bugün

türkiye de siyasi tarafgirlikle özellikle emniyet mensupları üzerine kurulmak istenilen baskının doğru anlaşılmasıdır.
bu kumpasa göre güya bir sürü temsil niteliği barındıran kişilerin bile suratına yumurta atmak bir özgürlük olmalı, sanki kendileri gelen bir zevale tahammül edebilirlermiş gibi.
nitekim bu nedenle karmaşa ve anarşinin olduğu yerde yine bir müdahale ile demokratik olmadan önlenmesi umulur.
yine bu zevat atatürk ün tunceli tavrına makul görür ve bir başbakana yumurta fırlatmayla aynı değerlendirirler.
çünkü sadece kendini düşünen bu zevat aynı saldırı kendilerine yapılsa polisi arayacaklardır.
(bkz: komünistlerin düşüncesizliği)
tipik bir cahil hedesi..aynı zamanda yeni yaşanan polis terörünü mazur gösterme gayretidir..ve yine, aynı zamanda yaklaşık 1 saat önce açılan başlığa nazire çabasıdır..ancak kişiler bilmelidir ki kötü her zaman kötüdür.bugün sana yapılmadı diye savunulamaz..çünkü sana yapılma ihtimali her zaman vardır..

ancak tabi bizim gibi "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" ya da "her koyun kendi bacağından asılır" gibi bencillik, vurdumduymazlık (ve bence adilik) kokan atasözleriyle büyüyünce, bu mantığı benimsemek normalleşiyor..kimse o yılanın birgün kendisine de dokunabilceğini düşünmüyor.
kendine yapılan haksızlıklar için polisi arayanların aynı durum kendi başlarına bu gibi mudahil protestolar gelse ne olacağı merak konusudur.
polisin görevi bulunduğu bölgedeki tüm vatandaşlarna aynı mesafede huzuru sağlamaktır. nedir yani başıma bir şey gelirse bende polisi arıycam ozaman polis adamda dövsün, ahkamda kessin, bütün hukuk kuralarınıda çiğnesin, nasıl bir mantıktır buda merak konusu.