yalandı evet... ses tonundan başka açıklarda vermişti görünüşe göre. pazar günü kimin çok işi olabilirdi ki?
telefon rehberini hızlıca gezdi, rehberde çok fazla malzeme vardı evet ama; günlerdir hatta aylardır bir selam dahi vermediği kızlara napıyorsun, bugün çıkalım mı demek çok mantıksızdı. gelen mesajlara bile geri dönmeyen bir kişi bu soruyu sormaya cesaret edemezdi, etmemeliydi. bir süredir sevgilisi olmadığını hatırladı, sex yapmayalı 6 aydan fazla olmuştu. libodo tavan yapınca kendini bir anda 'xhamster' da buluyordu tam altı aydır. bunları düşünmek bile acziyetinin farkına vardıramamıştı, gelen mesajlarla yediği iki darbeden sonra durumun farkına vardı. ilk mesaja gelen sen kimsin? mesajından sonra ikinci mesajda yine gelen sen kimsin amk sevgilime mesaj atıyorsun kelimeleri kadere lanet ettirdi ve xhamster a dalıp acısı ordan çıkarıldı.
kıvanç tatlıtuğlu yazılardır efendım...

herif ağzımıza boşalıyor sanki...
hayal gücü güçlü olan ben gibi yazarlar için bu yazıdır. bakır tadı bırakan yazı kısmını görünce o tat direkman ağzımda oluşuyor..
(bkz: ağızda bakır tadı bırakan yazılar)
4.yazı: her yazıya ayrı bir isim vermek zorda değilim.

televizyonda izleyecek bi' şeyler aradı. kanalları gezdikten sonra, stv'deki gunuların hikayesini anlatan belgeselde karar kıldı. ve o an aklına o saçma mesaj geldi. şöyleydi;

"yağmurda avuçlarını aç ve tutamadığın damlaları say, işte seni o kadar seviyorum." bu gerçekten çok fazlaydı. o kızla yürümezdi zaten. özlü söz manyağı, hazır mesaj müptelası biriyle yapamazdım diye düşündü. birinin kendisini çok fazla sevmesi onu hep ürkütmüştü. daha önce 38 defa izlediği gunuların günlüğü belgeseline odaklandı.

http://video.moralhaber.net/yasam/tam-o-anda/

"televizyonu aç ve nehirden geçebilen gunuları say, işte seni o kadar seviyorum" dedi sessizce.
6.yazı: selam naber iyi senden naber

eve döndü.

elini yüzünü yıkayıp kendine geldi. televizyonda izleyecek bi' şeyler aradı ama bulamadı. bir diziye tutkuyla bağlanabilen insanları düşündü. içinden "keşke onlardan biri olsaydım" dedi. izlemese de olurdu. nigar kalfa'nın başına gelenlerden haberdar olduğunda hayatında hiçbir şey değişmemişti, işte bu yüzden ibrahim paşa'ya kin besleyemezdi.
heh, işte flash tv. bazıları bu kanalla dalga geçiyorlar, alay ediyorlar. ama o seviyordu. bunu çoğu kez açıkça söylemişti. hatta twitter'daki binlerce takipçisine "allah'ını seven flash tv'yi açsın" diye tivit atırdı bazı bazı. yoğurtçu mustafa dede, çok sarkan erdal abi, headhunter, rey misteryo jr. gibi süper kahramanları kendisine armağan eden bu televizyon kanalını seviyordu.

şansına yoğurtçu mustafa dede vardı. derin düşüncelere daldı. gözlerinden çıkan elektriği hayranlıkla izledi. şu hayatta yoğurtçu mustafa dededen daha havalısı var mı? herif şarapçı görünümlü ermiş. üstelik gözünden ateş çıkarıyor. süpersonik güçleri var. bunun için bir telefon kulubesine girme ihtiyacı da hissetmiyor süpermen gibi.

http://alkislarlayasiyoru...stafa-dede039nin-intikami

"eğer süper kahramanlık yapmak için telefon kulubesine ihtiyaç duyuyorsan; ben çekmeyen bir yerde olacağım, boşuna arama süpermen" dedi ve sustu.
bakırın tadını merak ettirendir. *
9.yazı: kendi kendini aşık etmek, kendi kendini hasta etmek

güven, hayır hayır bir duygu olarak değil, bir insan olarak 1.89 boyunda, sarışın, mavi gözlü, yakışıklı bir kırıkkaleli olarak güven harmankaya. hayatında devlet yurdu görmemiş bir insansanız ve koridorda ivan dragon çakması bu herife sıklıkla üst kısmı çıplak, alt kısmı havluya sarılı şekilde hamama inerken denk geliyorsanız ürkersiniz. ben de öyle yaptım. geceleri uyuyamadığım için bizim kattaki koridorun pencere önünde otururdum bazen. tanıştık, sohbet ettik. hikayesini şöyle anlattı;

