bugün

işte o adam benim, babam... *

hayata en anlamsız, en mahçup, en 'ya ben.. off..' gözlerle bakan, acınası, sevilesi, sarıp sarmalanası adamdır lan bu.
koca dünyadaki tek fazlalıkmış gibi hisseder kendini, orhan baba'nın 'derdi ıstırabı ben mi yarattım' dizelerindeki gizli öznedir, bir teselli vereni de yoktur üstelik, gelen vurur giden vurur, günahkarın önde gideni bile olsa bu adam, çocuğunu korkutmak isteyen düşüncesiz annenin, işaret parmağının ucunda belirdiği an, şu götü kınalı, kalleş dünyada, bir masumiyet timsali, tepesi halkalı, kanatsız bir melek gibi durur...

bu adamdan bir tane yoktur elbet, dünyanın her tarafında sürekli olarak zırlayıp veya yaramazlıp yapıp, annelerine cinnet getirtecek bir dolu velet olduğu için, yeryüzündeki tüm annelere yetecek kadar gönderilmiştir bunlardan.

korkarım ki, türkiye temsilcisi ben oluyorum.
geçenlerde ığdır'dan, kucağında ağlayan bir çocukla, bir kadın çıkageldi, çocuğa beni gösterdi ve çocuk susunca gittiler.

şaka lan şaka... henüz uzak doğu'dan ziyaretçilerim gelecek kadar olmadım ama yakındır yani.

bu konuda tuhaf anılarımın olduğunu belirtmek isterim.
çocukları çok seven, bebek kokusu hastası ve eğer doğru kişi - doğru zaman ölçüsünü yakalarsa kesinlikle çocuk sahibi olmak isteyen biri olunca, bu tarz anılar daha acıtıcı oluyor elbette.

şimdi hepsini tek tek anlatmam sıkıcı olabilir, o yüzden, bu konuda son damlamı taşıran ve bu başlığı açmama sebep olan o son olayı anlatmak isterim;

geçenlerde*, iş çıkışı, üsküdar-dudullu hattı minibüslerinden birinde, şurdan bir ümraniye uzatıp, arka köşeye kurulmuşum.
cam kenarından yol seyriyle evime varmak niyetindeyim, hayatı ve tüm insanlığı sevip, onlara güzellikler beslemekteyim.

sol çaprazımda bir çift ve kucaklarında sevimli mi sevimli bir kızceğiz var.
daha 3 ya da 4 yaşında ve her çocuk gibi dünyaya meraklı.

neyse, onların arkasında benden başka kimse olmadığından, çocuk sürekli olarak bana bakıyor, e bu benim de hoşuma gidiyor hani.
kaş ediyorum, göz ediyorum, türlü maymunluklarla güldürüyorum veledi.
aralarda dikiz aynasından beni kesen angaralı turgut'un yandan yemişi şöföre bile aldırış etmiyorum, her şey güzel, eğleniyoruz.

derken ne oldu bilmiyorum, velet ağlamaya başladı, ne yaptılarsa susturamadılar, basıyor cingarı, tabii aralarda da yine bana bakıyor.
içim parçalanıyor benim, ah be yavrum gel kucağıma diyesim oluyor ama diyemiyorum.

derken..
birdenbire annesi beni işaret etti ve 'bak susmazsan seni amcaya veririm' dedi 'seni amcaya veririm onun kızı olursun' diye ekledi, 'seni alıp götürür buralardan, uzaklara götürür hem de' diye sürdürdü, 'uzaklara götürür seni, bir daha da getirmez haaa' diye de sündürdü.
tam 'seni amcaya veririm, onun kızı olursun, seni alıp uzaklara götürür, bir daha da getirmez, artık asar mı keser mi bilemiyorum, zaten tipinde de meymenet yok, kesin dilendirir seni bu şerefsiz' diyecekti ki, kızceğiz sustu...

o an.. işte o an, o lanet olasıca kadını 'seni var ya, seni alıp uzaklara kaçırırım, uzaklarda sikerim seni, bir daha da getirmem, benim orospum olursun haaa' diyerekten müsait bir yerde fırlatıp atmak istedim ama zavallı çocuğun tarifi imkansız bakışlarıyla karşılaşınca, nerde olduğumu bile unuttum.

ulan öyle bakılır mı be?..

alt dudak kocaman büzüşmüş, yanaklardan süzüm süzüm yaşlar süzülüyor, arada bir küçücük elinin üstüyle yaşları topluyor ve kocaman gözleri japon çizgi filmlerindeki gibi bana odaklı titriyor.

yemin ediyorum içime ağladım lan, olum ben duygusal adamım, bak entryi bitiremeyeceğim amk ya...

anne istediğini aldı, kızcağız korkarak sustu, babanın zaten dünya sikine minare götüne, bir ben kaldım oltasında gecenin avutulmamış bir ben...
feci derecede boğazım düğümlenmiş, zavallı çocuğun 'abi sen ne pis bi adammışsın ya, demin ne güzel beni güldürüp eğlendiriyordun, ben de seni gerçekten iyi biri sanmıştım, hayvanın tekiymişsin meğersem' şeklindeki suçlar bakışlarına maruz kalıyorum ve mazur göremiyorum bu haksızlığı.

