bugün

can yakıcı iç sıkıcı bir hadisedir. dertlerin tamamı içinizde dağ gibi olur da çıkaramazsınız. atarsınız hep içinize boş yerlerin olduğuna inanarak. ama gün gelecek kusulmak zorunda kalıncaktır. vücut dayanamayacaktır artık bunca yüke. pekala beyninizde. ya fiziksel bir rahatsızlığa neden olacaktır ya da psikolojik. ama eğer güçlüyseniz elbette atılabilme ihtimali yok değil.
insanın acılarını ifade edememesi, içine atması durumudur. kişiden çok şey götürür fakat bunu yapabilen insanlar belli bir olgunluğa ulaşmışlardır. bu aciların birikimi kişiden hastalık olarak veya büyük bir patlama olarak çıkabilmektedir. en iyisi insanların acilarını biriktirmek yerine dışavurumu sağlamalarıdır.
taşıyamayacağın kadar çok olanı, hep senle kalacak olanı, sana ait olanı biriktirmektir!

tanrı göğüs kafesimizin altında bir boşluk yaratırken düşünmüştür mutlaka, bu insanlar bunca acılarını nerede biriktirecek? insan yaratıldığı çamurdan, sonunda varacağı toprağa olan yolculuğunda, çamurunun kurumasını asla tamamlayamaz. dilediği kadar güneşte kalsın, dilediği kadar sert hengamalerden geçsin, kurumaz çamuru. ıslaktır insanın yüreği de bedeni de. çamuru ıslak olan insanın rutubeti ciğerine vurur.acısı, yıkılışları, ayrılıkları, ölümlerin hazmedilmeleri, dibe vurup ayağa kalkma zorunlulukları insanda rutubet yapar. nasıl badanası kötü yapılmış bir odanın duvarı en ufak rutubette kabarır kalkarsa, insanın da göğüs kafesinin içinde öyle darbeler, parça parça olmalar yaşanır. hayatı boyunca sürekli acıyla, hüzünle, zorluklarla dolan insan bazen bağıracak boş bir çayır bile bulamaz, ağlayacak bir omuz bile çok görülür. insan biriyle mutlu olmak için birlikte olur, mutluluk tükendiğinde daha da mutlu olmak için ayrılır. ama dikiz aynasından geriye baktığında gördükleri acı verir insana. ağlayamaz. içine akıtır gözyaşını. göğüs kafesindeki acı havuzu ' na insan acısını kalbinin hemen altında biriktirir. taşır acısını. sahiplenir. bazen biri ölür, unutmak için acıyı, yoksaymak için tutar köpek besler. ama hayat oyunları sever. o köpek de ölür. onu unutmak için bir insan alamazsın.

acını doya doya yaşa dostum. ağla.hem de utanmadan, bağıra çağıra , omuzların sarsıla sarsıla ağla. korkma! ağla tükensdin acın. bitsin, erisin ki yüzüne çarpmasın olmadık anlarda. acını biriktirme sakın.tüket!
ama acından sana kalanları biriktir! hatıraları biriktir. gözyaşını biriktirme. tuzludur gözünden içine akan.ciğerin kanar. yanarsın! sevincini biriktir. cebine sığmaz olunca dağıt çocuklara. umudunu biriktir! gönlüne sığmaz olunca umutsuzlara dağıt! hayallerini biriktir! vaktin yetmezse kuramayanlara dağıt!

acını tüket dostum. yen acını acın birikirse, büyürse, ağırlaşırsa, dağıtamazsın kimseye.kimse kabul etmez acını. sen dağılırsın.yaşamın dağılır.

acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksikse de,

şarkılar söylemek, mutluluklar tadına varmak içindir!
kendi mezarımızı kendimiz kazmayalım diye arada bir bosaltmamız gereken hesap.
bazen acıları biriktirdiğiniz göğüs kafesiniz çat diye çatlar ve artık siz yeni acılara açık hedef olursunuz. hayatınızda yeni acılara, yeni ayrılıklara , yeni parçalanışlara yer açmışsınızdır.
tanıdıgı sevdigi güvenip öylece kalakaldıgı her bireyden kalbinde sızılar kalan ama kimseyi üzmeye hakkı olmadıgını bilecek kadar olgun olabilen insanın geceleri harcamak üzere acılarla girdigi ikili ilişki.