bugün

82 yaşındaki Yusuf Topal Giresun’un Gemilerçekeği ilçesinde ki sağlık ocağına gider ve yatalak ve evde sağlık hizmeti verilmesi zorunlu eşi için doktordan sağlık raporundaki ilaçların yazılmasını ister ama doktor hanfendi götünü yerinden kaldırmak yerine, evde bakım zorunluluğu olan hastanın sağlık ocağına getirilmesini ister. Kısacası o hastanın evde bakım zorunluluğu sağlık bakanlığınca verilmiş raporda mecburidir ama bunu yapmayan hanımefendi polise beyaz kod alarmı verir. 82 yaşında ve yürümekte dahi zorluk çeken bir adam için üstelik. Olay burada bitmiyor. Gelen bu polis arkadaşlar ise çok Amerikan filmi izlediklerinden olsa gerek, fetöcu bu vatan haini ihtiyarı biber gazı ile etkisiz hale getirip, yere yatırıp ters kelepçe uygularlar. (her suçluya ters kelepçe uygulanmaz) sonra ne mi oluyor? Gazın ve ters kelepçenin tesiri ile Yusuf Topal kalp krizi geçiriyor. Tabi doktor hanım efendi orada müdahale etmiyor. Onun için önemli olan kıymetli götü. Yerinden kalkmamalıdır o göt. Polisler ise hastayı sürükleyerek ekip otosuna çuval gibi atıyor. Bunun yanlış olduğunu dahi söyleyen yok kendilerine. Hasta kelepçeli bir şekilde hastaneye kaldırılıyor ve hastaneye vardıklarında ise Yusuf Topal 82 yaşında doktor ve polislerin sergiledikleri bu yanlış tutum yüzünden hayatını kaybediyor. Geriye ise yatalak eşi evde tek başına kalıyor.
Hadi bakalım.
Tamam, doktor bilmem kaç yıl okumuş da, zor eğitim ve şartlar altında diploma almış bilmem ne diyeceksiniz de, iyi de ağzımıza etme hakları mı var o üniformayı giyince?
Şimdi size soruyorum.
Yusuf Topal'ı kim öldürdü?
Suçlu sadece o polisler mi?
Bir sorunsal.
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak yürütülen linç kampanyasıdır. şimdi dezenformasyonu düzeltelim;

82 yaşındaki yusuf topal giresun’un gemilerçekeği ilçesinde ki aile sağlığı merkezine gider ve yatalak ve evde sağlık hizmeti verilmesi zorunlu "olmayan" eşi için doktordan sağlık raporundaki ilaçların yazılmasını ister. ama doktor hanfendi giresun'a fındık toplayacak kadar saglıklı olarak istanbul'dan gelen evde bakım zorunluluğu olmayan hastanın aile sağlığı merkezine getirilmesini ister. çünkü hastanın durumunu görmeden ilaç yazmak kanunen suçtur. ayrıca hastanın kullanacağı ilaç fazlasıyla ölümcül ve üc ayda bir tahlil yapmadan yazılamayacak bir ilaçtır. aslında iyi niyet göstermiştir. çünkü normalde aile sağlıgı merkezleri sadece kendilerine kayıtlı nüfusa hizmet verir ve acil durumlar dısında nüfusuna kayıtlı olmayan hastalara bakma yükümlülüğü yoktur. kısacası o hastanın evde bakım zorunluluğu sağlık bakanlığınca verilmiş raporda "yoktur". kaldı ki evde bakım hizmetlerini verecek doktor hastane bünyesinde farklı bir birimdeki doktordur. eğer evde bakım gerkiyorsa doktor hanım evde bakımı arayabileceğini söyler. sonra da evde bakım doktorunun gelip hastayı muayene ettikten sonra evde yazabileceğini ifade eder. ama amcamız masayı yumruklar, birkaç esyayı devirir, bastonla doktor hanımın üzerine saldırır. araya giren diger hasta yakınları olur. amca muayenehanenin ortasına yere oturur ve hizmet bekleyen diğer hastaların hakları hiç umrunda olmaz. doktor hanım dısarı çıkar ve bekler ama amca halen hizmet verilmesini engellemektedir. bekleyen vatandasların da bir çözüm istemesiyle doktor hanım polisi arar ve yardım ister. 82 yaşında ve elindeki bastonu silah olarak kullanan ve diğer hastaların durumlarını hiçe sayarak tedavilerini engelleyen zorba için.

