bugün

Paşa anlatıyor:

Yer: Çanakkale Bombasırtı Mevkii

Siperler arasında ki mesafemiz 8 metre...Yani Ölüm muhakkak, muhakkak...
Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına ölüyor. ikincidekiler onların yerine gidiyor. Öleni görüyor, 3 dakikaya kadar öleceğini biliyor. En ufak bir tereddüt bile göstermiyor. Sarsılmak Yok!!!
Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, bilmeyenler Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar.

Emin olasınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek Ruhtur.

Mustafa Kemal Atatürk

"Çekin artık pis ellerinizi (Mustafa'nın) üzerinden!!!"
biri dinimizdir diğeri ise dinsiz gösterilmeye calısılan, peygamberimizden sonra sayılabilecek ikinci kişidir.
*
"Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. isteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.. "
(Kaynak:Andrew Mango, Atatürk Syf.447 )
Çekin artık pis elleinizi Mustafa'nın üzerinden sözüme alaylı olarak "ühühüü" gibi
sözde profesörlere yakışır bi cevap veren arkadaşa ithafen derim ki:
Eğer sen Atatürk'ün yaşadığı zamanda yaşasaydın inanıyorum ki onun yanına bile yaklaşamazdın, yaklaştırılmazdın neden mi? Al sana çökertme gibi bir anektot daha

iyi oku:

Atatürk'ün sofrasında oturan kişilere mutat zevat denirdi. O sofrada oturmak büyük bir şerefti. işte o sofrada bulunanlardan biri Fevzi Çakmak paşanın ağzından:

"Sigara içmediğim, ağzıma bir damla içki koymadığım, elime ömrüm boyunca iskambil kağıdı
almadığım doğrudur. Dinime de bağlıyım. Allah (c.c.) inanırım. Namaz kılarım. Oruç tutarım. Ama bir insanın Allah(c.c.)'a inanması, ibadetini aksatmaması ile gerici olması arasında en ufak bir ilgi yoktur." Ardından da ekliyor Paşa:

"Beni gericilikle suçlayanların bir şeyden daha haberleri yoktur. O da Mustafa Kemal Paşa'nın yaptığı bütün inkılapları gerçekleştirmeye kalkışmadan önce benimle uzun boylu
konuşup tartıştıktan sonra o inkılaplara bereberce imzamızı attığımızdır"

Evet arkadaşım sana gelince sizin gibi çıkarlarına taş konanlar, eskiden olduğu gibi
bugünde kendilerine engel olanları, tezgahlarını bozanları dinci, gerici hain diye etiketliyor.

Keşke okuyup ta bilseydin...
aynı lafı onbin kere evirip çevirmekten haz edenler için ballı kaymak tadında bi ikilidir..
hristiyanlıkla lincoln gandhiyle budizm vs gibi muhabbetler eden de var mıdır ya rab?!
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz" (M.Kemal Atatürk)
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti. Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allahla; mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular.
önyargılı insanların göremeyeceği kuvvetli bir ilişkidir. atatürk dönemi birçoğumuz tarafından çağdaşlığı batıcılık ve yunan-latin klasikleri okumak zanneden inönü dönemiyle karıştırılmakta, inönü döneminde yapılan batıcı ve halktan kopuk uygulamalar atatürk döneminde yapılmış zannedilmektedir. bu yüzden ingilizlerin oyunlarıyla atatürk din düşmanı gösterilmekte, 20. yüzyılda haçlı batılıları mağlup etmiş tek müslüman milletin türk milleti,tek liderinde atatürk olduğu gerçeği ingilizlerin ve emperyalistlerin büyük oyunlarıyla unutturulmaya çalışılmıştır.

(bu belge, içişleri bakanlığı matbuat umum müdürlüğü antetini ve 20 ağustos 1937 tarihini taşıyor. aslı ankara'da milli arşiv'de 030 10 266 793 25 numaları dosyada saklı tutulmaktadır.)

