bugün

günün en anlamlı başlığı olsa gerek. keşke yaşasaydı dediğim nadir şairlerden. saygıyla ve bolca sevgiyle..
Hırsla çakarım kibriti,
ilk nefeste yarılanır cıgaram,
Bir duman alırım, dolu,
Bir duman, kendimi öldüresiye,
Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya...

anadolu'dur ahmed arif saygıyla..
"Yurdum benim, Şahdamarım"

Hangi şair bu kadar kısa ve net olarak anlatabilir ki derdini.
Cemal süreyyanın kız kardeşiyle görüşmeye gidecekken giyecek gömleği olmadığı için gidemeyen şair.
bosuna dememis bir dizesinde baska hangi ana doğurur bizi diye dogru, baska hangi ana doğurur seni.Anadolu'nun öz çocuğu, imgelerin şairi..

(bkz: hani kurşun sıksan geçmez geceden)

yiğit harmanları, yığınaklar,
kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
dize getirilmiş haydutlar,
hayınlar, amana gelmiş,
yetim hakkı sorulmuş,
hesap görülmüş.
demdir bu...

demdir,
derya dibinde yangınlar,
kan kesmiş ovalar üstünde mayıs...
uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
çelik kadavrası korugan'ların.
ölünmüş, canım,ölünmüş
murad alınmış...

gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.

içim, bir suskunsa tekin mi ola?
o malta bıçağı,kınsız,uyanık,
ve genç bir mısradır
filinta endam...
neden, neden alnındaki yıkkınlık,
bakışlarındaki öldüren buğu?
kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
nasıl da almış aklımı,
sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
dost, düşman söz eder kendi kavlince,
kınanmak, yiğit başına.
bu, ne ayıp, ne de yasak,
öylece bir gerçek, kendi halinde,
belki, yaşamama sebep...

evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
ve zehir - zıkkım cıgaram.
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık...
hasretinden prangalar eskittim'in önünde veysel öngören'le söyleşisinde “lisede karaladığım mısralarda daha çok edebiyat öğretmenimizi beğendirme çabası vardı. yani biraz haşim, biraz tanpınar, biraz tarancı ve çokça da acemilik.. bir süre sonra bu yazdıklarımın şiir olmadığına, gerçek şiirin bu kadar kolay yazılmaması gerektiğine inandım.. o günlerde asıl yaygın moda, orhan veli gibi yazmaktı. üstelik çok da kolay bir yoldu bu. biraz yaradılış gereği biraz da şiirin, gıdıklama, alay ve ucuz espri ile asla bağdaşmayacağına olan inancımdan, bu yola dönüp bakmadım bile. yaradılış gereği dedim, buna yaşayış tarzı ve dünya görüşünü de katmak gerek.”der.
liseden sonraki yıllarda, şiirinde toplumcu gerçekçiliğe yönelir; 1951 'de ankara cezaevi'nde yazdığı "sade radyolarda gamlı bir hava", "ben garip sen güzel", "öyle bir tuhafım bu akşamüstü" şiirlerindeki dizeler artık orhan veli'nin dize kuruluşuna benzemese de estetiğinin etkileri sürdürür.
şairin kendi şiirini bulma çabasının ipuçlarını ilk 1948'de "varlık"ın çıkardığı ve attila ilhan'ın düzenlediği antoloji'de yer alan "rüstemo" şiirinde buluruz. bu şiiri gerçekten ayrı bir sestir.

modan yaylasına eşkin almadan
maktela üzerinde sağımız
karbeyaz çermik dağları
solumuz kan kırmızısı fırat'tır
dört mevsim yeşildir orman
ve toprak çetin
baharları aşiretler iner dersim üstünden
sürü otlatır.
odunda
kömürde
pamukta
gönlü bir akarsu gibi alıp götüren
ırzdan ve ekmekten yana
bir kara sevdadır
yeşil murattır
ve bundan ötürü tutmuş dağları
ve almış yürümüş sulardan öte
kıl çadırlarda maceramız
yasak bundan böyle zulüm;
ve öşür
ve haraç
ve angarya
ve katil
ve şirkat
ve talan
ve küfür kıza kısrağa
yasaktır, emreder dağlar paşası
elinde, affetmez fransız üçlüsü...

gayrı malumunuz olsun halım
hayrola encam
malum ola
ayan beyan
dosta ve düşmana serencam

