bugün

adından da anlaşılabileceği gibi anadolu coğrafyasında fazlaca bulunan kadındır.

bu kadını, "sen anadolu kadınısın, sen şöyle yücesin, sen böyle kutlusun, sen yuvayı öyle bir yaparsın ki cümle dişi kuş sana gıpta eder falan da filan..." diye öyle bir babalamışlar, öyle bi vermişler gazı ki, kadın aldatıldığı halde sesini çıkarmaz. "yuvam dağılmasın" der, "erimdir yapar" der, "en ufak bi zamparalıkta alıp başımı babamın evine gidersem nerde kaldı benim dişi kuşluğum" der, deroğlu der...

tabii ki ekonomik bağımsızlığının olmayışı, dul kadınlara toplumun bakışı bunlar da öenmli etkenlerdir ama bir de bu "aşırı gaz alan kadın" yönü vardır bu işin. anadolu kadını oyuna gelme, gözünün yağını yiyem.

neyse lan, çok sinir oluyorum murokoiyim!
(bkz: pozitif ayrımcılık)
en azından bahanesi olan kadındır ki haklı bulunabilir kimilerince. sadece ekonomik bağımsızlığını kazanmamış anadolu kadını değil, büyük şehirlerde yaşayan, iyi bir eğitim almış, iyi biri işi olan kadınların da aldatıldığını bildiği halde sustuğunu görebiliyoruz. fakat onların bahanesi ne acaba? toplumun verdiği gaz bu kadınlara da mı sirayet etmiş?
çocukları için katlanır. onları küçük yaşında anne veya baba sevgisinden mahrum etmek istemeyen kadındır. en asil duygunun insanıdır.
başka çaresi olmayan,bu kısır döngünün içine sıkışıp kalmış olan kadıncağızdır.
sanılanın aksine kültür düzeyi yüksek ve ekonomik özgürlüğü olan bazı kadınlarda susarlar aldatıldıklarını öğrendiklerinde. imkanı varken kalmayı tercih edip gururunu bir kenara bırakır insan bazen. hele bir de çocukları varsa yuva denen olgunun dağılıp bozulmaması adına susar. ama asla affetmez.
anadolu kadını denilerek sınıflandırılası yanlış bir durum olmakla beraber, ekonomik özgürlüğü olmayan, çocukları yetişkin bir yaşa gelmemiş, tamamen kocaya bağımlı olan ve aldatılmayı bile yutmak zorunda kalmış tüm kadınların, maalesef biçare kalmış içler acısı durumu.