"şimdi ortaaam ben buraya geldiğimde çok neşeli bi insandım. ilk dönem sınıftan 3 kızla yiyiştim, çıktım. başka başka karılar da götürdüm. bi kız vardı ama sınıfta tamam mı, ben bundan hoşlanıyodum. gittim konuştum beni reddetti. bizim sınıftan birkaç kız bana, kız sana inanmıyo, gerçekten aşık olduğuna inanmasını sağla dedi. ben de nasıl inandırıcam dedim. üzülmüş gibi yap, yalandan tribe gir dediler. ben de tribe girdim 2 yıl önce. yalandan okula gittiğimde suratımı asıp moralim bozukmuş gibi duruyordum. bi zaman sonra kendimi kaptırdım. zaten içiyordum ama daha fazla içmeye başladım. olaylar kontrolden çıktı. sadece hoşlanırken bu defa aşk acısı çekmeye başlayan bi adam oldum. içki dozunu iyice arttırdım. hayatım alt üst oldu. arkadaş çevremi kaybettim. bu beni iyice hırçınlaştırdı. hırçınlaştıkça daha beter oldum. insanlarla konuşmamaya başladım. kendimi defalarca rezil ettim. deli damgası yedim. insanlar bana deli muamelesi yapmaya başlayınca ben de kendimi deli gibi hissetmeye başladım. 2 yıldır bütün ilişkilerimi bunun üstüne kurdum. git şimdi bizim fakülteye kime sorsan psikopat der benim için. bu saatten sonra olayları ya da insanların gözündeki durumumu değiştiremem. hem ben alıştım hem insanlar bu duruma. boşu boşuna şekil oldum kaldım. 2 yıldır girdiğim tripten çıkamadım."

her insan kendi kendinin delisidir.
bir çift bmw x5 farı 2300 lira.
bütün araba farlarını çok iyi bilen bi adam gördüm. her detayı, camın üzerindeki çizgileri, parlaklığını,
otomobil farlarının ısıtmadığını bilen bi adam.
asıl söylemek istediğim bu değil ama araba farlarını seven bi adam gördüm.

vatan caddesine çıkan ışıklarda duruyoruz. aksayarak yürüyen bi adam sol en öndeki arabanın üstüne eğilerek farını elindeki göremeyeceğiniz kadar küçük bez parçasıyla siliyor.
her zamanki manzaralar.
bilirsiniz işte ışıklarda camınızı silmek isteyenler, elindeki selpak peçeteleri satmak isteyenler, allahla iletişim sorununuza çözüm olarak hakkınızda iyi şeyler olmasını sizin yerinize allahtan isteyen meslek erbabı.
şehir ahalisinin hoşlanmadığı yan ürünler.
çıkma insanlar.
üstü çizilmiş kişiler.
başarısızlar.

buna dayanacağım.

ışıklardaki adam yavaş hareketlerle önce arabanın sol farını sildi ve sonra farı usulca öptü. sonra sağ fara geçti onu da özenle sildi ve onu da öptü.
ben iki araba gerisindeyim, durum biraz bulanık ama işte bana yaklaşıyor...
durum netleşiyor, kanım kanırtılıyor. sağdaki arabaya geçti 2300 tl nin tozunu almaya başladı.
2300 tlyi okşayarak sevdi.
öptü.
buna dayanmalıyım.

o an hücrelerimden birinin kafasına göre bölünmeye başlamış olabileceğini düşünüyorum. önce küçük bi tümör ve sonraki bir kaç hafta içinde kemiğe metastaz olacağını. bacağımdaki şiddetli ağrı için gittiğim doktorun her şey için çok geç kaldığımı söyleyeceğini düşünüyorum. bir gün bi kanserim olsa böyle olmasını isterdim. malignitede sınır tanımasın. başlasın ve bitsin.

bu hayali doktor bana "aşık olmak için çok geç" diyor.
doktor bana "cennete gitmek için çok geç" diyor.
iyimser şeyler de söylüyor.
"ama iyi tarafından bak yüzün hiç bir zaman kırışmayacak" diyor. "romatizman olmayacak."

eğer herhangi bir duygunuz yeterince örselenirse algınız, bakış açınız ve temelinden o duygu dönüşüyor. büyük-küçük, zavallı-onurlu, doğru-yanlış, kavramlar ve hayata dair algınız, herşey, sağlıklı ruh halinizi oturttuğunuz ne varsa yer değiştiriyor.
mesela acınacak halde olan birini düşünün, eğer acınacak halde olma durumu yeterince abartılırsa aslında kime acımanız gerektiğini karıştırdığınız oluyor.

adam arabanın farını az sonra sevgilisine vereceği bir gülü öpmesi gerektiği gibi öpüyor.