önce şeyhulislam fetva buyurur
katlim dört mezhepte vacip görülür
sonra saray ferman eyler
ve kaltak vurulur ordugahlarda
dar vakit yetiştin tatar ağası
bir elimde kana batmış hamaylım
bir elim derman eyler
dostooo
buncasına kavga demezsem
kızanlar idman eyler
hele sarılmasın dört bir yanımız
tamam cümle dağlar mevzi almıştır
ve yatmış pusuya patikalar

salavat getirir dağ dağ taburlar
narlı bahçe üzre kanlı bir akşam
gelen elçi değil
azrail olsun
anam avradım olsun kaçarsam.
*
kaçmadı da, 86 yıl önce bugün tanıştığı dünyada, hayatı boyunca, hecelerine düşürdüğü gibi fikriyatıyla da, odunda, kömürde, pamukta çalışanın yanında; öşüre, haraca, angaryaya, katle, şirkate, talana karşı durdu.
bizler de unutmadık kendisini, şiirleri şarkılarımızın güftesi, dilimizin destanı oldu.
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...
Karanfil kokuyor cigaram,cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...
Gördüler
Yedi cihan,
in, cin Kaf dağının ardındakiler,
Kıtlık da kıran da olsa
Gördüler analar neler doğurur
Aman aman hey...

Dünyalar vardır elvan,
Bir su damlasında, bir kıl ucunda,
Meyvalar vardır, meyvalar,
Ağacı, omcası yok,
Sana vurgun, sana dost.
Beride Kabil'in murdar baltası
Ve kan değirmenleri,
Kader kahpesi.
Beride borazancıları o puşt ölümün,
Hazır ırzını vermeğe
Yiğitler vuruldukça.
Timsah kısmı çünkü yavrusunu yer
Akarsu duruldukça.
Cadı, yalan hamurunu dağ - dağ yoğurur
Aman aman hey

Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı,
Macera değil.
Yaşamak, sade "yaşamak"
Yosun, solucan harcıdır.
Öyle açar ki murat.
Susuz, güneşsiz de kalsa, koparılsa da
Şavkı, bulut güllerinden daha bir suna,
Daha bir burcu - burcudur.

Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı
Macera değil
Sardığım toprağımın altın sabrıdır.
O sert, erkek hüznüdür lahza başında
Cıgara değil.
Ve sevgilim uykusunda bağırır
Aman aman hey...

Meltemin bir tadı, ustura ağzı
Biri, kız memesi, tılsım,
Yağmurun bir damlası süzülmüş küfür,
Bir damlası, aşk.
Senin uykuların hayın,
Düşlerin kardeş.
Duyar mısın, anlayıp sızlar mısın ki?
Gece, samanyollarında rüzgar çıkıncayadek,
Mısralarım kardeş - kardeş çağırır
Aman Aman hey...

Serabın bir sonu vardır,
Ufkun, sıradağın sonu.
Uçarın, kaçarın bir sonu vardır
Senin sonun yok.
Mandaların, kavakların pazarı olur,
Senin pazarın olamaz.
Sensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez.
Beni böyle şair, divane etmez,
Kızımın çatal göğsü.
Senin yüzün suyu hürmetinedir
Buğdalara, cevizlere yürüyen
Kara toprağın ak südü...

Bir bilsen kimlere tasa, kedersin,
Anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki?
Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar
Ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar.
Akşam - akşam, kara sevdam ağırır
Aman, aman hey...

(bkz: bu zindan bu kırgın bu can pazarı)
Ay Karanlık gibi güzel bir şiiri vardır.
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...

itten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
ille de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.

Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,

Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık...

Ve zehir - zıkkım cıgaram.

Gene bir cehennem var yastığımda,

Gel artık....
"Canım benim
bilir misin "Canım" dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep."

Sabah gözlerimi sana açarım. Akşam uykularımı senden alırım.Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum. Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık, sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yar, arkadaş...Hepsi. En çok da en ilk de Leyla'sın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun.
Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum, üşüyorum kapama gözlerini.

"Ne tuzsuz şeydi şu dünya be. Geldin, buldun, şenlendirdin, insan ettin beni. Yemeyip-içmeyip, yatmayıp-uyumayıp, seni anlatmalı bu yürek."

Leylim leylim: Ahmed arif'ten leyla erbil'e mektuplar
''mektubunu sabah aldım. şimdi akşam. daha birşey yemedim.''

diyerek hemingway'e okkalı bir tokat atmıştır.

edit:hadi anlatayım. siz cahiller bilmezsiniz. ne dedi bu demeyin.

hemingway'e bir basın konferasnsında muhabirin biri '' o kadar çok kelime kullanarak herkes iyi öyküler yazabilir. dünyanın en iyi öykücüsü iseniz altı kelimeyle bir öykü yazabilir misiniz?'' der.

