bugün

neye göre, kime göre diye düşündürür. çünkü ahlak dünyadaki en esnek şeydir.
ahlak bir topluluğun "belirli bir zaman içerisinde" ortaya koyduğu değerler bütünüdür. yani ahlak kişiden kişiye gör değişebildiği gibi zamana göre de değişebilir. bu da demek oluyor ki bu gün sana ahlaksızca gelen bir davranış yarın ahlaksızca gelmeyebilir. bu kadar değişken birşeyken bu ahlak kavramı neden bu kadar önemsenir anlayabilmiş değilim.

bırakın insanlar istediğini yapsın, senin istediğini yapacak olsaydı doğmasına gerek kalmazdı.
aslında ahlaksız olmak da bir çeşit ahlak sahibi olmaktır. bu nedenle ahlaklı olmak vs ahlaksız olmak tartışması yerine belli bir dönemde bir sosyal toplulukta bir arada yaşayan insanların ezici çoğunlunun kabul edip benimsemeyenlere tepki gösterdiği kurallardan bahsetmek yerinde olur.

esas tartışma noktası bence evrensel anlamda yani tüm insan topluluklarını kapsayacak bir ilkeler maznumesinden bahsedebilir miyiz olmalı.

konunun diğer bir tarafından bakarsak, ahlak en çok kendini cinsellik alanında olumsuz anlamda ortaya koymuştur ki bunun da en önemli nedeni eski zamanlarda teknolojinin bugünkü kadar gelişememiş olmasıdır.

misal bugün kan testleri ve dna testleri ile babalık tespiti yapılabiliyorken bu hukuka da yansıyabiliyor. evlilik dışında doğan çocuklar kan bağı ile babaya bağlanabiliyor ama orta çağda zinadan doğmak ciddi bir konuydu.
size yapılmasını istemediğiniz şeyleri kendinizden zayıflara yapmıyor; doğru bildiklerinizi dürüsr ve açıkça başkalarına anlatıyor ve siz de onları dinliyorsanız; vicdanınız ve kurallar arasında seçim yapmanız gerektiğinde vicdanınız lal olmuyorsa; sizi ilgilendirmeyen şeylere**** burnunuzu sokmuyorsanızcve tüm bunlar karşılığında ödül beklemiyor, aksine zarar görebileceğinizi biliyorsanız kutlarım, siz gerçekten ahlaklı bir bireysiniz.

yok, şu yazdıklarımdan bir ya da daha fazlasıyla ters düşüyorsanız üzgünüm ama siz ahlaksız ve dahası vicdansızsınız.
yine güzel bi noktaya değinmiş ilk tasi atan adam. sade'nın bakışına göre kendi karanlık doğalarını ve arzularını inkar ederek ahlaklı ve iffetli davranmaya çalışanlar, kötü davranışlara daha yatkındırlar. örnek olarak da rahipleri ve ahlak düzelticileri gösterir. kutsal gösterdikleri yüzlerinin arkasında seksüel vediğer alanlarda en acımasız, en alçakça eylemleri gerçekleştirirler. burdan konunun nereye varacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. üst entry yarıda kalmış hissi verdi. devam ettireyim dedim.
insanın iki temel duygusu var.cinsellik ve saldırganlık.biri üreme diğeri hayatta kalma kendini koruma iç güdüsü.bu anlamda bakıldığında insan bir hayvan.işte aşırıya kaçıp aşırı ahlaklı olmaya çalışmak insanın doğasına aykırı.depresyon ilaçlarını alan insanların çoğu ahlak takıntılı.Ama ahlak olmadan da olmaz.toplum olmak ahlak temellidir.

Tüm bunlara istinaden ahlakla ilgili artık şu tanımı yapıyorum.
Ben bir hayvanım içgüdülerim var herkesle sevişirim ahlaksızlık.
Ben bir meryemim kimse ile sevişmem de kendime yapmış olduğum ahlaksızlık.
Ben sosyal bir hayvanım hem sevişmek hem onay görmek istiyorum.
O halde evlenmeliyim!!!
ahlakta çok çeşitlidir, politik ahlak, dinsel ahlak, evrensel ahlak, pragmatist ahlak gibi bir çok dalı vardır. yani burada görece devreye girer. ancak en vicdansız bulduğum ahlak çeşidi politik ve dini ahlaktır bunlar asla vicdanla hareket etmez, sadece öğrenilmiş ve şartlanılmış duygularla hareket eder. bu hareket de bir nevi tek taraflı, kendi çıkarını savunan durumdur. yani taraflıdır. örnek verelim, kendi dininden, kendi politik görüşünden olan insanların ölümüne üzülüp, diğer insanların ölümüne alkış tutmak. bu durum işte politik ahlakı ve dini ahlakı gösterir. aslında bu tür düşünceler insanların ahlakını şekillendirdiği ve vicdandan saptırdığı için en büyük ahlaksızlıktır denebilir. yani din ve siyaset ahlaksızlığın kanunlaşmış halidir de denebilir.
vurdurmak ya da vurdurmamak işte bütün mesele bu.