gidersin başka bir şehirde okumaya, sonra geri dönersin sene sonu. evdeki tişörtlerini ararsın yok. sorarsın annene, "ben onu bilmem kimin oğluna verdim yavrum, eskimişti onlar hep." cevabını alırsın. kızamazsın da kadına... hatıra defterini ararsın bulamazsın, sorarsın; "o defter eskiydi attım gitti, lazım mıydı sana?" cevabını alırsın. yine kızamazsın... ve daha nicesi...
aslında dağıtmaz toplar, düzenler ama bizim gözümüz o kadar alışmıştır ki dağınıklığa, dağınıklık içinde yaşamaya düzen bize çok karmaşık, saçma gelir..
sinirlendiğinde toplamaktan vazgeçip, eline geçeni atma huyudur.

örneğin;

yeni yıkanmış ve katlanmış çamaşırlar izlenen diziden ötürü henüz dolaplara konulmamıştır. anne de o gün temizlik yapmıştır. ve o üç parça çamaşıra takmıştır. şu dizi bitsin yalvarışlarınıza aldırmaz. yorgunluğun da verdiği hali hazırdaki sinirine inadı da eklenince, salonun ortasından cama doğru fırlattığı çamaşırlarınızı salonda, hava görür, takip eder ve camdan bir kuş misali çıkışını izlersiniz.

evet evet... yeni yıkanmış çamaşırlar sokağı boylamıştır.

menenjitli annem benim... quatrlı annem...
uykusuz dergilerimdir. sen her hafta al biriktir o da çöpe atsın. 2 koli dergiyi çöpe verdikten sonra fiyatının 1 lira 75 kuruş olduğunu öğrenmiştir. kriz geçirdi kriz.
koleksiyon parçalarıdır. eski tiyatro biletleri, oyulmuş tahtalar, kilden yapılmış heykelcikler. 3. dünya savaşı sebebi olsa da annedir çok ağır tepkiler gösterilmez.
eskidiğini sandığı elbiseler(aslında size göre hiçbiri eskimemiştir ya da hatırası vardır).
atari kasetlerim.
şimdi deli gibi arıyoruz.
abimin başına dert olan olaydır. evleninceye kadar saklamak istediği oyuncak ayısını ve sevgilisinin ilk hediyesini sormadan, etmeden ''eskiydi, eskidi'' bahaneleriyle atmıştır güzel annemiz. abim sürekli beni tembihler ''iyi sakla manevi değeri olan şeyleri, benim durumuma düşme'' diye.