bugün

tüm çocukluğunu sanki pariste büyük tekerli velespitlerde geçirmiş, büyüdüğünde bi tarafı kalkmış yurdum insanının, tiyatro oyununda ezik karakteri oynarken takındığı kıyafet lehçe ve hareketler bütünüdür. tv gibi boktan bir cihazda az önce izlediğim doğaçlama tiyatro oyununda, "kayıp bulma" programlarına takılmaca maksatlı piyeste başrolü oynayan ablamız, köylü kıyafeti ve mimi-mimili lehçesiyle, yanındaki elit modern psikologdan destek almaktadır. lan ananız babanız anladık batıda büyütmüş sizi, 2 nesil önceniz neydi, tohumunuzu mu bilmiyonuz. aynı kıyafetler aynı konuşma. zaten o lehçelerdeki tattan azcık alabilseniz, o renk cümbüşünden, birbirinizi de yemezsiniz.

hadi anladık madem anadolu insanını illa malzeme etceksiniz, bu kıyaslamaya sokmayın, modern burda köylü şurda diye be. her tiyatralda aynı kolaya kaçma denemeleri. hıyarlı babasını anasını da gördük. o programlarda dalganızı geçer, sonra yasemin bradley anadolunun köylerine gidip sizin acıcık fikriniz olmadığı naturel beslenme konularında köylünün kadınından kızından, 80'lik dede-ninelerden pratiği fayda sağlayan bilgileri size aynı tv'den aktarınca, "ya kırsalın insan neler biliyo" dersiniz.

benim narsistik gözümde köylüye yaptığınız eziklemeden daha öte aşağılardasınız, acırım.