olay burada bitmiyor. gelen bu polis arkadaşlar ise çok brezilya filmi izlediklerinden olsa gerek ihtiyarı yumuşak ton ton sakallı bir amcamız diye sakinleştirip salıveririz zannıyla düşünürler. ama bilmediğimiz şey megerse amcam istanbul'da mahalleliyi illallah ettiren biriymiş. polislerin de yumuşak tavrını görünce önce korkup çekinmişken birden polisin silahını almak için saldırır. amerikan polisi olsaydı anında şok tabancasıyla veya silahını ceker vururdu. acaba silahı alsaydı ne olacaktı? polis için silah namustur. amca kendini yerlere atarak ve silahı almaya çalısarak mukavemet göstermektedir. arbede sırasında biber gazı sıkılır ve nahoş olan bir kaç birbirine vurma olayı olur. doktor hanım içerde olayı dahi unutmuştur. çünkü aynı olayı yüzlerce defa yasamıştır. zaten polis adamı götürecek o şikayetçi olmayacak ve günler bitmeye devam edecektir. polis biber gazı ile etkisiz hale getirip, yere yatırıp ters kelepçe uygularlar. (her suçluya ters kelepçe uygulanmaz. sadece polisin silahını almaya çalısacak kadar saldırganlasanlara ve tehdit yaratanlara uygulanır.) sonra ne mi oluyor? önce polis otosunun arkasına iki polis amcamızı koymaya çalısıyorlar fakat o hala mukavemet gösterip tekrar iniyor. burda polisin üzerine gözlerim yandı diye bağırarak hala saldırıyor. bu kez bi üçüncü olarak bir vatandas da yardım ediyor ve aracın arka koltuklarına oturtmayı basarıyorlar. bundan sonrasına görüntü yok ve kalp krizi de yok. gazın ve ters kelepçenin tesiri ve aşırı ajite olup vücudu adrenalin dolan yusuf topal kalp krizi geçiriyor. tabi doktor hanım efendi orada müdahale etmiyor. çünkü o dısarda bir adamın az önce sorun yarattıgını unuttu. onun için sıradan bir gün. zaten amca kalp krizini ne zaman nerde geçirdi bilinmemektedir. ekip otosunda mı, karakolda mı sonrasında mı? polislerin zorba adamı sürükleyerek ekip otosuna çuval gibi atmalarına dönersek. bunun yanlış olduğunu dahi söyleyen yok kendilerine. çünkü zorbalık yapana polis bu şekilde cevap vererek olaylara hakimiyetini kurar. bu dogrusudur. sonrasında ajitasyon için hasta kelepçeli bir şekilde hastaneye kaldırılıyor deniyor ama bununla ilgili de bir görsel yok. yusuf topal 82 yaşında birkaç saat önce doktora saldırırken şimdi kalp krizinden kurtarabilecek doktorlara muhtaç hale geliyor ve onu silahını almaya çalıstıgı polislerden bir ekip hastaneye yetiştiriyor. hayatını kaybediyor. polisler ve doktor görevlerini yaptıkları halde sorumlu tutuluyor. yakında doktor da polisler de görevine döner. çünkü doktoru neyle suçlayacaklar polisi neyle suçlayacaklar? yusuf topal öldüğü için magdur kahraman haline getiriliyor. görevden alma da zaten bu kuru kalabalıgın gönlünü etmek. kimse az sakin olsaydı bunlar yasanmayabilirdi demiyor. geriye ise yatalak eşi evde tek başına kalıyor. diye bir magdur edebiyatı da ordan. ama aslında eşi yatalak değil. kullanacağı ilaçta kontrolsüz kullanılabilecek bir ilaç değil. işin bir garip tarafı da şu. kullandıgı coumadin adlı ilaç fare zehri olarak da kullanılan ucuz bir ilaç. iç kanama geçirterek ölümlerine sebep oluyor. yani kontrolsüz kullanımı ölümcül risk tasıdıgını üst üste yazalım.... pekala bu ilaç ne kadar değerli ve reçetesiz alınabilir mi sizce?

evet coumadın fiyatı yalnızca 5 lira civarı ve reçetesiz de verilir. yani yusuf topal gidip eczaneden 5 liraya bu ilacı alsaydı tüm bunlar yasanmazdı. mantık yürütürsek doktor reçete ettiğinde ilaç için %20 den 1 lira 4 lira da muayene parası 5 lira. kendi reçetesiz alsa da 5 lira. bu ilacı sürekli kullanan hastalar bunu bilir ve zaten kafasına göre almak istiyorsa alır. bilnçli bir insan ve doktor muayenesiyle almak istiyorsa da doktor bile söylemeden önce tahlillerini falan yaptırır gelir. sonra doktor devam edelim derse kullanır.

hadi bakalım.
tamam, doktor bilmem kaç yıl okumuş da, zor eğitim ve şartlar altında diploma almış bilmem ne. ama daha da önemlisi o da bir insan evladı. onun da sevenleri var. onun da ailesi var. o kızcagızı bu kadar yerden yere vurup toplu linç etmek hangi insanlığa sığar? doktorları ezmek ve egonuzu tatmin etmek için sağlıgınız için çalısanlarla neden bu kadar düşmansınız? her doktor hayatında kaç tane hasta kurtarmıştır. kimsenin bir doktoru hem de hiç suçu olmayan bir konuda suçlaması saclmalığını gectim. toplumca linç etmek egolarınızı mutlu ederse de yapmayın yazıktır.

