bugün

bazı insanlar var. hayatlarına başladıkları andan itibaren süper bir disiplinle çalışıyor, sürekli yapması gerekenleri yapıyor, akşam saat 9-10 gibi sütlerini içip yatıyorlar. bazı insanlar var. çalışmanın ne olduğunu bilmiyor, yapması gerekenleri yapmıyor ve sabah 4-5 gibi alkolden sızıp uyuyorlar. bu iki grubun en güzel ve tek ortak yanı üniversite öğrencisi olmasıdır.

ikisinin de okuldaki akademisyenlere bir bakış açısı vardır. disiplinle çalışan akademisyenlerin müfredatı nasıl takip ettiklerine dikkat eder hangi konuları işlediklerine yani, hangi soruyu hangi şekilde çözdüklerine dikkat eder. eve gidince bu akademisyenlerin anlattıkları konuları, çözdükleri soruları ve çözdükleri yolları ve önerdikleri yolları tekrar eder ve artık o soruyu çözebilir hale gelirler.

ikinci grup yani "yapması gerekenleri yapmayan" grubun akademisyenlere bakış açısı ise, o akademisyenin dersi anlatırken hangi açılardan yaklaştığı, varsa herhangi bir yaşanmışlıkla çözülen soruyu detekleyip desteklemediği ve onun da bir insan olduğu buraya sadece çalışarak geldiği ve her ne konumda olursa olsun onun da bir insan olduğu şeklindedir.

Şimdi bu iki grup arasında öyle bir ilişki vardır ki bu ilişkinin korelasyonu sıfırdır. bunlar mezun oldukları zaman bambaşka dünyalara ait olurlar ama aynı şeyi yaşarlar. akademisyen olmaya meyilli olan ilk grup artık kolaylıkla akademisyen olur. diğer grup ise ne olacağını hala bilmemektedir ama okul bir şekilde bitmiş ve bir karar zamanı gelmiştir. bu kişiler ne yapacaklarını bilmiyor ama neyi yaparlarsa yapsınlar bir şekilde zorlukların üstesinden geleceklerini biliyorlardır.

üniversitede öğrenci yetiştirilmesi ile sorumlu olan akademisyenler hayatlarını artık o bilim yuvasında geçireceklerdir. sabahları saat 8 gibi kahvaltılarını edecek ya da etmeyecek 9 gibi okulda olacaklardır. 12-13.30 arası öğle tatillerinde okulun onlara sağladığı imkanlar gereği gidip öğle yemeklerini yiyecek veya ikinci sınıf külüstür arabalarıyla bir yolu kullanarak kendilerini eğlendireceklerdir. saat 18 dediği an evlerine gideceklerdir.

ömürleri boyunca aynı şeyleri farklı şekilde anlattıklarını sanacaklar ve bu sanrıyı fark ettikleri zaman bir esprilerinin kalmadığını kabullenerek aynı espriyi, her sene, aynı derste yapmaktan kendilerini alıkoyamayacaklardır.

vahim olan ise bu insanlar bütün bunları yaparlarken kendileri gibi insanlar yetiştirmekten başka bir şey yapamaz halde olacaklar. işte bu insanlar arasında bunlara benzemeyenler kendisini yetiştirmiş üniversite öğrencisi olacaklardır. bunlara benzeyenler de kendisini yetiştirmeyen üniversite öğrencisi olmuşturlar.

bir bakın etrafınıza, klüp toplantılarına gitmece, tenis oynamaca, yüzme havuzuna gitmece, vücut geliştirmece, ders çalışmaca, sevgilisiyle eğlenmece, "hiç boş vakti olmamaca",... hahaha bir yerimin* kenarları. bu insanlar nasıl bir ruh halindedirler ki kendilerini yetiştirdiklerini ya da üniversitenin onlara verebileceği her şeyi aldıklarını düşünürler... bütün akademisyenlerin-e rağmen- üniversite kişiye bir bakış açısı kazandırır ve bu kazanılan bakış açısını kesinlikle "bu" akademisyenler sayesinde keşfedemezsiniz. zira ülkemizde ders çalışmaktan başka bir bok yapabilecek cesaret, zeka, özgüven, özeleştiri yapabilme yeteneği, vs. fakiri insanlar akademisyen olmaktadırlar. akademisyen olmayan ama olmak istemiş olanlar ise en fazla kurumsallaşmış bir şirkette bütün bir yıl boyunca 15-20 günlük yıllık izinlerinde nereye gideceklerini planlayarak geçen bir hayatı hayallerinin hayatı olarak pazarlarlar. ömürleri boyunca özel sektörün dolayısıyla başka insanların dediklerini yapmak için yaşarlar. kendi hayatlarını onların izin verdiği ölçüde eğer yaşayabilirlerse yaşarlar ve bu esnada kendilerinden son derece memnundurlar. bu nasıl bir ruh halidir ki başka bir insanın istediği şekilde yaşamayı kabul edebilmenin yanısıra bundan memnun olmaktır. işte bu akademisyen zihniyetidir.