bugün

Her şeye rastlantı diyen bir kesime karşılık verilme ihtiyacı duyulan fikir akımı. şüphesiz fikir akımını başlatanlar Müslüman olsaydı pek fazla yankı yapmazdı ama fikir atanlar amerikalı ve Hristiyan olunca ses getiriyor.

Sonuç olarak bir tarafta akıllı tasarımcılar var ki argümanları tesadüflere göre daha fazla. Diğer tarafta da tesadüfcüler var.
saçmalıkla dolu bir teoridir. bu teoriye göre akılsız maddeler seçim yapacak konuma gelmiş oluyor ve bu seçimin mantığından bir tanrıya varıyorlar.

oysa doğada böyle bir durum yoktur, doğal seçilim denen seçme eylemi ve türlerin hayatta kalması tamamen rastlantısaldır.

mesela; bir bakteri düşünelim. bu bakteriyi yok edecek antibiyotik ürettik. ( bunu doğanın şartların değişmesi olarak alabilirsiniz )

işte bu antibiyotik üretildiğinde antibiyotikler, yaa bu antibiyotik bizi yok edecek hadi evrimleşelim ve bunu yok edelim demez.

peki ne yapar?

değişen şartlar olsun veya olmasın genetik olarak varlıklar çeşitliğe gider. ( bunun nedeni genetik mutasyonlardır) yani bu mutasyon mantık olarak bir kararın değil bir hatanın ürünüdür.

işte bu hatadan yola çıkacak olursak bakterilerde olan değişiklikler her zaman kötü sonuç doğurmaz. biz antibiyotik ürettiğimizde onun karşılığı olan tüm bakterileri öldürürüz. o halde geriye bu mutasyona uğramış canlılar kalır, ürer ve bu sefer bunlar aktif hale gelir.

ancak işin mantığı burada yatıyor, bakteriler asla ha bu antibiyotikler bizi öldürecek o yüzden gidelim dna mızı değiştirelim böylece bundan kurtuluruz demez. bu yönde mantık da yürütmez.

çıkan sonuç buna karar verir.

işte tesadüf denen kavram da burada, ne doğa seçim yapacağını farkında ortam değiştiriyor. ( yani hangi türü yok edeceğine dair mantık yürütmüyor) ne de türler genetik olarak doğada yok olmamak için genini değiştirip farklılaşıyor.
ortada bir akıl yoktur.

sadece belli hatalar sonucu yeni oluşan genler kalıtsal farklılıklara neden oluyor ve bu farklılıklar değişen doğa şartlarından deneniyor, kimi hayatta kalıyor kimi ise yok oluyor.

olay tamamen akılsız maddelerin rastlantısal anlık durumları. bir öngörü veya akıl olayı içinde yok.
saçma bir argümandır, evrim teorisi kim ne derse desin hassas ayara ( ki kendisi dindarlar için güçlü bir argümandır yıllarca kullanılmıştır) darbe vurmuştur.

evrim teorisinin anlattığı bir şey de doğada bir akıl gözetmeksizin bunca çeşitliliğin nasıl olduğudur. bir nevi işleyişi belli bir tasarım modeline dayandırmadan kendi dışında başka bir şeye bağlayarak açıklamamanın gereksizliğidir.

doğal seçilim demek doğanın başka bir güç( metafizik kendi dışında bir güç) tarafından değil bizzat doğa tarafından seçim yapıldığını ve bunun gayet süreç içinde mantıklı sonuçlara neden olduğudur.

süreç içinde bir sürü hata olması ve bir çok türün yok olması bu seçimin ne kadar kusursuz olduğunu tartışmaya soksa da oluşan şeylerin oluşumunu gayet doğal süreçlerle açılıyor.

zaten evrim teorisinden önce evrimin var olduğu kabul edilebilir bir şeydi ancak bunu açıklayacak herhangi bir argüman yoktu.

sorun şuydu: akılsız olan doğa nasıl dış bir etki altında kalmadan kendi kendine bir şeyleri var edebilirdi, bu mantıksız geliyordu insanlara. ( var etmek kendini yoktan yaratmak anlamında değildir zaten evrimin konusu bu da değildir)

ancak evrim teorisi bunu ortaya koymuştur ve doğanın kendisinin seçim yapıp bir takım sonuçlara hiçbir metafizik ya da kendi dışında bir açıklamaya gerek olmadan olabileceğini mümkün kılmıştır.

ayrıca bu sürecin belli bir akılla değil bir sürü hatalar yaparak rast gele oluştuğunu sürecin bütünsel değil o anlık ihtiyaçlar dahilinde seçim yaptığını da ortaya koymuştur.

