bugün

paradokslarla dolu bir eylemdir. hem inanmaz hem kendi içerisinde çelişkiler yaşar.
inançlı kişilerin psikolojik baskı sonucu olabilecek durumdur.Herkese saygılı olunması gerek.
doğru ve geçer olandır.

hayalgücü ürünü olan bir sembolü hayal etmek kadar doğalı olamaz.
(bkz: bana sevginin resmini çizebilir misin abidin)
(bkz: bana aşkın resmini çizebilir misin abidin)
(bkz: bana nefretin resmini çizebilir misin abidin)
(bkz: bana acının resmini çizebilir misin abidin)

(bkz: ne oldu sustunuz)
sonuçsuz kalacak eylemdir o yüzden yapılması mantıklı değildir. ama bunu yapanın ateist olması bişey değiştirmez en kral yobazlar da allahı hayal etmeye çalışsalar yapamazlar.
dindarların götünden uydurmasıdır. görmedim ki bir ateist allahı hayal etmeye çalışsın. hayal, tahayyül edememiştir ki olmuştur ateist yeahh sagopa kajmer.*
dindarların 'hayal gücü'nün çok geniş olması sebebiyle,
onlardan daha iyi hayal edemeyebilirler.
sonuç olarak hayalden kasıt,
tanrı silüetinin zihinde oluşması ise
dindarlardan geri kalacakları olasıdır.
önceleri, çoook önceleri yaşamda mutlu mesut bahtiyar yaşayan insanlar bilmedikleri şeylerden korkmazlarmış. hatta bilmedikleri, deneyimlemedikleri şeyleri görmezlermiş (bkz: kuantum fiziği) tıpkı kristof kolomb un gemisini göremeyen yerliler gibi. bu ilk insanların güzel günlerinin sonlarına doğru işler tepetakla olmuş, kıtlık başlamış, topraklar kuraklaşmış, yiyecek az bulunur hale gelmiş. hal böyle olunca yaşamını sürdürmek isteyen insanlar evrime dur diyemeyip gelişmeye başlamışlar. haaa demişler, demek ki bir yerde yanlış yaptık ve şu an cezalandırılıyoruz, demek ki bizim bilemediğimiz bir güç 'dur' dedi demişler. açlıkla sınanmak da belki de buradan geliyordur. sonra nolmuş? dur diyen bu güce tapınaklar yapmaya başlamışlar. yaranmak için. korkmuşlar ilk defa! ellerinden alınan güzel zamanların bir bedeli olmalı demişler. nedir bedel: son! son tabi ya. korkmaya başlayan bu insanlar, hayallerini, bu gücü tahayyül ederek sınırlandırmışlar. o bu gün bu gündür de hala bunun hayaliyle yanıp tutuşur. bundan kelli ak sakallı dedeler, ışık hüzmeleri görürler rüyalarında. neyse efendim konumuza gelelim. korku içlerine işledikçe korktukları şeyi anlamaya çalışmışlar. sınırlanan zihinler daraldıkça hayal güçlerinin genişlediğini sanmışlar. bulabildikleri her güçlü şeye tanrı demişler. yani insan ın elinde olmadan gerçekleşen her şeye tanrı demişler. daha çok doğada yer alan bu tanrılar ın da bir sonu olduğunu görmüşler. son dan korkan bu insanlar tanrı dedikleri nesnelerin ya da doğa olaylarının da bir sonu olduğunu görünce bildikleri bir şeyden ziyade bilmedikleri bir tanrı yaratmışlar. çünkü artık korku bildikleri şeylerden ziyade bilmediklerini temsil etmeye başlamış. öyleyse bilmedikleri bir şey olmalıymış tanrı! sonunda bulmuşlar ama bulasıya kadar ne tanrıları eskitmişler bilir misiniz? örneklere değinmiyorum, zaten hepiniz benden daha çok tanrısı var biliyorum. her şeye tapınan sizlersiniz ben değilim. neyse suçlamalara geçmeden önce yüreklerine korku tohumları serpilen bu insanlar korkularından yola çıkarak düşlemeye devam etmişler.

özet: ateist ya da inanan ın allah ı hayal etmeye çalışması sınırlandırılmış zihinleriyle korku dolu son u anlamaya çalışmalarından ileri gelir. normaldir. son diyorum bakın. anlmaya çalışın.
olmaz öyle şey... ancak ateistin hayaline allah denmesi şeklinde ifade etmiş olsaydık, kim bilir belki de evrenin en büyük sırrına nail olmuş olurduk.
yalan ifadedr. allah'a inanmayan adam neden kalkıp olmadığını düşündüğü bir şeyi hayal etsin ki...
düşünmekten uzak din kafalı insanın kendini paradoksa düşürmesinin en güzel orneklerinden birini bize göstermeye çalıştığı olgu. *
(bkz: allah diyen aslan)
(bkz: aslan diyen allah)