bugün

Ömrünün büyük bölümünü delilikle baş etmeyi, onula dost geçinmeyi öğrenerek geçiren, kaçıklığın diplomalı uzmanı bir yazar Ayşe Nil. Romanlarında ve şiirlerinde, geçirdiği mani nöbetleri boyunca bir deli olarak yaşadıklarını, akıl hastanesinin buz kesen odalarında hissettiklerini, bir kaçık olmanın nasıl bir şey olduğunu samimiyetle ve dürüstçe aktardı. Çok okuyan, çok düşünen, zekanın sınırlarını zorlayan ve sonunda akıllılıkla deliliğin arasındaki ince duvarı aşarak deliliğin diyarına ayak basan Ayşe Nil, söyleyecek daha çok şeyi varken geçtiğimiz ay aramızdan ayrıldı.

Ayşe Nil, 1942 Konya doğumlu. Ted Ankara Kolejinden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine devam eder. Evlenir, bir yandan da Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsünde master programına devam eder. iki çocuk, iş, master ve ev... Hiç yardımcı olmayan, üstelik kendine özel bir önem verilmediği için gücenen bir eş. Gerçekten zordu. Ama hepsinin üstesinden gelmeye çalışıyordum. Ancak çocuklarından birini trafik kazasında kaybetmesi ve onun acısını hafifletmek için dünyaya getirdiği diğer oğlu onu ev kadınlığına iter. Öğrenme delisi bu zeki kadın, evin dört duvarı arasında kendine yeni bir hayat kurmak zorundadır artık. 10 yıl boyunca evde tekke eğitimi olarak nitelendirdiği yeni hayatına başlar. Bu yıllarda çocuklarının bakımı, ev işleri ve yıpratıcı bir evliliğin yorgunluğunun baskı ve acısını sarsıcı şekilde hisseder. Okumak ve yazmak tek sığınağı, çocukları da yegane avuntusu olur.

Üniversitede aldığı siyasal bilgiler eğitimi devleti yöneten bürokrasi mantığını anlamasını sağlamıştır. 8 yıl Maliye Bakanlığı’nda kalarak bürokrasiyi daha yakından tanır. Böylece ülkeyi kurtarma fikri alttan alta yerleşir zihnine.

Ev kadınlığı döneminde önceden üzerinde düşünmeye ve okumaya fırsat bulamadığı konular hakkında kafa yorar. Mustafa Kemalin bize yanlış tanıtıldığını keşfeder. Onu gerçek anlamda ancak 39 yaşına geldiğinde tanıyabildiğini söyler Ayşe Nil. Hissettiklerini şöyle anlatır: Mustafa Kemali gerçek yüzüyle algılayıp ona taparcasına bir sevgi duyuyordum. Deli bir coşkuya kapılmıştım. Paşamın heykellerini tavaf ediyor, ona çiçekler götürüyordum.

Eve sıkışan hayatı, kitaplar arasında geçen bunalımlı günler ve okumayla gelen yeni keşiflerle akıllı, sağduyulu kadın, kişilik bozukluğu köklü ve onarılmaz olan isterik, kavgacı ve saldırgan bir kadına dönüşmüştür. Akıl almaz enerji patlamaları yaşar, zekası ve algılaması doruklardadır. Uçarı fikirlerin, varsayımların biri diğerini kovalar Ayşe Nilin beyninde. Ancak reaksiyonları hiç de normal değildir. Kendisini ve çocuklarını zehirlemek isteyenlerin varlığından ölümcül bir korku duyar, kendi yaptığı yemekleri ve reçelleri döker. Zaman gelir bir ermiş olur Ayşe Nil. Bir yandan da vatanı kurtarma arzusu bu dönemde nükseder. Kafasının içinde bambaşka ve yepyeni bir dünya yaratmıştır. Bu dünyada Ayşe Nil ülkeyi kurtarmak üzere kurduğu örgütün lideridir. Marşlar söyleyerek Atatürk heykellerini çiçeklerle donatır. Çevresindekiler doktorlara danışır ve hastaneye yatırılmasının tek çare olduğu söylenir. Oysa Ayşe Nil ne hastaneye kaldırılmaya ne de ilaç içmeye razıdır.

Deliliği Yaşarken Bile Akıllı Olan Kadın
Son durağı delilik olan acı ve baskı dolu günlerine dair şöyle bir değerlendirme yapar: Delilikle baş etmek için uğraşırken insanın umarsız kalınca Tanrıdan başka sığınacak kimsesi olmadığının ayrımına varmam beni din kurumunu incelemeye yöneltti. 25 yıl süren bu uzun yolculukta Mustafa Kemalin yaklaşımları bana ışık tuttu. işin doğrusu aydınlanmıştım. Bu yolculuğun bana armağanı ise deliliklerim oldu.

