bugün

olamaz zaten. olsa da olamaz olmasa da olamaz. kanıtlanabilen bir tanrı olamaz. kant okuyun, amk wintgeştanını okuyun, biraz.
"kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir" demiş carl sagan. bu önermenin güzelliği ise her alanda geçerliliğini ve mantıklılığını korumasıdır.
yanlış bir önerme .
islam zor dindir herkes müslüman olamaz. Kim her ay fakirlere zekat veriyor .
Kim her gün aralıksız namazını kılıyor.
Kim her yıl bayramda kurbanını kesiyor.
Kim her yıl hacca gidiyor.
Kim kuranı kerimi ezbere biliyor.
Kim her gün abdest alıyor.
Bu böyle devam eder de eder.

Şimdi allaha yada islama inanın inanmayın demiyorum . hristiyanlığada yahudiliğede inanmayın demiyorum sadece bir yaratıcı var bunu kabul edin . tüm dinler farklı isim koymuş işte islam allah demiş hristiyanlar god demiş o tanrı demiş bu onu demiş o hades demiş o mehmet ahmet demiş... Bunları tartışmaya gerek yok .

Siz ne kadar anlatırsanız , sizin anlattığınız karşıdakinin anladığı kadardır.
olsa zate kanıta gerek yoktu, lakin kendide yok kanıtıda yok çünkü yok ustaa çok basit yok.
Allahın varlığını görmek isteyenler için yanllış önerme, allaha inanmak istemeyenler için doğru önermedir. Bu hikayeyi Paylaştım ama yine paylaşayım kanıt isteyenlerle.

müşterinin ibretlik cevabı.!!
- adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti.
onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar.
değişik konular üzerinde konuştular. birden allah ile ilgili konu açıldı…

berber: ” bak adamım, ben senin söylediğin gibi allah’ın varlığına inanmıyorum.”

adam: ” peki neden böyle diyorsun?”

berber: ”lütfen bana söyler misin, eğer allah var olsaydı, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta insan olur muydu,
terkedilmiş çocuklar olur muydu? allah olsaydı, kimseye acı çektirmez, birbirini üzmezdi.”

adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi.
berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı.
tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü.
adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti.
adam berberin dükkanına geri döndü.

adam: ” biliyor musun ne var, bence berber diye birşey yok”

berber: ” bu nasıl olabilir ki? ben buradayım ve bir berberim.”

adam: ” hayır, yok. çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.”

berber: ” hımmm… berber diye birşey var ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?”

adam: ” kesinlikle doğru! püf noktası da bu! allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa,bu gitmeyenlerin tercihi.
işte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!”
varoluşu ve evreni neden kendi gelişmemiş kıt aklımıza hapsetmeye çalışıyoruz? anlamadığımız ve bilmediğimiz hiçbir şey gerçek değildir önermesi egoistlik değil mi?
Buraya sorulmasına gerek olmayan konu. Kuran-ı oku. Hayatını incele, başkasının hayatlarını incele. Her şey tesadüf her şey insan başarısı diyebiliyorsan tüm bunlardan sonra inanmana gerek yok ki. Tercih senin.
olabilir, ama yokluğuna dair bir kanıt da yok. özetle; kesinkes bir yaradıcının varlığını inkar edenler de kesin bir yaradıcı vardır diyenler de aynı kefedeler. kesincilerin hepsi yobazdır!
dünyanın en gereksiz ve saçma cümlesidir.

bana göre bir canlının doğması ve ölmesi ve en ince kılcal damarına kadar mükemmel bir düzende işleyen bir mekanizmayla yaşamını sürdürmesi aklı olan biri için yeterli kanıttır.