bu sonuçlar dahilinde insan sonradan gelmedir ve evrende varlığı sadece diğer varlıklar kadar rastlantısal olduğunu da ortaya koymuştur.

yani insan için her şeyin var olduğunu, her şeyin insan için yaratıldığını, hatta evrenin insan için mükemmel uyumlu olduğunu da yalanlamıştır.

yaratılışçılar bunu görünce akıllı tasarım diye bir şey ortaya atıp fikirlerini biraz daha var edebilmeye çalışmıştır. oysa evrimi kim okursa okusun altında akıllı bir tasarımın olmadığı sonucunu görür, yeter ki nesnel olsun.
evrimciler karşısında aciz kalan yaratılışçıların son numarasıdır.
müslümanların bir kez daha hıristiyan tanrı modeli peşinde sürüklendiğini gösteren uydurmalar bütünüdür.
michael behe tarafından öne sürülen bir teoridir.
akıllı tasarım değil bilinçli tasarımdır aslında. tasarımın akılla alakası genelde olmaz bilinçle olur. bilerek tasarlanmış anlamında.
(bkz: pseudoscience)
ingiltere de ders kitaplarında okutulmaya başlanan teori. din bilim ve felsefe derslerinde gösterileceği yetkililerce bildirildi.
Olay, geçen yıl evrim teorisi ile akıllı tasarımın mahkemelik olmasıyla başlıyor. Çocukları Dover Lisesinde okuyan bir grup veli, biyoloji dersinde öğrencilere ek kaynak olarak "Pandalar ve insanlar" adlı kitabın tavsiye edilmesi üzerine mahkemeye başvuruyor. Çünkü bu kitap Darwinin evrim teorisi ni reddediyor ve üstün bir zeka tarafından tasarlanıp yaratılan canlıların aynı bugünkü halleriyle dünyaya geldiğini iddia ediyor.

Sonunda mahkeme akıllı tasarımın bilim olmadığına karar veriyor. Bushun da desteklediği akıllı tasarımın taraftarları bozuluyor. Ancak bozuldukları başka bir şey daha var; Kansastaki bir okulun akıllı tasarımı müfredata dahil etme girişimi üzerine, aniden peydahlanan Uçan Spagetti Canavarı.

Üniversiteden henüz mezun olmuş 25 yaşındaki fizikçi Bobby Henderson ucan spagetti canavarı nı savunan insan), okul yönetim kurulu üyelerine bir mektup göndererek, "Ben evreni bu spagetti canavarının yarattığına inanıyorum. Bunu da diğer iki teoriyle birlikte fen dersinde okutun" diyor ve kağıt parçasına "akıllı" yaratıcının arapsaçına benzeyen resmini de karalıyor. Yönetim kurulu akıllı tasarımın okutulmasını dörde karşı altı oyla kabul ediyor. *
evrim teorisi ve yaradılışı birarada kabul eden teori. yaradılıştan gelen tasarım harikasının evrim sonucu dünyamızı bu hale getirdiğini savunur.
Evrim teorisi üzerindeki şüphelerin onaylanması sonrasında Kansas Eyaleti Eğitim Kurulu akıllı tasarım teorisini kitaplara koyma kararı aldı.

http://washingtontimes.co...20051108-113523-5183r.htm
1990'lı yıllarda bir grup Amerikalı bilim adamı tarafından ortaya atılan bir teori.

Teorinin ilk büyük çıkışı, Pennsylvania'daki Lehigh Üniversitesi'nden biyokimya profesörü Michael J. Behe'nin "Darwin'in Kara Kutusu: Evrime Karşı Biyokimyasal Başkaldırı" adlı kitabı oldu. Behe, kitabında canlı hücresinin Darwin zamanında içeriği bilinmeyen bir "kara kutu" olduğunu, hücrenin detayları anlaşıldığında ise, burada çok kompleks bir "tasarım" bulunduğunun ortaya çıktığını anlatıyordu. Behe'ye göre, canlılardaki kompleks sistemlerin doğal seleksiyon ve mutasyonla, yani bilinçsiz mekanizmalarla ortaya çıkması imkansızdı ve bu durum hücrenin "bilinçli bir şekilde tasarlandığını" gösteriyordu. Akıllı Tasarım'in darwinistlere getirdiği ciddi eleştriler neticesinde akıllı tasarım teorisi giderek daha fazla bilim adamı tarafından savunulmaya başlandı. Bugün bu hareketin önemli isimleri arasında California Berkeley Üniversitesi'nden Philip Johnson; MIT, Chicago, Princeton Üniversiteleri'nden Willam Dembski; doktorasını Cambridge'de yapmış olan Stephen C. Meyer; Chicago Üniversitesi'nden Paul Nelson gibi isimler yer alıyor.