--spoiler--
'araplar'ın avrupa siyasetine nüfuz edemeyip sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda arap memleketlerini avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. araplar'ın arasında mevcud olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. biz vakıa birkaç sene araplar'dan uzak kaldık. fakat şimdi kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için islamiyetin mukaddes yerlerinin museviler'in ve hristiyanlar'ın nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmiyeceğiz. biz şimdiye kadar dinsiz ve islamiyet'e lakayt olmakla ittiham edildik. fakat bu ittihamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima islam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. cedlerimizin, selahaddin'in idaresi altında, uğrunda hristiyanlar'la mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına müsaade etmiyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, allah'ın inayeti ile kuvvetliyiz. avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün islam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.'
--spoiler--
(bkz: atatürk ün israil e tokat gibi cevabı)

türk milletinden yedikleri darbeyi unutmayan emperyalisteler, bir yandan masonlarla bir yandanda gizli yahudiler olan sabetaycılarla türlü oyunlar oynamış olan büyük önder atatürkü özellikle 1930'lardan sonra içten ve dıştan kuşatma altına almışlardır.onun ölümünde bile masonların parmağı olduğu iddialar arasındadır.sonra inönü dönemindede iktidardaki güçlerini artırmış, dindar insanlarla atatürkün arasını açmak ve kaleyi içten fethetmek için her yolu denemişlerdir.

(bkz: atatürk ü masonlar mı öldürdü)
''şükrü kaya ve doktor mim kemal önderliğinde bir grup 11 ocak 1935 tarihinde atatürk’ün yanına geldiler. dönemin van milletvekili ibrahim arvas anılarında bu tarihi gerçeği şu şekilde anlatıyor:

'masonların büyük üstadı mim kemal, reis-i cumhur’a hitaben:
“efendimiz biz zaten maiyet-i devletindeyiz fakat siz meşrik-i azam’ımız olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız demiş.

reis-i cumhur da;

'peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz der ve sonra… 'siz avrupa’da hangi locaya bağlısınız ve mektebinizin ismi nedir?' diye sorar

mason üstadı mim kemal 'biz cenova’ya tabiyiz ve reisimiz barca mişon’dur' diye cevap verince küplere binen mustafa kemal paşa,
“haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. yahudi uşakları! benim milletim bana kahraman sıfatı verdi. ben sizin gibi bir çift yahudi’ye uşak mı olacağım? bu gece sabaha kadar türkiye’deki bütün locaları kapatmadığınız taktirde, yarın teşkil edeceğim divan ı harb-i örfi’ye hepinizi verir ve astırırım. haydi defolun karşımdan” diyerek masonları kovdu.''

büyük önder atatürk türk milleti dinini öğrensin diye

1. elmamlılı hamdi yazır'a ilk türkçe kur'an mealini ilk t.b.m.m'in parasıyla yazdırmış
2. ilk önce yerebatan camiinde daha sonra sultan ahmet ve ayasofya camiinde olmak üzere giderek artan şekilde arapça kuran'dan sonra yasin suresi başta olmak üzere bir çok sure türkçe ve makamlı olarak hafızlara okutulmuş, bu sayede gerçek islam'ın hurafelerden arınmış bir halde halka anlatılmasına çalışılmıştır.
3. mehmet akif ersoy başta olmak üzere bir çok islam alimine türkçe kuran meali, türkçe kur'an tefsiri gibi eserler yazdırlması için çalışma yapılmıştır.
4. dini siyasete ve kötü emellerine yüzyıllardır alet eden emevi-arap saltanatçılığına karşı başta maturidi, ebu hanife ahmet yesevi dahil olmak üzere bektaşilik ve mevlevilikle beraber anadolu islamı yayılmaya çalışılmış bu sayede kuran'ın anlattığı gerçek islamın halka anlatılması hedeflenmiştir.
5. atatürk döneminde hristiyan misyonerliği yasaklanmış iki türk kız çocuğu hristiyan olduğu için bursa'daki amerikan koleji atatürk'ün emriyle kapatılmış, mason localarıda yasaklanmıştır.
6. atatürk döneminde hiç bir batılı devletle anlaşma yapılmamış, türkiye mazlum milletlere önderlik etmeyi kendine yol olarak seçmiştir.fransızlara karşı suriye başta olmak üzere bir çok müslüman millete hürriyetlerini kazanması için her yardım yapılmıştır.

