bugün

uzun uzun çalan telefona uzandı eli.
-söyle yavru
dedi uzun zamandır kardeşini görememiş olmanın özlemiyle.
-abi dedem kaza yapmış duydunuz mu?
diye sordu küçük kardeş.
-ne kazası, ne zaman, nerde?
-bilmiyorum abi. osman aradı. ama o da bilmiyormuş tam olarak.
ne olduğunu öğrenip tekrar aramasını söyledi abi, kardeşine.

***
yeni taşınmıştı evine. memleketten anne-babası gelmişti ziyaretine, yaşadığı yeri görmek için. ev ana baba günü, kalabalık. delikanlının anne babasını görmek için diğer akrabaları da gelmişti.
annesi misafirlerin yanından gelip
-arayan kimdi?
diye sordu.
-hiç.
diye geçiştirdi. bir şey söylemek istemedi emin olmadan.

***
tekrar telefonun çaldığını gördüğünde eli gitmek bilmedi telefona.
-alo
-abi jandarmayı aradım. dereli yolunda kaza olmuş. dedemin yanında halamla kızlardan biri varmış. ama ölü var mı onu söylemiyorlar.
dedi.
bir an duraksadı telefonda "kız inşaallah şüheda değildir" diye geçirdi içinden. şüheda bir kuzenden daha yakındı ferit için, kendi kardeşlerinden bile.
"şüheda değildir" diye geçirdi tekrar içinden.
-adam akıllı öğren
dedi ferit ağlamaya yakın bir ses tonuyla.

***
içinde git gide artan bir sıkıntı vardı. zihnini kurcalayan "ya şühedaysa halamın yanındaki?" sorusundan kurtulmak istiyordu. şüheda farklıydı diğer kuzenlerinden. kız kardeşi yoktu. anne tarafında da baba tarafında da kız çocuk sayısının toplamı bir elin parmaklarını geçmezdi. halasının üç kızı vardı. vardı ama şüheda diğerlerinden farklıydı. şüheda doğduğu zamandan beri sürekli onunlaydı. ta ki iş için memleketinden ayrılıp istanbul'a gelene dek. ve şimdi içinde şüheda'nın korkusu vardı.

***
-alo
diyebildi, yutkunarak.
-abi dedemler yaylaya gitmişler dönüşte de aksu deresine uçmuş araba. dedem, halam şüheda üçü de ölmüş.
-şüheda
diyebildi. yutkunamadı. boğazında birşeyler düğüm olmuş, yutkunmasını engelliyordu.

***
annesini çağırdı odasına.
-ben nasıl söylicem bilmiyorum.
-lafı ağzında geveleme. ne söyleyeceksen söyle.
dedi annesi. ama hala nası söyleyeceğini bilmiyordu. duraksayarak konuşmasına devam etti.
- dedem kaza yapmış yayladan gelirken. arabada halamla şuheda da varmış. hepsi ölmüş. fuat söyledi.
demesiyle annesinin göz yaşları sel oldu aktı...

***
istanbul'dan giresun'a konvoy halinde geldi üç araba dolusu insan. cenaze evine geldiklerinde
-şüheda
diyebildi belli belirsiz.
son bir kez görmek istedi şehedasını, kardeşini. kefenin baş kısmını açtılar. öyle güzel bakıyordu ki şüheda abisine, gülümsüyordu sanki. sanra halası ve dedesini de gördü son kez.

***
cenaze namazları kılındı. önce dedesi toprağa verildi. ardından halası. mezara girdi. şühedayı kucakladı kara toparğın bağrına yatırdı. dokuz adet tahtayı dizip, çıktı mezardan. ilk toprağı kendi elleriyle attı kardeşinin üzerine. toprağa verme işlemi bitmiş, dualar okunuyordu.

çekilmiş bir kenara ağlıyordu, herkesten gizli. ilk kez hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. yakıştıramıyordu ona ölümü. on altısında bir kıza yakıştıramıyordu ölümü.

etrafına baktı mezarlıkta bir kendisi kalmıştı. kalkamıyordu yerinden, diz çökmekten bacakları uyuşmuştu. sırt üstü uzandı olduğu yere. cebinden sigara paketini çıkarıp bir dal sigara yaktı. öyle derin çekiyordu ki sigarasını neredeyse ilk nefeste bitcekti sigara. gözlerini gök yüzüne çevirip sigarasının dumanını üfledi...

tam o sırada gök yüzünde gördü şühedasını "abi ağlama" diyordu...

peşin edit: uludağ sözlük öykü dergisi söykü için yazılmamış olmakla beraber gerçek bir öyküdür.
--spoiler--
arada kalmış, dikkatler kaçmış olması üzücü.
--spoiler--