Şimdi bir an için durup düşünün. Dünya hayatında içtiğimiz su tatlı olmasa, çok acı olsa buna ne kadar dayanabilirdik?
Topraktan yetişen yüzlerce çeşit birbirinden güzel meyveler, sebzeler olmasa, yalnızca bir çeşit tatsız bir ürün yetişse buna ne kadar dayanabilirdik?
Vücudumuzdaki ağrılar, hastalıklarımız hiç geçmese, hiç iyileşmese şifaya vesile olan doktorlar ve ilaçlar olmasa buna ne kadar dayanabilirdik?
içimize çektiğimiz mis gibi hava değil de çok pis, yoğun kömür kokan, puslu bir hava olsa buna ne kadar dayanabilirdik?
Allah bu dünyada neşe kaynağımız olan hayvanların hepsini bir anda çekip alsa, bu güzelliklerden tamamen mahrum kalsak müthiş bir özlem duymaz mıydık?
Gökyüzü gözlerimizin dinlendiği masmavi renkte değil de kor kırmızısı olsa, gökyüzü tepemize düşecek kadar yakın olsa buna ne kadar dayanabilirdik?

Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa, artık onu kısıp-tutacak yoktur; her neyi kısar-tutarsa, artık onu da ondan sonra salıverecek yoktur. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fatır Suresi, 2)

Yaşadığımız zorluklar, imtihanlar, sıkıntılar hiç aralık vermeden üstümüze yağsa buna ne kadar dayanabilirdik?
Allah geceyi kesintisizce sürdürse, ya da gündüzü hiç bitirmese buna ne kadar dayanabilirdik?

O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için. (Furkan Suresi, 62)
Allah yağmuru birden bire çekip alsa, tüm kainatı kupkuru çorak bir çöle dönüştürse, buna ne kadar dayanabilirdik?

O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir. (Şura Suresi, 28)

Dünya kör tesadüfler sonucu oluşmuş sıradan bir mekan değildir. Dikkatle bakıldığında; yeryüzünün insan için yayılıp döşendiği, toprağın adeta bir halı gibi kaplandığı, gökyüzünün insanın korunabilmesi için adeta bir tavan kılındığı, içindeki canlıların insanın beslenmesi, giyimi ve barınması için uygun özelliklerle dolu olduğu, çiçeklerin, böceklerin ve diğer herşeyin çok büyük bir sanatın göstergesi olduğu açıktır.
insan, sadece bir kaç dakika için üzerinde yaşadığı dünyayı ve kendisine yaşam veren şeyleri dikkatlice düşündüğünde hayrete düşecektir. Devasa büyüklükte galaksiler barındıran bir boşlukta, uçsuz bucaksız büyüklükteki galaksilerden birinin içinde bulunan, yaşam için özel olarak var edilmiş bir gezegen üzerinde yaşamaktadır.
Bunları düşünen vicdanlı kişi, dünya üzerinde bu kadar kusursuz bir dengenin sağlanmasının elbette ki tesadüf eseri olmadığına kesin olarak kanaat getirir. Tüm bunları görmek ve düşünmek ona üstün güç sahibi olan Allah'ın herşeyi bir amaç doğrultusunda yarattığını gösterir.
Üstelik bu konuda düşündüğü örneklerin son derece kısıtlı olduğu da aklına gelir. Öyle ki, dünyadaki dengeler ile ilgili örnekleri saymakla bitirmek mümkün değildir. Ancak düşünen insan evrenin her köşesinde var olan düzeni, kusursuzluğu ve dengeyi açıkça görebilir ve bunun sonucunda Allah'ın herşeyi insan için yarattığı gerçeğine varır. Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirir:

Kendi'nden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Casiye Suresi, 13)