ülkemizin emperyalistler tarafından bölünmeye çalışıldığı bu günlerde, bir müslüman milletine yenilmeyi hazmedemiyen emperyalistler ve batı özentisi gardrop atatürkçüleri tarafından din düşmanı gösterilmeye çalışılan atatürk'ün islamiyet ve kur'an ve başörtüsü ile ilgili görüşleri aşağıda belirtilmiştir. başörtüsü gibi en masum olayların bile istismarcı ve önyargılı insanlar tarafından nasıl çıkmaza sürüklendiği düşünüldüğünde bu konuda, atatürkü din düşmanı sanan din istismarcılarına ve atatürkçülüğü esası olan bağımsızlık, halkçılık gibi değerlerden uzaklaştırmaya çalışan,ve onu yanlızca batılı gibi giyinme,batılıları okumak zanneden batıcı gardrop atatürkçülerine atatürk'ün tokat gibi cevapları...........

* 'islam oldukları halde, bozulmaya, yoksulluğa, gerilemeye maruz kaldılar; geçmişin batıl alışkanlık ve inançlarıyla islamiyet'i karıştırdıkları ve bu suretle gerçek islamiyet'ten uzaklaştıkları için, kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar. gerçek islam'ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi almamakta inatçı bulundular. işte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu nokta teşkil ediyor...

* '' türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olamlıdır demek istiyorum.
dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, ona da öyle inanıyorum. bilince ters, ilerlemeye engel
hiçbir şey kapsamıyor. halbuki, türkiye'ye bağımsızlığını veren bu asya milletinin içinde daha
karışık, suni, boş inançlardan ibaret bir din daha vardır. fakat bu cahiller, bu güçsüzler ( zavallılar
) sırası gelince, aydınlanacaklardır. onlar aydınlığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yok ve mahkûm
etmişler demektir. onları kurtaracağız. ( 1923 )

* bizi yanlış yola sevkeden kötü yaradılışlılar, bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep dinî kural sözleriyle aldata gelmişlerdir. tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din perdesi arkasındaki dinsizlik ve kötülükten gelmiştir. onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar. ( 1923 )

* 'bütün zorba hükümdarlar hep dini alet edindiler; hakiki ulema, dini bütün alimler hiçbir
vakit bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler. fakat gerçekte alım olmamakla beraber, sırf
o kılıkta bulundukları için alım sanılan, çıkarına düşkün haris ve imansız bir takım
hocalar da vardır. hükümdarlar iste bunları ele aldılar ve iste bunlar dine uygundur diye
fetva verdiler. gerektikçe yanlış hadisler uydurmaktan çekinmediler. gerçek ve imanlı ulema
her vakit her devirde bunların kinine hedef oldu.'

* temeli çok sağlam bir dinimiz var. malzemesi iyi; fakat bina, yüzyıllardır ihmal edilmiş. harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye lüzumu hissedilmemiş. aksine olarak birçok yabancı unsur - yorumlar, boş inançlar binayı daha fazla hırpalamış.

* büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. bazı kimseler çağdaş
olmayı inançsız olmak sanıyorlar. asıl inançsızlık onların bu inanışıdır. bu yanlış yorumu
yapanların amacı, islamların inançsızlara esir olmasını istemek değil de nedir? her sarıklıyı
hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, akılladır. ( 1923

* allah birdir. şanı büyüktür... peygamberimiz efendimiz hazretleri, allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce kur'an'daki anlamı açık olan ayetlerdir. insanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. en mükemmel dindir. çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilâhi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. çünkü, tüm evren kanunlarını yapan tanrı'dır. ( 1923 )

* '' türkler, dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. bunun için kuran, türkçe olmalıdır. türk kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. benim maksadım; arkasında koştuğu kitap'ta neler olduğunu türk anlasın. evet hakikaten kur'an'da çok büyük hikmetler ve düsturlar vardır. hele yasin süresi ne şahane yazılmıştır. ben kur'an okumak istediğimde çok defa yasin süresini okurum.''

* '' allah'ın emri çok çalışmaktır... çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. zamanın gereklerine göre ilim ve fen her türlü medeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur. '' ( 1923 )

* 'o'nun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve bedir destanını okusunlar. hz. muhammed (sav)'in bir avuç imanlı müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin kureyş ordusuna karşı bedir'de kazandığı zafer, fani insanların karı değildir; o'nun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır.

* allah dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri, bu kadar güzellikleri insanlar yararlansın, varlık ve bolluk içnde olsun diye yaratmıştır ve azami derecede faydalanabilmek için de, bugün evrenden esirgediği zekâyı, aklı insanlara vermiştir. ( 1923 )

* hazreti peygamber efendimiz, bütün müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildiği üzere, allah
tarafından dinî gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişler ve ismi
peygamberlerdir. yani haber ulaştırmakla görevlidir. ulu tanrı, kuran-ı kerim'inde kendisine
emirlik, saltanat ve taç verilmiş değildir. hükümdarlık vermiş değildir. peygamberlik vazifesi ile
göndermiştir. tabiatıyla gerçek vazifesini tamamen kavramış olan cenab-ı peygamber bütün
dünya insanlarına onu duyurdu. hepinizce bilinmesi lâzımdır ki, o devirde mesela doğuda bir iran
devleti, kuzeyde bir roma imparatorluğu vardı. diğer teşkilâtı ve kurulu devletler vardı ve cenab-
ı peygamber devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki, 'allah bir ve
ben onun tarafından size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. hak dini, islam dinidir. ve bunu kabul
ediniz' ve fakat ilave etmiştir 'ben size hak dinini kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin
milletinize, sizin hükümetinize el koymuş olmayacağım. siz hangi hükümet şeklinde, hangi
durumda bulunuyorsanız, o yine aynı kalacaktır. yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz'... (
1923 )

* o ( hz. muhammed ), allah'ın birinci ve en büyük kuludur. o'nun izinde bugün milyonlaca insan yürüyor. benim, senin adın silinir, fakat sonuca kadar o, ölümsüzdür. ( 1926 )

* tanrı birdir, büyüktür; dinsel usullerin oluşumlarına bakarak diyebiliriz ki: insanlar iki sınıfta, iki
devrede düşünülebilir. ilk devir, insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. ikinci devir, insanlığın
ergenlik ve olgunluk devridir. insanlık birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddi vasıtalarla
kendisiyle ilgilenmeyi gerektirir. allah, kullarının gerekli olan olgunlaşma noktasına ulaşmasına
kadar onlarla içlerinden bazıları aracılığı ile ilgilenmeyi tanrılık gereğinden saymıştır. onlara
hazreti adem aleyhisselam'dan itibaren kayıtlara geçmiş veya geçmemiş sayısız denecek kadar
çok nebiler, peygamberler ve elçiler göndermiştir. fakat peygamberimiz vasıtasıyla en son dini ve
medeni gerçekleri verdikten sonra, artık insanlıkla aracı ile temasta bulunmaya lüzum
görmemiştir. insanlığın anlayış, aydınlanma ve olgunlaşma derecesi sayesinde her kulun doğrudan doğruya,
tanrısal ilhamlarla temas edebilme kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki,
cenabı peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en mükemmel kitaptır. ( 1927 )

* din lüzumlu bir müessesedir. dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. yalnız şurası var ki din, allah ile kul arasındaki bağlılıktır. ( 1930 )

