bugün

altay öktem'in şahane bir yazısı..

--spoiler--
Hiç kimseyi özleyecek kadar sevmiyorum kendimi. O yüzden sevdiğim her kadını, bırakıp gittiğim her şehri, katlayıp arka cebime koyduğum, ayılınca bulamadığım her şiiri bir daha asla hatırlamıyorum. Yalnızca kadınları, şehirleri şiirleri değil, kendimi de unuttuğumu gösteriyor bu.iNSAN EN ÇOK KENDiNi TERK EDiYOR.

Aşk anlatan filmlere bir bilet alıyorsak ve karanlık bir salona girip filmin başlamasını bekliyorsak terk edilmişiz demektir. Hem de bir başkası terk etmiştir, düpedüz kendimizi terk etmişizdir, kendimizi.

Dışarıda sevişebileceğimiz onca yer vardır oysa. Sinema solunuysa karanlıktır. Senarist başarılıysa iyi bir öyküsü, bir kurgusu vardır filmin, oyuncular başarılıysa çok gerçekçi oynamışlardır rollerini kameralar başarılıysa çok güzel açılardan, çok etkileyici sahnelerden göreceğimiz kesindir. Film bizi oturduğumuz koltuktan alıp bambaşka dünyalara savuracaktır. Hiç farkında değilizdir ama; aslında kendi hayatlarımız bambaşkadır!

Oysa soğukta, bir sokak arasında sevgilinin çatlak dudaklarına kaçamak bir öpücük konduran kişinin cebimde bir değil, iki bilet vardır. Gören olur diye kaçamak, tedirgin bir öpücük kondurur önce; ama dudaklar birleştiği anda kim görürse görsün; hararetle emme işlemi başlar. Eğer cebindeki iki biletin farkındaysa insan, ne soğuğa ne de sokağa aldırır; ortalıkta sevişir. Bir daha da gitmez aşk filmlerine.

Sinema salonunu dolduranlarsa yalnızdır, yaralıdır. Her zaman tek bir bilete yetecek kadar cesaretleri vardır. Cebinde iki bileti olanlarsa sokaklardadır zaten.

Aşk asla filmler gibi yaşanmaz. En gerçekçi filmde bile ince ince hesaplanmış, nakış gibi işlenmiş bir kurgu vardır. Kurgu işte; adı üstünde, kurulan şey. Giriş, gelişme, sonuç falan...

Gerçek yaşamdaki aşkta bu bölümlere rastlayamayız. Rastlasak da bu sırayla ilerlemez aşk. Örneğin giriş bölümü aşkın sonunda olabilir.En baştan girilirse belki işin heyecanı kalmaz, gizemi bozulur, hiç girmezsen de platonik aşk olur, o da sıkar tabii. Gelişme diye bir şey yoktur aşkta. Çünkü gelişme bir sürekliliği içerir aşkta ise sürekli olan hiçbir şey yoktur. Bir gelişir, bir geriler, karışık, karmakarışık olur hayatın. Filmlere en benzemeyen yanı da sonuç bölümüdür aşkın. Filmin sonunda ışıklar yanar, salon aydınlanır ve kalabalığa karışırsın. Aşkın sonunda ise yapayalnız kalırsın.

AŞK FiLMiNE iKi KiŞiLiK BiLET ALINMAZ.ZATEN iKi KiŞiLiK AŞKTA OLMAZ.........

iki kişinin birbirine aşık olabilmesi için üçüncü kişi şarttır. Issız bir adadaki iki kişi sevişebilir., kavga edebilir, yemeğini paylaşabilir, beraber şarkı söyleyebilir... ama aşık olamazlar. Aşk, bir başkasına “rağmen” yaşanan bir duygudur. Düşünebilecek başkaları da varken yalnızca onu düşünmek, sevişebilecek başkaları da varken yalnızca onunla sevişmektir. O yüzden aşk, en az üç kişiliktir.

Peki aşk filmine üç kişilik bilet alınabilir mi? Alınır tabii. Üç, dört, yada beş kişilik... O zaman grup olarak sinemaya gidilmiştir, bu da çok doğal, hatta eğlenceli bir durumdur. Tek kişi yalnızlıktan, böyle bir kalabalık ise birlikte eğlenme isteğinden aşk filmine gidebilir, çok normal. AMA BiRBiRiNE AŞIK OLAN iKi KiŞi ASLA AŞK FiLMiNE GiTMEZ.ÇÜNKÜ FiLMiN KONUSUNUN HAYATIN KONUSUNA HiÇ BENZEMEDiĞiNi YAŞAYARAK ÖĞRENMiŞTiR ONLAR.

Tesadüf bu ya; cebinde tek bir biletle sinema salonuna girip, koltuğa kurulup filmin başlamasını beklerken yine cebinde tek bir bileti olan biri gelip yanınıza oturabilir. Sokakta karşılaşsanız belki aşık olacaksınız birbirinize. Ama iki saat boyunca yan yana oturursunuz, soluklarınız birbirine karışır ve hiçbir şey hissetmezsiniz. Oturup filmi izlersiniz paşa paşa. Nedeni çok basit, yan yanasınız ve tam karşınızda, bir perdede olup biteni seyrediyorsunuz yalnızca.

Aşkta karşı karşıya olabilirsiniz, yada arka arkaya, o kadar. AŞK,ASLA YAN YANA OLMAMAKTIR.

--spoiler--
altay öktem'in ağzımdan salyalar akıta akıta okuduğum yazısı. okuyunuz okumayanlara okutturunuz şeysi.
adam yazmış ama yaaa!..

mevzuyla alakalı olarak;
aynı zat-ı muhteremin aşk üç kişiliktir diye bir de şiiri vardır. tavsiye ederim:
(bkz: aşk üç kişiliktir)
modernize edilmiş görücü üsulune yani sırf evlensinler, biraraya gelsinler diye tanıştırlımış insanlara en baba ayarı vermiş bir yazıdır. çöpçatanların suratına bir tokat gibi olmuştur. birine aşık olmak için kriter geliştiren, şöyle olsun böyle olsun diyen insanlara ders diye okutulması gereken eserdir.