Dünyada var olan ortamın yaşam açısından uygunluğu tesadüflerle asla açıklanamayacak kadar hayranlık uyandırıcı özelliklere sahiptir. Allah, dünyadaki suyun miktarını da canlıların yaşamasına en uygun şekilde yaratmıştır. 18. yüzyıl ingiliz doğabilimcisi John Ray bile bu durumu şu sözlerle ifade etmiştir:
"Eğer Dünya üzerinde şimdi olduğunun yarısı kadar deniz olsaydı, o zaman su buharı miktarı da şimdikinin yarısı kadar olacaktı, dolayısıyla biz de kuru toprakları beslemek için şu an sahip olduğumuz nehirlerimizin ancak yarısına sahip olacaktık, çünkü su buharının miktarı, üzerinden yükseldiği yüzeyin genişliğiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla Akıl Sahibi Yaratıcı, bunu öyle bir şekilde düzenlemiştir ki, denizler, karalar için gereken su buharını temin etmeye yetecek bir genişliğe sahiptir." (John Ray, The Wisdom of God Manifested in the Word of Creation, 1701; Michael Denton, Nature's Destiny, s. 73)

Bütün bunları tesadüflerin meydana getirdiğini iddia edebilmek için bir insanın akıl ve vicdandan tamamen uzaklaşması gerekir kanımca .
''Sağırdırlar (algılamaları kilitlenmiştir), dilsizdirler (hakikati dillendirmezler), kördürler (apaçık hakikati algılayamazlar); onlar hakikatlerine dönemezler!''

varlığına kanıtı olmadığı söylenilen yüce Allah'ın cebrail aracılığıyla indirdiği kitap ta bundan 1405 sene öne (610yılında) bu konu hakkında yeterince açıklama yapılmıştır. en azından inanlar için!
Allah var diyen sizsiniz mucize diyen sizsiniz şimdi bize, yokluğunu kanıtlayın diyorlar. Yalancılar.
selamın aleyküm ve aleyküm selam

bu yazıyı yazan arkadaşa çok kızdım müslüman bir ülkede yaşıyoruz ve hepimiz müslümanız. varsa aksini söyleyen çıksın; bu kadar doga harikası şeyler varken böyle güzellikler varken halen nasıl allah(sav) varmı yokmu diye tartışıyosunuz gerçekten ayıp ediyorsunuz.

hiç haberde izlemiyorsunuz sanırım kuranın bir parçasını yırttı diye örümceke dönüşen bir kadın vardı hatırladınız deyil mi? veya peygamberimizin ismini söyleyen bazı hayvanlar aleminde kişiler vardı? avcıların elinden kurtulmuşlardı!

çok fazla polemike girmek istemem herkezin düşüncesi kendine hekez istediğini düşünebilir ama yüce yaratana böyle bir ithamda bulunmak hakkınız deyil bence.

isteyen bir çok kanıt bulabilir son sözüm.
kimisinin, onca ikazımıza rağmen, inatla mealen "evrenin düzeni" anlamına gelen bir takım gerekçeleri ileri sürerek muhalefet ettiği tezdir.

bir kere sonsuz olasılıkların olduğu, en düşük ihtimalleri gösteren hesapların bile zaten kendisinin bir parçası olan "zaman" kavramı olmadan bir anlam taşımadığı bir evren ve henüz keşfedemediğimiz muhtemel arka evrenler için "kendiliğinden oluşması olasılıksız, ihtimal dışı, mümkün değil" gibi tabirler kullanmak açıkça cehalettir. kaldı ki bunların sözde "tesadüf"le açıkladığımızı iddia ettiği olayların kahir ekseriyetinin makul ve ispatlanmış, maddenin doğasından kaynaklanan bilimsel açıklamaları vardır. insanların cehaletlerini sömürmek için tanrıya inanmayanların her şeyi sadece tesadüfle açıkladıkları gibi bir izlenim oluşturmaya çalışırlar.

cehaletin de ötesinde bilim düşmanlığıdır... sebebini şöyle izah edeyim:

bilim dinler gibi "gör, şaşır, huşu içinde kal, korkudan titre, donlara doldur..." mantığıyla işlemez. misal islam'a bakın... izahı biraz gayretle yapılabilecek en basit doğa olaylarını bile sanki bir üst kudretin kontrolündeymiş gibi anlatıyor, örnekler veriyor!... eğer bilim insanları bu iddiaları geçerli kabul etseydi bilim mümkün değil bir adım bile ilerleyemezdi. mantıkları böyle olduğu için dinlerin neredeyse alayı bilim düşmanıdır. bilimin görevi her bilinmezin üstüne üstüne yürümektir; korkmak, şaşırmak, henüz açıklayamadığının izahı olarak tanrılar icat etmek, pes etmek, geri çekilmek değil...