Bir süre sonra doktor kontrolüne alınarak hastaneye yatırılır. Elektroşoka maruz kalır, tecrite alınır. Bir deli olarak anılsa da o, yaşadıklarının hepsinin farkındadır. Mani nöbetleri boyunca duyduklarını, gördüklerini, akıl almaz bulunan davranışlarının kendince gerekçelerini, komşularının, akrabalarının, dost bellediklerinin alaycı, korkan ya da adam yerine koymayan bakışlarına birer birer anlatacaktır kitaplarında. Kaçık sanılan Ayşe Nil hastalığının en ileri safhalarında bile çoğumuzdan uyanık ve tetiktedir aslında. Mani’nin insana üretkenlik veren, yaratıcılığı tetikleyen ve dehanın zirvelerine ulaştıran etkilerinden faydalanır. Yaşadıklarını, kendisine yaşattırılanları çarpıcı bir şekilde yazmayı sürdürür.

Doktor kontrolünde deliliği yaşamaya gönüllüdür artık. Oysa şunu çok iyi biliyorum: ben önemli, ilginç bir vakayım. Bu, deliliği yaşarken bile akıllı olmamdan kaynaklanıyor. Bu arada Ayşe Nil hep okur, hep yazar. Mani nöbetleri diner. Ancak bu iyilik halinin tekrar edebileceğini kendisi de bilir ve ömrünün sonuna dek ilaç kullanmaya mahkumdur artık. ispanyaya, Mısıra, Moskovaya, Praga, Yugoslavyaya seyahat eder. Roman ve denemeleri yayınlanır.

1992 yılında kendi yaşam öyküsü olan Kaçıklık Diplomasını yazmaya başlar. 1993te yayınlanan bu eser büyük ilgi toplar. Tunç Başaran yönetmenliğinde filme alınır. Ancak filmde yazarın kendisi olarak çizilen kadın portresi Ayşe Nil&e hiç de benzemez. Bu olaydan sonra ikinci bir mani dalgasına yakalanır. Bir süre La Paix Fransız Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde kalır. Bunu da atlatır. Ama bilir ki rahatsızlığı her an gelip kapısını çalabilir Ayşe Nilin. Doktorunun da söylediği gibi ilk kriz çok zordur; ancak beyni koruyan bent bir kere yıkıldıktan sonra kaçış çok kolay olur.

Ekim ayında aramızdan ayrılan Ayşe Nil, kendi deyimiyle delilerin farklı da olsalar sevecen, duyarlı ve zeki insanlar olduklarını öğretti bize. Deliliğin de zekanın da en uç sınırlarına cesurca uzattı elini. Yazdıklarıyla, ilk elden deneyimleriyle psikiyatri bilimine benzersiz bir kaynak sağladı ve her kelimesinde şimdiye dek bilimin varsaydıklarına soru işaretleri düştü. Hem üstün bir zekanın, hem de bir kaçığın başarı öyküsü olan hayatıyla bize öğretti ki yaşamayı en çok deliler ciddiye alır.



Ayşe Nilden Deliliğe Dair...
insanların pek çoğu deliremeyecek kadar katıdır. Aslında delirebilmek hüner ister. Sıcaklık ister. Delirebilenler genelde sevecen, duygulu ve duyarlı insanlardır.

Akıllı olmak kime ne yarar sağlamış ki. Yaşamın amacı mutlu olmaksa eğer, insan yalnız aklını kullanarak mutluluğa erişemez. insanı gerçekten mutlu eden duygulardır. Duygular ölünce, insan yalnız soluk alıp veren bir kadavra olur. Oysa deliliğin avantajları saymakla bitmez. Sen istersen cihan sultanı olabilirsin, aşk ateşiyle yanabilirsin. Uzatırsın ellerini, yıldızları tutarsın. Ağaç yaprakları avuçlarında, yağmur damlaları kirpiklerinde, pırıl pırıl parlar evren. Madde önemini yitirir, duyumsar, algılar, neyi istersen onu sahiplenirsin. Yalnızca varolmanın yüceliğine erersin... Evren tümüyle senindir. Sen istediğin gibi düzenlersin. Her şey dümdüz bir yol kadar yalın görünür sana.

Ayşe Nilin Yayınlanan Eserleri:
< Erik Çamda Çiçek Açtı
[şiir 1991]
< Aydınlarımız Nerede Yanıldılar?
[deneme 1991]
< Kaçıklık Diploması
[yaşam öyküsü 1993 - II. baskı 2005]
< Diploma Töreni
[roman 1993]
< Yanılgılarımız
[deneme 1994 - II. baskı 2005]
< Değişim Vurgunları
[roman 1996]
< Paşama Mektuplar
[deneme 1997]
< Düşler Denizi
[şiirsel deneme 2002]
< Gece Tutsakları
[roman 2005]

http://www.gencgelisim.com/v2/content/view/386/2/