akıllı tasarım ve darwinizm arasındaki farklara gelince, darwinizm canlıların kökenini iki bilinçsiz doğa mekanizması ile açıklıyor: Doğal seleksiyon ve rastlantısal değişiklikler (yani mutasyonlar). Darwinist teoriye göre, bu iki mekanizma, canlı hücresinin kompleks yapısını, kompleks canlıların vücut sistemlerini, gözleri, kulakları, kanatları, akciğerleri, yarasaların sonarını ve daha milyonlarca karmaşık tasarımlı sistemi meydana getirmiş durumda. Ancak son derece kompleks yapılara sahip olan bu sistemler, nasıl olur da iki bilinçsiz doğal etkenin ürünü sayılabilir? işte bu noktada Darwinizm'in başvurduğu kavram, "indirgenebilirlik" kavramı. Teori, sözkonusu sistemlerin çok daha basit hale indirgenebileceklerini ve sonra da kademe kademe gelişmiş olabilecekleri iddia ediyor. Bu kademeler sayesinde, Darwinizm'in iddiasına göre, önceden gözü olmayan bir canlı türü kusursuz bir göze sahip oluyor, önceden uçamayan bir başka tür de kanatlanıp uçar hale geliyor.

Ancak Akıllı Tasarım teorisyenleri, bu teori de çok önemli bir yanılgı olduğunu savunuyorlar. Dikkat edilirse, Darwinist teori, bir noktadan bir başka noktaya (örneğin kanatsız canlıdan kanatlı canlıya) doğru giden aşamaların hepsinin tek tek "avantajlı" olmasını öngörüyor. A'dan Z'ye doğru gidecek bir evrim sürecinde, B, C, D... U, Ü, V ve Y gibi tüm "ara" kademelerin canlıya mutlaka avantaj sağlaması gerekiyor. Doğal seleksiyon ve mutasyonun bilinçli bir şekilde önceden hedef belirlemeleri mümkün olmadığına göre, tüm teori canlı sistemlerinin avantajlı küçük kademelere "indirgenebileceği" varsayımına dayanıyor.

Akıllı Tasarım teorisyenleri, işte bu noktaya vurgu yaparak ve 20. yüzyıl biliminin, Darwin zamanında yeterince bilinmeyen pek çok "indirgenemez kompleks" yapı ortaya çıkardığını belirtiyorlar.

Akıllı Tasarım teorisyenleri, bu indirgenemez yapıların hiç birinin "doğal mekanizmalarla" oluşmuş olamayacağını, mutlaka bilinçli bir düzenlemenin ürünü olduğunu savunuyorlar. Peki bir yapının tasarım ürünü olduğu nasıl anlaşılıyor? William Dembski The Design Inference: Eliminating Chance through Small Probabilities (Dizayn Çıkarımı: Küçük Olasılıklar Yoluyla Şans Faktörünü Elimine Etmek) adlı kitabında bu soruyu cevaplıyor. Dembski'ye göre, doğada var olup da doğal faktörlerle ortaya çıkma olasılığı aşırı derecede küçük olan yapılar, bilinçli bir tasarımın bilimsel kanıtını oluşturuyor. Örneğin fonksiyonel bir protein molekülünün, doğadaki 20 farklı aminoasitin rastlantısal biraraya gelmesiyle oluşma ihtimali, matematikte "imkansız"ın başladığı nokta sayılan 10 üzeri 50'de 1'den bile çok çok daha (trilyarlar kere trilyarlarca kat) küçük. Bu durum, proteinin rastlantısal bir sürecin ürünü olmadığını, "tasarlanmış" bir yapı olduğunu gösteriyor. Daha kolay anlaşılır bir örnek ise şöyle: Balta girmemiş bir ormanda bir heykele rastlarsanız, bundan çıkardığınız sonuç ne olur? Doğal faktörlerin bu heykeli oluşturmuş olmaları ihtimali çok çok küçük olduğu (yani böyle bir alternatif "imkansız" olduğu) için, heykelin tasarlanmış olduğu sonucuna varırsınız. Akıllı Tasarım teorisyenleri, canlıların kompleks mekanizmalarının, bir ormanda bulunan heykelden çok daha açık birer "tasarım kanıtı" olduğunu savunuyorlar.