yıldırımları zeus'un gönderdiğine, onlarla istediğini vurduğuna inanan eski yunanlılar ile aynısını sadece tanrı adını değiştirerek yazan kuran'a inanan mümin arasında ne fark olduğunu kim izah edebilir? tabi bir de demin andığım saf müminin ötesinde, bilimin buluşlarına arsızca tecavüz eden caner taslaman gibi tipler de var... bunların bol bilimsel kavramlarla dolu tanrının varlığını ispat çabalarının, yıldırımları zeus'un gönderdiğine inanan eski yunanların izahatlarından farkı nedir?

kimisi ise gelir bilimin henüz aydınlatamadığı bir takım meseleleri ileri sürer!... bunlar öyle arsız şarlatanlardır ki bilim o meseleleri aydınlattığı anda plağı değiştirip, o buluşların kuran'da zaten ifade edilmiş olduğunu iddia ederler!..

velhasıl, bunların alayının insanları tapmaya çağırdığı tanrının adı "cehalet"tir. diğer bir deyişle, (bkz: boşlukların tanrısı)'dır...
baymistir.varlığı inkar edilebilen bir sey var mıdır yok mudur?
Zahmet edip Okursanız tabi;
Nasıl bir resim gördüğünüz zaman o resmi yapan bir ressam olduğunu kabul edersek kâinattaki resimlere de bakacak olursak kâinattaki varlıkları da bir yaratanın olduğunu kabul etmemiz gerekir. Kâinattaki varlıklara (resimlere) bir bakalım: Dünyamız güneşin etrafında dönmektedir. Eğer dünyamız güneşe biraz daha yakın dönseydi yanacaktı. Biraz daha uzak dönseydi donacaktı. Dünyamızı tam dengede döndüren kimdir?
Bazen ufacık füzelere ,uçaklara dahi hakim olamazken o akıl almaz hız ve büyüklükteki yüz milyonlarca kütlenin (gezegen, yıldız, nebula...) en ufak bir hata dahi yapılmadan gezdirilmesine neden olan kimdir?
Parçalanan, yaşlanan, gezegenler, çürüyen bitki hayvan ve insanlar ile her yer (gökyüzü, yeryüzü) çöp pislik olacağına, bir düzen içinde çöpleri temizlik görevlilerine (kara delik, böcek, kurt,çakallara...) toplatan kimdir?
Atmosferdeki su, karbondioksit, oksijen ve azotun devredilmesindeki ahengi, nizam ve intizamı bildiğimiz için, yağmur yerine “kezzap” adını verdiğimiz nitrik asitin yağabileceği aklımıza dahi gelmez, değil mi?Oysa ki, atmosferin % 80’ini teşkil eden azot gazı, yıldırım ve şimşeklerin tesiri altında oksijenle birleşir. Bu oksitlenme sonucunda, nitratların meydana gelmesine yarayan azot oksitleri teşekkül eder. Yani ilmen, havadaki her elektriklenmede, nitrik asit yağmurunun meydana gelmesi için bütün şartlar hazırdır.... Ancak şimşek çaktığında , damla damla merhamet ve rahmet yağar. Ve bize haddimizden fazla değer veren yüce kudrete bütün mahlûkat şükreder.
Üzerimize her an kezzap yağabilmesinin mümkün olduğunu bilen kimya âlimi Prof. Dr. Arthur Macomb bu konuda şunları söyler: “Ne zaman şimşek çakıp gök gürlese, semâdan yağmur yerine nitrik asit yağacak diye soluğum kesilir, rengim kaçar, sığınacak bir yer ararım. Çünkü havada nitrik asit teşekkülü için bütün şartlar hazırdır.”
H2 + O = su ( söndürücü )
H (Hidrojen) yanıcı O (Oksijen) yakıcı
Yanıcı ve yakıcı iki madde bir araya gelince yangına neden olacağına tam tersine , söndürücü olmaktadır. Bunu ayarlayan kimdir? - 'Kimyevi iki madde bir araya gelince asli özelliklerini kaybeder, yeni özellikler alırlar' diyen akli evvellere cevap: kaybettiren ve tam da olması gereken özellikleri kazandıran kimdir? Burada asıl önemli olan, sonuçta, insanların faydasına olan neticeleri ortaya çıkartacak olan sebeplerin yaratılmış olmasıdır. Nasıl sorusu kadar neden ve niçin sorularının da cevapları önemlidir! Unutmayalım ki nasıl sorusunun cevabı Allah'ın yaratmada ki metodu, yolu, kuralını açıklarken, neden sorusu da bizi asıl gayeye götürür. Su da sıvıdır, zeytinyağı da! Allah suyu sıvı yağ şeklinde yaratsa idi, başta temizlenme olmak üzere, taşımacılık sektörü...vs karşılaşacağımız zorlukları bir düşünebilir misiniz, sıvı ise o da sıvı di mi ?-