o an sahibinin bile o fara hiç bu kadar yaklaşmış olamayacağını düşündüm.
o an bi canlının bu hale nasıl gelebildiğini düşündüm. eşyaya tapınmayı izledim.
o ışıklarda duran, vitrin camlarına ve fiyat etiketlerine bakarak yaşlanan bizleri düşündüm.

beni yanlış anlamayın ama biz derken hepimizi kastediyorum.
kaderi grafiklerle ve borsayla çizilen bizleri.
falcısı ekonomistler, bürokratlar, politikacılar olan bizleri.
o an, bi an önce yeşil yansa da bana sıra gelmese diye düşündüm.
buna dayanamam.

adam siliyor, farı elleriyle seviyor, sonra öpüyor ve diğer arabaya geçiyor. sürücüye bir şey söylemiyor, bir şey istemiyor.
bana bunu yapma!
bindiğim araba benim bile değil; şehre ve düzene yapışık yaşıyorum.
bana ulaşmasına iki araba kaldı.

o an karotis arterimden kopan bir pıhtının beyin korteksime ulaşmak üzere olduğunu düşünüyorum. az sonra pıhtı el ve ayaklarımı kontrol etmemi sağlayan korteks bölümlerine giden kılcal damarı tıkayacağını ve bu ışıklardan hiç bir zaman bir yere gidemeyeceğimi. bu pis herifin arabamın farlarını öpeceğini ve benim bakmaktan başka şansım olmadığını. buna 1. motor nöron hasarına bağlı strok(inme) deniyor. daha sonra ölmezsem spastisite gelişecek.

bana ulaşmasına bir araba kaldı.
yeşil yanmayabilir.
pıhtı korteksime ulaşmak üzere olabilir.
az sonra bu arabanın farlarını öpebilir.

bazı anlar vardır geçen her saniyeyi hissedersiniz.

hala kırmızıdayız ama ben kornaya asılıyorum. en öndeki araba yeşil yandı sanarak ilerliyor.
kurtuluyorum eve kadar 20km boyunca önümde başka trafik ışığı yok.
pis herif amma da canımı sıktı.

bazı gerçekler size yeterince yaklaşmadığı sürece rahatsız etmez.
adaletsizlikler, kıyımlar, tecavüzler, fakirlik hep vardır. gerçektirler ama bizi belki uzaktan görülen bir manzara kadar etkileyebilirler.
bakar "vay anasına" der ve geçersin.

böyle gerçekler üzmekten çok bizim canımızı sıkar.
"nerden çıktı şimdi bu adam?"

ben de fakirliğe üzülüyorum, adaletsizliğe de ancak herkes gibi televiyon dizileri üzerinden.
böyle üzülmek daha konforlu.
gerçek olmayan kişilerin gerçek olmayan dertleri beni gerçekten üzüyor.
bu adam gibi münasebetsizler ise sadece canımı sıkıyor.

ben ideal insan taklidi yapan kendimin her geçen gün solan üçüncü sınıf bir kopyasıyım.
beni yanlış anlamayın ama ben derken hepimizi kastediyorum.

10 km kadar sonra dilenciliğin erken emeklilik hakkı olan ağır işlerden olduğunu düşünüyorum.
sabahtan akşama kadar ayakta ve her türlü hava şartında yapılan bir işi hafife aldığımı düşünüyorum. bundan sonra hak ettikleri ücreti ödemem gerektiğini düşünüyorum.
bir gün bir dilencinin "gücün kuvvetin yerinde sen de herkes gibi çalışsana" diyen birine "çalışıyorum ya" diyeceği günlerin geleceğini düşünüyorum.

15km kadar sonra 2000cc üstü araba kullananların ölümü hak ettiğini düşünüyorum.
beni duygusuz yada emeğe saygısı olmayan biri olarak düşünmeyin ama; bir çaya 5tl verdiği için garson tarafından öldürülen müşterilerin olması gerektiğini düşünüyorum.
güzellik merkezinden çıkarken sağ memesi zorla gaspedilen kadınların olması gerektiğini düşünüyorum.

beni çağ dışı biri sanmayın ama çöpten karton toplayan adamın yanından geçen range rover jipin, mercedes arabanın içindeki adamın utanması gerektiğini düşünüyorum.

bi an bmw x5 in içinde oturmanın ne kadar ayıp olduğunu düşünüyorum.
lüks arabaları çizmeye karar veriyorum.

beni yanlış anlamayın ama bütün güzel şehirleri yok etmek istiyorum.

özel jet uçaklarının benzin deposuna işeyen havalimanı çalşanlarını düşlüyorum.

not: ağzınızda ne biçim bi tat oluştuğunu bilmiyorum ama askerde olduğunu öğrendiğim muslukbasi'na selam ediyorum.