bugün

betül tarıman'ın çocukluğun izlerini taşıyan şiiri.

aile hayatı

evin kızı sıyrılmış çocukluktan
odanın bir ucunda baba kahve içiyor

solmuş odadaki kokuların hatıraları
örgü örüyor babadan yakınan anne

olumsuz cevaplar veriyor uykudan uyanan çocuk
iyi niyetle korunuyor evdeki zaman

söylenecek şarkı yok aile hayatı ciddiye alınmamış
sabunla ağartılmış tahtalar

şimdi her şey tamam olmuştur
çünkü hayat vahşi bir parstır..

odaların bilgisi sözle çeşitlenmeli
kız yeniden camdan bakmalıdır

ya gitmek üzerenin korkusu
fark etmelidir baba kaçan balığı

büyümek zorunda kalan çocuğa gelmelidir sıra
gazete kağıtlarından, tahta oyuncaklara

sular içilsin ki boğaz kurumasın
koşmaca oynasın dede oyunda ebe

belki de bu birinci iş
susmaktan büyüktür oynamanın önemi

oynamak istiyorum
oynamadan bilmenin ne önemi var

odanın içinde kırışık elbise
odanın içinde uzak geçmiş

annem babam uyandığında odam kadarım
özlemini duyduğum, yaşayamadığım... ama hep anlamını bildiğim.
aile hayatı ne ilgisi var diyecek olsanız da türk televizyon tarihinde bunu en iyi ve en gerçekçi yansıtan iki dizi vardı. süper baba ve bizimkiler. aile hayatı deyince aklıma o geldi. şimdi bırakın diziyi, gerçek yaşanılan garip aile sallantılarını, entrikaları canlı televizyona çıkan, tabiri caizse hani marjinal bizdik dedirten olaylar görüyoruz. ismi çukur olan bir dizi ile de çukurun en dibine sürükleniyoruz. ekranlarda neden olmadığını söyleyen şevket altuğ abimizi daha iyi anlıyorum şimdi. bu ortamda ben olamam. çünkü biz yaptığımız işlerde topluma sevgiyi, hoşgörüyü, toleransı, birlikte yaşamayı, dayanışmayı öğretmeye çalıştık. demişti.
aile olarak bir arada yaşama ve bunun kuralları anlamına gelir.