Günümüzde artık görüyoruz, biliyor, sık sık duyuyoruz; Katkı maddeli meyve-sebzelerin veya geniş anlamda tüm tüketim maddelerinin kullanılmasında dikkatli olunması gerektiği bildirilmektedir!Peki soralım acaba neden? Organik olan tüketim maddelerinin kullanılması öğütlenirken neden katkı maddelilerden sakınılması tavsiye ediliyor. Cevabı belli de biz başka bir alana dikkat çekeceğiz:Aslından kopya edilerek yapılan katkı maddeli tüketim ürünleri en son teknoloji ile elde ediliyor,ama -ateistlerin ileri sürdüğü gibi - "kendi kendine meydana gelen ürünlerin kalite- renk,koku,verim,potansiyel,vitamin...- seviyesine ulaşamıyor,bu biraz mantıksız gelmiyor mu size de..!?
Diş doktoru yıllarca okuyup makineler yardımı ile takma dişler yapmaktadır. Bu dişler kırılsa bize haber veremez. Fakat binlerce senedir ağzımızdaki dişler çürümeye başladığı an alarm sistemi (sinir sistemi) ile bize haber vermektedir. Takma dişi doktor yapabiliyorsa çok daha ileri teknolojiye sahip ağzımızdaki dişleri yapan kimdir?
Ağzımızdaki dişlerin sıralanışı: 32122123 = üst çene
32122123 = alt çene
Dişlerimizi böyle simetrik olarak dizen kimdir?
Gazete yaprakları ile aynı kalınlıkta olan ağaç yaprakları fabrika gibidir. Oksijeni alır, karbondioksit verir, içinde damarlar vardır, içinde yeşil renk veren klorofil maddesi vardır . Yaprağı “ oksijen fabrikası” şeklinde yaratan kimdir? Aynı toprağa atılan iki farklı meyvenin tohumu, aynı topraktan beslendikleri halde farklı ürünler ortaya çıkarmaktadır. Tohumun içine tüm bu bilgileri kodlayan kimdir. Tohum mu daha ileri teknoloji ürünüdür, disket, flash bellekler mi...?
insanlar henüz ot ve suyla çalışan karşılığında süt veren bir fabrika yapamamışlardır. Fakat milyonlarca senedir milyarlarca, çoğalan, yürüyen, büyüyen, duvarlarından (derisinden) faydalanılan, makinelerden (etlerinden) yemek yapılan sadece ot ve su karşılığında bize süt veren fabrikaları yaratan kimdir?
insanlar, Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı odundan ancak tahta, tahtadan masa ve sandalye gibi şeyler yapabilmektedir. O Kadîr-i Mutlak ise odundan meyve yapıyor, yaprak ve çiçek çıkarıyor. Demek ki iş odunda değil, ustadır.
Bir iplik fabrikası düşünelim; irili, ufaklı, yürüyen, çoğalan, incecik fakat çok sağlam iplikler üreten bir fabrika. insanlar nokta büyüklüğünde böyle fabrikalar yapamamışlardır. Fakat binlerce çeşidiyle milyonlarca, bir yaratıcı tarafından yaratılmıştır ; ipek böceği , örümcek!... O , kimdir?
Yağmur gökyüzünden tane tane yağmaktadır, damlacıklar birleşip sel olarak yağmamaktadır. Buna engel olan kimdir? Her yıl yağan kar tanecikleri milyonlarcasını her seferinde her biri ayrı ayrı desenlerle gökyüzünden bize yollayan, gökyüzünde birleştirip çığ olarak göndermeyen kimdir?
Uzayın akıl almaz derinlikleri içinde güneşimiz gibi 200 milyar güneşi ihtiva eden Samanyolu Galaksisi’nde yaşıyoruz. Samanyolu ise, varlığı kanıtlanabilen en az 300 milyar galaksiden sadece bir tanesidir. Bu dev evreni düzen ve uyum içinde yaratan , yaşatan kimdir?
“Dünyada hiçbir delil kalmasa bile, bir mikrobun hayati bana Allah’i ispat etmeye yeter. “ LUIS PASTEAUP
''ALINTI''
çok doğal olandır. allah diğer yüzlercesi gibi bir dinin tanrısıdır yalnızca ve inacın tanımı gereği zaten bilimsel hiçbir kanıta ihtiyaç da yoktur.

