bugün

o'nu unutamama , acı çekme halidir. koca bir özlemle başbaşa kalma durumudur.
(bkz: haberin yok ölüyorum)
çoğunlukla fiziksel olarak ayrılınır zaten. yani sen o kararı alırsın, ve kesinsindir kararında, bunu yapmak için bir sürü geçerli nedenin vardır. ancak kısa süre sonra anlarsın ki "ayrıldık" denildiğinde ayrılamıyormuş insan. belki 1 yıl belki daha fazla sürüyor ayrılmak. unutmaktan bashetmiyorum sözlük, ayrılmaktan bahsediyorum, çünkü unutmak imkansızdır zaten. ilişkinin uzunluğu ile doğru orantılıdır ayrılma süreci. sözlerin, düşüncelerin, hareketlerin, bedenin ve beynin her ne kadar ayrıldık dese de; kalbin bitti bu iş demeden bitmiyor, bitmeyecek. neyse günahı bu ilişkinin çekeceksin. bu işlerin bedeli buymuş sonradan anlayacaksın.

her hücren onu görmek isteyecek, her desibelde onun sesini arayacak kulakların, her reseptör burnundaki, onun kokusu arayacak ve bazen tesadüfen bulduğunda daha da çok yakacak canını.

ve canın eskisi kadar çok yanmadığında, yani artık hayatına devam edebildiğinde, sabah uyandığında ilk düşüncen o olmadığında, gece yatarken aklına gelmediğinde, ayrılmış olacaksın.

o zamana kadar sadece bedenin ayrılmıştır ondan; kalbin yanında o da hiç bir bok değildir.
beden gider, ruh kalır, kalp eskisinden daha yavaş atmaya başlar, oksijensiz kalmış gibi çırpınmaya başlar insan. önce sessiz sessiz debelenir durur olduğu yerde, sonra acısı yerleşmeye başlayınca yüreğe, ağlaya ağlaya atar insan kendini sokaklara. kaybetmenin acısı güm demiştir artık yüreğine ve kimse tutamaz bu raddeden sonra ayrılıkla başbaşa kalmış insanı. sonhabar yaprakları gibi görünür pırıl pırıl parlayan güneş gözüne, kuş cıvıltıları ayrılık şarkıları gibi gelir kulağına. böyledir işte ayrılık, sadece bedenin çekip gittiği, beynin inkar ettiği ayrılık.
(bkz: işte öyle birşey)