hemingway baba bunun üzerine; ''for sale baby shoes. never worn'' yani satılık bebek patikleri hiç giyilmedi cevabını verir.
Leyla erbil'e ithafen, " kendine iyi bak, bir daha hiçbir ana doğuramaz seni." Demiş şairdir.
Bir erkek bir kadına bundan daha güzel ne yazabilir diye düşünmüşümdür hep.
leyla erbil'e mektuplarının mutlaka okunması gerektiğini düşündüğüm şair.
Hastayım zaten. Bu dandik sözlük de icindeki ziyan tiplere bakmadan beni caylak yapiyor. Hayir zaten arada bir siir paylasiyorum sen kim kopeksin de beni caylak yapiyorsun dingil! Neyse kufretmicem yani cok da g*tume. Guzel seyler paylasmaya devam edelim anacim.

15 Mayıs 1954
Ankara
Leylâ, Canım,
Kayb, berbat ve sessizim... Sessiz ve dolu: Allahtan ki sen varsın. Yoksa halim korkunçtu.
Burası bir köy! Yakınlarımın bütün ısrar ve gayretine rağmen, hemen anneme gideceğim. Pazartesiye trendeyim. Eve gidince senin mektubunu bulmalıyım. Anneme ilk sorum o olacak zaten.
Sen nasılsın ömrüm? Son telefonda canını sıktım mı? Ben artık annenden korkmuyorum. Aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. Buna ne dersin?
Hınca hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hâkim. Biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha?
Fotoğrafındaki “halbuki...”yi hâlâ anlayabilmiş değilim. Anlatır mısın?
Bütün bunlar, beyhude biliyorum. Şaheser olan, benim uçakla oraya gelebilmemdir. Allah kahretsin, bu hastalık, bu rezaletler ve bu aile mecburiyetleri... Ne yapsam?
Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.
Yarı parçan
Varamaz elim
Ayvasına, narına can dayanamazken,
Kırar boynumu yürürüm.
Kurdun, kuşun bileceği hal değil,
Sormayın hiç
Laaaaal...
Kara ferman çıkadursun yollara,
Yarin bahçesi tarumar,
Kan eder perçem
Olancası bir tutam can,
Kadasına, belasına sunduğum,
Ben öleydim loooy...
Elim boş,
Ayağım pusu.
Bir ben bileceğim oysa
Ne afat sevdim.
Bir de ağzı var dili yok
Diyarbekir Kalesi...

Açar,
Kan kırmızı yediverenler
Ve kar yağar bir yandan,
Savrulur Karacadağ,
Savrulur zozan...
Bak, bıyığım buz tuttu,
Üşüyorum da
Zemheri de uzadıkça uzadı,
Seni, baharmışın gibi düşünüyorum,
Seni, Diyarbekir gibi,
Nelere, nelere baskın gelmez ki
Seni düşünmenin tadı...

Hamravat suyu dondu,
Diclede dört parmak buz,
Biz kuyudan işliyoruz kaba - kacağa,
Çayı kardan demliyoruz.
Anam sır gibi saklar siyatiğini,
"Yel" der, "Baharın geçer".
Bacım, ikicanlı, ağır,
Güzel kızdır, bilirsin.
ilki bu, bir yandan saklı utanır
Ve bir yandan korkar
Ölürüm deyi.
Bir can daha çoğalacağız bu kış.
Bebeğim, neremde saklayım seni?
Hoş gelir,
Safa gelir,
Ahmed Arif'in yeğeni...

Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü...
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...
Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara
Sarıl da büyü.

Ahmed Arif
Türk edebiyatının en özel şairlerinden birisidir bana göre. Her şiiri kendine has ve ayrı birer hikâye, yaşanmışlık.

iyiki var oldun Ahmed ARiF..
ay karanlık diyorum iyi geceler.
"Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parçası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?"

Ölüm yıldönümünde saygıyla ve sevgiyle anıyorum.
'' öyle yıkma kendini,
öyle mahzun, öyle garip...
nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne - üstüne
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, hayının...

dayan kitap ile,
dayan iş ile,
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile.
dayan rüsva etme beni. ''

büyük anadolu şairi.
hasretinden prangalar eskittim. seni bağırabilsem seni...kurt uyur ,kuş uyur, zindan uydurdu. bir ben uyumadım. ard arda kaç zemheri .hasretinden prangalar eskittim. üşüyorum .kapama gözlerini.
görsel
''mektubunu sabah aldım. şimdi akşam. daha bir şey yemedim.''

karanfil koktu buralar üstad.
Hasretinden prangalar eskittim
Saçlarına kan gülleri takayım
Bir o yana bir bu yana...

Bir efsanedir ahmed arif. Arifane yaşamaktır onun felsefesi. Örnek aldığım şairlerdendir.