ancak teizm, felsefede kanıt olarak bir şeyler öne sürülebilir. bunlara
teizmin kanıtları denir. aynı şekilde ateizminkilere ateizmin kanıtları denir. bu kanıtları bilimsel kanıtlar ile karıştırmayın.
ilk canlının nasıl var olduğu bile tanrının varlığına kanıttır. cansız bir madde bazı koşulların oluşmasıyla nasıl canlı oluyor amk.
Canlı da maddedir en küçük atomları vardır. ilk canlı tanrıya delil değildir.
konuşmayayım diyorum olmuyor
allah cc ın varlığına delil aranmaz
delil şüpha duyulan şeye aranır
bizler müslümanız elhamdilillah
biz rabbimize şeksiz ve süphesiz inanırız
bizim delile ihtiyacımız yoktur .
Kimi dogmatikler, kanıtsız inanırız diyorlar yazık. Kanıta da ihtiyaçları da yokmuş! Kullanılmaya açıklar.
Bardağın bir dolu tarafından bakmak vardır birde boş tarafından bakmak vardır. Başka birşey demeye gerek duymuyorum, ne görmek isterseniz onu görürsünüz.
Çok mal var lan...

Kanıt imana terstir. inanmanın veya inanmıyor olmanın bir manası kalmaz kanıt olunca. Kanıtla bir şeye iman edemezsin var olduğunu bilirsin sadece. Bilmekle iman farklı şeylerdir.

insanlar sevgiyi dair kanıtta bulamaz ancak her gün milyarlarca insan sevgiden bir şekilde bahseder. Yapılan bir fedakarlığı veya iyiliği sevgiye kanıt olarak gösteremez kimse şayet gösterirse veya iddia ederse "tanrı var çünkü" diyenle aynı potada muamele görür.
Cahil bir yazar beyanı. Tamam hepimiz cahiliz de bu biraz fazla sayın yazar. Bi çok kez kanıtlanmıştır kuran aracılığıyla.
Hee yok, hiç kanıt yok. Ulan hödük, Allah diyor zaten bak senin gibi dengesizler için, gözleri vardır görmezler, kulakları vardır duymazlar diye. Sen göremedikten sonra, kanıtada gerek yok zaten. Lenin falan takılın, diğer tarafta beraber şemmame çekince görürsün kanıtı.