o yol bitmedi, köşeye sinip, bir yandan o lanet olasıca karı hakkında sadist fanteziler kurarken, bir yandan da 'ne yapsam da çocuğa kendimi affettirsem diye düşündüm' üstelik ortada bir suç yokken.

eğer aranızda çocuk sahibi olanlar varsa, onlardan rica ediyorum; lütfen bu kadar düşüncesiz olmayın, lütfen çocuğunuzu susturmak uğruna, bu zavallı adamı helak etmeyin, o çocukları seviyor, bırakın çocuklar da onu sevsin.
ayrıca daha iyi niyetli olduğunu sanıp; 'susarsan amca sana çüküneta alacakmış' da demeyin, bu adam genelde fakir oluyor amk.

saygılar, sevgiler ve diğerleri...

imza: her zaman her yerde, uslu durmayan çocukların anneleri tarafından; 'bak amca kızıyor' - 'bak abiye söylerim seni' diyerekten işaret edilen, çocuklar tarafından ise 'öcümsü bir varlık' olarak algılanıp, mütemadiyen büzüşen dudakları ve titreyen anime gözleri ile takibe alınan zavallı, tedirgin adam.
http://galeri.uludagsozluk.com/g/annelerin-%C3%A7ocuklar%C4%B1n%C4%B1-korkuturken-g%C3%B6sterdi%C4%9Fi-adam/
(bkz: ajdar)
benim abi bu. öyle hikayede anlatıldığı gibi masum bir şekilde filanda değil. ciddi ciddi annesinin suratına iyi bir küfür ettirmiştir bana.

şu şekilde;

bikereindiroeli ve ben gaziantep harikalar diyarında çocukluğumuzu yaşıyoruz.nasıl bir çocukluksa bu amk, 50 kere fincana 20 kere hız trenine biniyoruz doymuyoruz, çarpışan arabaya binenlerle dalga geçiyoruz, ejderhanın altından kızların bacaklarına bakıyoruz.

çocukluğumuzu yaşıyoruz ya, her boku yememiz lazım.

egzantirik bir eğlence aleti olan dervişten sonra, midemizi dinlendirmek için ufak bir tepeye çıkıp oturduk. ordan dervişe binenleri izleyip onlar hakkında yorum yapıyoruz;

bikereindiroeli: sarışını görüyon mu la ?
kafes: evet, kendinden geçmiş lan. hihohohhaha
bikereindireoli: şu bağıran çocuğa bak, bizle beraber iki kere bindi, biz binerkende ordaydı, hala orda.
kafes: nasıl bağırıyordu lan o ? maymun sesi çıkarıyor, değişik değişik bağırıyor. nasıl bir yaratık ben çözemedim.
bikereindiroeli:ben sordum başka hayvan bilmiyormusun dedim. yok dedi.
kafes: seni tanımıyor ya ondandır. tanıdık olsan timsah sesi filan çıkartırdı.*
bikereindiroeli:hatır gönül diyosun.
kafes:yani. o çocuk inmez zaten aşşağı, akşama kadar orda döner durur. kalk hadi aşşağı inelim. bi tur atalım, bir şeyler içeriz.

çıktığımız tepenin etekleri çalılık kayalık filan, tabi biz aşşağı inip onların arasından yola çıkıyoruz. bikereindiroeli indi bende arkasından tam kafamı çalılıklardan çıkardım ki, bir çocuk bana doğru geliyor en fazla 4 yaşında. arkasında annesi en fazla bir iki dinazor görmüştür, genç yani.

çocuk beni görür ve buraya dikkat;

çocuk:hebele gübele amenememene.
anne:oğlum gel buraya, ayı var orda parçalar seni valla.
kafes:oha, orospuçocuğuna bak, ne dedi amk.
anne:#½£|??

anne kişisi değişik duygu adalarına vurdu kendini, "eşşek kadar adam bana ne dedi" "eee adama öyle dersen olacağı bu" "çok mu basit bir kadınım bana küfür etti" "gidip ağzına sıçayım şunun, bana nasıl küfür eder yaa" gibi.

ben ise akşama kadar üzerimden atamadım o benzetmenin ezikliğini. ulan hadi anlarım "seni amcaya veririm, amca seni dövecekmiş susmazsan, bak susmazsan amcan beni siker" gibilerini, lakin bunu anlamak imkansız. kafasına ayakkabı atılan bush ezikliğinde, dağdan yeni inmiş ayı piskolojisiyle günü bitirdik ama nasıl bitirdik birde bana sorun.

ama gün bitimi;

kafes: oğlum o çocuk hala dervişin üstünde lan.
(#9436336)
-yapma berkan!bak amca şimdi sana kızıcak ??
-yok şeker niye kıziim ben bu çocuğa yerim ben onu yerimm.
-??
-pipisi var diimi bunun ayyy!
-...
eski mahalledeki deli bekir.
babamdır.

çocukken aç ağzını ismail amca geliyor diye zorla yemek yedirdiğimiz kuzenim şuan 5 yaşında.
teyzem ne zaman bize gelse arda da gelir.
babamı görüp ismail varmış deyip koşarak uzaklaşır.
sonuna kadar okumadım ama herhalde guzeldir emek var.