bugün

--richard dawkins--

bir hukukçu ya da bir politikacı, kişisel olarak inanmadığı bir müşteriyi ya da bir davayı savunabilir. ben bunu asla yapmadım, yapmam da. her zaman haklı olmayabilirim, ama doğruya tutkuyla bağlıyım ve doğru, haklı olduğuna inanmadığım bir şeyi asla söylemem.

bir üniversitenin tartışma topluluğuna, yaratılışçılarla tartışmaya gidişimi hatırlıyorum. tartışma sonrasında yemek yerken, yaratılışçılık lehine görece güçlü bir konuşma yapmış genç bir bayanın yanına oturmuştum. bu hanımın yaratılışçı olamayacağı çok açıktı, onun için de niçin böyle bir konuşma yaptığını dürüstçe söylemesini istedim. yalnızca tartışma becerisini denediğini ve inanmadığı bir şeyi savunmanın çok daha çekici geldiğini itiraf etti.

--kör saatçi--

aslında muhalefet olunan görüşü savunmanın sahte bir politika olduğunu düşünüyorum.

mesela gazetecilerimiz, yazarlarımız,
nasıl ki dönemin gerektirdiklerini, dönemin gerektirdiği gibi kaleme alıyorsa, bu da öyle, basın özgürlüğü bi' yerde!
yani (bazı) gazeteci ya da yazar -her neyse- dediğimiz insan görüşü ne olursa olsun güncel olan ne ise, su ne tarafa akıyorsa o yönde yazıyor.

aynı düdüğü yıllarca öttürmüyor yani!

ikisi hakkında da derin bilgiye sahip.
sağ görüş mü mesela?
sağ görüşü savunan gazeteyi de okuyacaksın, sol görüşü savunan gazeteyi de.
ikisi de kendi düdüğünü öttürmenin yolunu bulmuştur elbet.
sonra seç kardeşim, gün hangisini gerektiriyorsa onu seç ve o yönde ilerle!
sırtın yere gelmez!

politik doğruculuk bunu gerektirir.
bakın söz öbeği bile başlı başına tanımına bir örnek!

politik doğruculuk!

sen şuna ikiyüzlü politika desene! diyemezsin. neden?
tanımıyla çelişir çünkü!

seç kardeşim seç, gün neyi gerektiriyorsa onu seç!

çünkü kelebeğiz ya biz, anı yaşamalı, günü kurtarmalıyız.
ne gelecek nesil, ne doğa, ne dünya, ne adalet umrumuzdadır artık!