bugün

''heoheha ne oldu devrimci(sözde) kardeşim zoruna mı gitti? zoruna gidenin borusuna gitsin!'' gibi yüzeysel bir giriş yapmayacağım tabiki, asla. ben bu cenahın insanı değilim, entellektüel kişiliğimden de sert kalıp taviz vermem. neyse konumuza gelelim; günümüzde insan algısı dogmatizmi anlamdırırken yanlışlara düşüp bu kavramı sadece ''din'' ile sabitleştiriyor. oysa her görüşün değişmezlikleri olduğu gibi insan gerilimleri ilkin ayrıştırır - çözümler ardından da şu ya da bu biçimde çözmeye, çözüm üretmeye çalışırken çatışma noktalarını kavrama sırasında gerçekleşen süreçlerde inançlılığa (bunun içinde inançsızlık inancıda var) bir sabit uydurur. zaten sabit dediğimiz şey, özne - nesne - söylem ilişkisinde düşünme ve dille olan ilişkisinde sorunlaştıran ve bir bütün olarak dünyada şu veya bu şekilde kurulmuş ilişki bütünlerinin ve siyasal ilişkileri düzenleme tarzının yaratmış olduğu sosyolojik değer bilgisiyle baktığımızda farkına varılan ve yeryüzünde yaşayan birçok insana insan olarak olanaklarını gerçekleştirebilmeye elverişsiz oldukları ya da bu geliştirmeyi imkansız kıldıkları için istenmeyen kurallar bütününün bir yankısıdır sadece(sabit olandan bahsettim). onun için, fikri sabitlik zaten yok ulan! sabitlik veya kuralların doğruluğu sizin algılayışınızla alakalıdır. siz size değişmez diye sunulanı ne derece algılarsanız o değişir(ters orantı olarak: algılayamazsanız o sizin için daha doğrudur).
bu belirlemelerin ortak öznesi konumundaki insan ise dünya problemlerini yaşamakta ve onlara çözüm üretmeye çalışmasındaki amaç sadece dini değil modernist anlayışın içinde barındırdığı kuralcı yapıyı farketmesi lazım olmalıdır. günümüzde yeni açılımlara ulaşan, revize olan daha da ötesi yeni paradigmalar sunan ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle çılgınlığına doğurganlığını da ekleyen aydınlanma idealinin ''yeter'' dedirten, umut vaat etmeyen haline aşina olduruluruz gibiyiz. O kadar ki, bahsi geçecek, sözü edilecek problemlere artık yüz çevirir, söz söylemez hale gelmişizdir. naapalım modernist bir dünyada yaşıyoruz ve modernistlerin çizdiği bir senaryoda fügüranlarız. onların anlayışında, onların zihniyetinde zihniyet üretmeye çalışan kıllı japon vajinalarıvari bir porno filminin anca kamera arkası çaycısı bu rolümüz ateist anlayışın çıkmazlarını gözler önüne sergileme fırsatını bizlere veriyor çok şükür.

materyalist ateizm günümüzde kendi içinde paradoks oluşturup kendi ifilasını hazırlaması ayrı bir konu tabiki ama örneklendirme yaparkenki ruh halimiz titizlik gösterilecek sorular sorabilmenin, birey ya da grup çıkarlarına hizmet etmeye dönüştürme biçimi olarak, benim çabalarımla gerçekleşebileceğine olanak sağlıyorsa ne ala. dogmatizmin hastalık belirtisi olarak, retoriğe indirgenebilir bir alan olarak ya da lüks bir etkinlik olarak algılanmasının önüne geçilebileceğini düşünmek aslında düşman bellemeye dayanmayan ve söz söylemenin bir sorumluluk olarak algılandığı bir diyalog zeminini oluşturarak amaçlarına bir adım da olsun yaklaşabilmeyi sağlamaz mı? bence sağlar aga. zaten tüm bu belirlenimlerin ışığında, sorgulamanın, yüzünü dünya problemlerine çevirmenin, toplumsal ve tarihsel koşullarla ilişkilendirilebilecek, marjinal konumu için nefes alınabilecek ve söz konusu çabayı zenginleştirilebilecek bir oluşum için kapı araladığımızı - aralayabileceğimizi ummaktan başka bir çaremiz yok bence. sorularını yaşamın göbeğinden seçen ateistler, kavramsal ayrımların titizlikle gözetilmesini gerektiren bir alan olmakla birlikte, sanılanın aksine, mekanı fil dişi kule olarak sınırlanabilecek bir etkinlik olarak algılarlar. bu da onlardaki sabit öğretilmiş bilginin sugötürmez gerçekçilik barındırdığı inancını kuvvetlendirir.

bilimsel gelişim bir yana ateizm kesinlikle ilerlemeci bir anlayış değildir. evrim teorisini teori olmaktan çıkartıp kutsal kase kıvamına taşımak ne derece mantıklı herkesin kendine sorması lazım.

(bkz: bilimin ateistlerin götünde patlaması)
(bkz: islam dininin ilerlemeci olması)

sabırsızlık yapmayın bomba gibi gelecek.
ateistlerin inançsız olduğunu söyleyip aslında tanrının var olmadığına inanması ve inanan herkese: ''sen her dini okudun mu da x dinine mensubum diyorsun?'' diyerek kapak yaptığını düşündüğünden fakat kendisi başta semavi dinler olmak üzere hiçbir dini okumadan her dini, her inancı reddettiğinden doğru bir önermedir. dogmatiktir.
(bkz: inanmayan da inançsızlığına inanır)