bugün

2002 yapımı bir Mike Leigh filmidir. ''Eskiden çok şeyimiz yoktu ama birbirimize aittik, şimdi yine çok şeyimiz yok ama artık birbirimize de ait değiliz'' repliğiyle de aile içi yabancılaşmaya parmak basan bir yapımdır
kadın derki neredeydin tum gun
adam yetti artık hersey, kendi kendime kalmam gerekiyordu ve kapadım herseyi gittim der...
kadın sonra bir patlar...yani bu sahneyi cekmek, cekmeyi dusunmek, kadının o caresizligini ve ben de yeter artık demek istiyorum ama diyemiyorum deyisinin dogallıgını anlatabilmek ancak bu kadar basarılı olabilirdi...

iki üç işçi sınıfı ailenin sıradan ve banal hayatlarını anlatıyor mike leigh filmde...bizi de dusunduruyor baya...sorgulamamıza neden oluyor hayatta bircok seyi...bizim de 'I have had enough' dedigimiz anlar oluyor hayatımızda...bunları dusunuveriyoruz filmi izlerken...sonra sınıflar arası esitsizlige kahrolsun diyoruz..bir manifesto yazıp tum esitsizliklerin kalkmasını istiyoruz diyesimiz geliyor..ancak bakıyoruz boyle birsey olacak gibi degil, yakıyoruz bi kuba purosu daha...

ama niyeyse umudu hala koruyoruz...
dün izlediğim dokunaklı mike leigh filmi. 3 aile ve sıradan yaşamlar işlenmiş filmde. tabi bu işleniş işsizlik ve ekonomik sıkıntılar ekseninde ilerleyip dikkate değer bir hal alıyor. asıl ailedeki kıt kanaat yaşam aynı zamanda aile içi yabancılaşmaya çanak tutuyor. ebeveynlerin çocuklarına davranış şekilleri bir etki-tepki paradoksuna davetiye çıkarmış adeta. obezlik, yalnızlık, içsel yabancılaşma, işsizlik, yaşam zorluğu, cinsellik sendromları harmanlanmış ortaya orta karar olmasına rağmen kendisini izleten bir film çıkıvermiş.
gün geçtikçe sıkıntılar parelelinde birbirinden kopan anne ve babanın birbirlerine yakınlaşması bir nevi çocuklarının hastalığı akabinde içlerini tüm çıplaklığıyla tam olarak boşaltmalarıyla mümkün oluyor. salt konuşma ve ifadeleme farklılığı dahi psikolojik bir farkındalık betimlemesi kuşkusuz. iç dökme aile içi eleştirilerin yüz yüze ve sağduyulu olması özeleştiri yapabilmeye de önayak oluyor.
özellikle, sıkıntılardan bunalmış yer yer pasifize olmuş kendince filazof vari takılan baba rolündeki Timothy Spall ciddi bir oyunculuk sergilemiş.
aile içi dram severlerin kayıtsız kalmaması gereken izlenilesi bir yapıt!
10 üzerinden 7.5!
(bkz: ya herro ya merro)
bir başka mike leigh filmi. baştan ayağa dram akıtan, bir hareket ihtiva etmeyen sahneleri bile insanı kötü hissettiren gerçekçi bir film. yerinde müzik kullanımı ve karakterlerin başarılı mimikleri bunu olanaklı kılıyor elbette. ama tabii insan düşünmeden edemiyor; bir insan, bir aile, bir çevre bu kadar mı kaybeden olur be abi. yani filmdeki herhangi bir karakter intihar etmiş olsa hiçbirimiz şaşırmazdık herhalde. o kadar mutsuz, o kadar bezginler ki durduk yere içleniyor insan. tamam hayat kolay değil, bizlerin de benzer dertleri var ama bu kadar da salınmaz ki.

fazlasıyla dramatik olmasına rağmen başarılı oyunculukları sebebiyle zaman ayırılması gereken bir film.

6/10
cher'in believe albümünden fena olmayan bir şarkısı(ydı).
Kendimi, suyu çekilmiş yaşlı bir ağaç gibi hissediyorum diyen film.
teker teker tüm karekterlerinin analizini yapsanız sözlüğe sığmaz. insan psikolojisi ilginizi çekiyorsa, dramlarını izleyin.
sayesinde ingiliz sinemasına olan saygım artmıştır.
(bkz: this is england)
(bkz: dont stop for nothing its full speed or nothing)