* 'size bombasırtı vakasını anlatmadan geçemeyeceğim. karşılıklı siperlerimiz arasında
mesafemiz sekiz metre, yanı ölüm muhakkak, muhakkak... birinci siperdekiler hiçbiri
kurtulamamacasına tamamen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. fakat ne kadar
gıptaya sayan bir itidal ve tevekkülle, biliyor musunuz? öleni görüyor, üç dakikaya kadar
öleceğini biliyor, en ufak bir fütur bile göstermiyor; sarsılmak yok. okumak bilenler ellerinde
kuran-ı kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. bilmeyenler, kelime-i şahadet çekerek
yürüyorlar. bu, türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir.
emin olmalısınız ki, çanakkale muharebesini kazandıran bir yüksek ruhtur.'

* 'intisap etmekle bahtiyar olduğumuz islam dinini, aşırlardan beri alışılmış olduğu üzere
bir siyaset vasıtası mevkiinden kurtarmak ve yükseltmek elzem olduğu hakikatini müşehade ediyoruz. mukaddes ve lahuti olan inançlarımızı ve vicdanlarımızı çapraşık ve değişken olan ve her türlü menfaat ve ihtirasların tecellisine sahne olan siyasetten ve siyasetle ilgili bütün hususlardan bir an evvel ve kesin olarak kurtarmak, milletin, dünya ve ahiret saadetinin emrettiği bir zarurettir.'

* 'peygamberimiz tilmizlerine dünya milletlerine islamiyeti kabul ettirmelerini emretti, bu
milletlerin hükümeti başına geçmelerini emretmedi. peygamberin zihninden asla böyle bir
fikir geçmemiştir.'

* milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz. ( 1923 )

* milletimizin, memleketimizin ilim ve irfan yuvaları bir olmalıdır. bütün memleket evladı kadın
ve erkek aynı şekilde oradan çıkmalıdır. fakat nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas
sahipleri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araştıracak bilimsel ve
teknik olarak telkin kudretine sahip olacak seçkin ve gerçek din ilim adamlarını da yetiştirecek
yüksek öğrenim kurumlarına sahip olmalıyız. ( 1923 )

* bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir. ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilime ve mantığa uygun olması lazımdır. bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf olarak varlığını korumaya hakkı yoktur. kendilerinde böyle bir hak görenler dini hükümlere uygun hareket etmiş olmazlar. bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. her kişi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. orası da okuldur. ( 1923 )

başörtüsü ve örtünme ile ilgili görüşler
(söylev ve demeçler 2. cilt) :
* 'şehirlerdeki kadınlarımızın giyim tarzı ve örtünmesinde iki şekil tecelli ediyor; ya ifrat ya tefrit görülüyor. yani ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet,veyahut avrupa'nın en serbest balolarında bile dış kıyafet olarak arz edilemeyecek kadar açık bir giyim. bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. bizim dinimiz kadını o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. o şekiller dinimizin muktezası değil, muhalifidir.

* dinimizin tavsiye ettiği tesettür hem hayata, hem fazilete uygundur. kadınlarımız şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince örtünselerdi, ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı.giyim tarzımızı ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen avrupa kadının taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus adetleri, kendine göre milli hususiyetleri vardır.

* hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır. çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır. örtünmedeki ifrat ve tefritten kurtulmakla bu iki ihtiyacı da temin etmiş olacağız. giyim tarzımızda milletin ruhi ihtiyacını tatmin için, islam ve türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar layıkıyla tetkik ve etrafıyla açıklamamız lazımdır.eğer kadınlarımız dinin tavsiye ve emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettirdiği hareket tarzıyla içimizde bulunur, milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine iştirak ederse bu hali, emin olunuz; milletin en mutaassıbı dahi takdir etmekten geri duramaz.'
yan yana getirilmesi bile haksızlık olan iki isimdir.