adam olan çıksın desin ki yaptıgı şu şey yanlıştır. şu kanuna aykırıdır.
şimdi size soruyorum.
yusuf topal'ı kim öldürdü?
suçlu polisler mi? doktor mu? 5 liralık ilaç için nasıl yazdırılabileceği anlatıldıgı halde dinlemeyip ortalığı kırıp döken her önüne saldıran kendi sinir harbi mi? son olarak ölüm her şeyi affettirir mi? affettirdiyse bile yasayanları suçlayıp haksızken haklı duruma geçmesi kime ne fayda sağlar.

not: kanuna göre iki önemli nokta var. 1- hasta olmadan doktorun ilaç yazması suçtur. sgk bu ilaçların parasını geri alır ve doktor ağır ceza da 2-5 yıl arası resmi evrakta sahtekarlıktan ve çete kurmak devleti zarara ugratmak gibi suçlardan yargılanır. diyelim ki doktor bu yargılanmayı göze alsın ve iyilik için hapse girmeyi dahi kabullensin. doktor yeri gelir bunu da yapar ama bu kezşu devreye giriyor: hastaya zarar vermemek;2- doktor yazdıgı reçeteye tam hakimdir. baskasının önerisiyle ilaç yazmak, istege bağlı ilaç yazmak gibi bir yükümlülüğü yoktur. istediği ilacı yazar veya yazmaz. saglık raporları eczanelerden 3 aylık ilaç alımı için vardır ve rapor diğer doktorlara biz bu ilacı yazdık, sizde isterseniz yazın niteligindedir. yani doktor hastaya bakar isterse o ilacı yazar isterse de bu raporu yazmıslar ama ben dogru bulmuyorum diye red eder. veya tahlil yapayım da uygun görürsem yazarım der. bu da doktorlugun kanunudur. yani 1 milyon doktor gelse ve hepsi rapor verse bu hasta aspirin kullanacak deseler ve cumhurbaskanı gidip bana aspirin raporum var yazar mısın dese doktor yazmayabilir ve bu suç değildir. çünkü reçete hastaya öneridir. bu ilaçları kullanmanı öneriyorum diye hastaya verilir. bunu bana önerdiler sende önermek zorundasın diye bir zorlama olamaz.
polise mukavemet etmişmiş. ulan adam şok geçiriyor şok. önce "hırsız değilim. katil değilim. bana nasıl böyle davranırlar?" havasında. sonra biber gazının acısıyla zaten şuurunu da kaybetmiş.
oğlunun konuşmalarını dinledim. karadenizli fevriliğinden eser yok. gayet efendi bir insan. söylenecek onca şeye rağmen terbiyesini bozmaması adamın da babasının da hiç de lanse edilmeye çalışıldıkları gibi şiddet yanlısı, aksi karakterde insanlar olmadığını kanıtlıyor zaten.
ne olursa olsun benim babama yapılsaydı sonuçları ağır olurdu. polisin suçu yokmuşta doktor hanımında sevenleri varmış. geçin bunları. berkin elvan ölümsüzdür demeyi iyi biliyorsunuz.
yeni haber. dün yusuf topal ın avukatı ve yakınları diyordu ki
Elinde raporla giden dedeme anneannem için ilaç yazmadı. (torunu merve saylam)
Annemin ilaçlarını yazdırmak için gitmişti(oğlu)
eşine gereklii olan ilaçları alamamıştır(avukatı)

bunun gibi bir sürü açıklamaları var. bugun ise öğrenmişler ki doktor istediği ilacı keyfine göre yazar veya yazmaz. büyük bir çark ettiler. yusuf topal için ilaç yazdırmaya gitmemişti, evde sağlık için basvurmaya gitmişti diyorlar veya eve gelip ilaçları yazabilirdi diye ekliyorlar. oysa evde bakım birimi kuruldugundan itibaren aile hekimleri sözleşmesinde yazan evde bakım koordinasyonu görevi kalkmış oldugu halde bu maddeye dayanmaya çalısıyorlar. oysa yine yanlış. o madde çoktan geçerliliğini yitirmişken bile yitirmeseydi dahi "aile hekimi acil durum dışında kendine kayıtlı hastalara hizmet verir." ifadesi en büyük geçerliliktir. ayrıca koordinasyondan kasıt evde bakım birimine bildirir onlar evde bakım biriminde görev alan doktor hemşireyi ayarlar. kendisi gidip hasta basında reçete yazmaz. ha kendi aile hekimi gidip evinde yazıyormuş. oğlu böyle diyor. dogru değildir ama
diyelim ki dogru; demek ki o doktorun basına da bela olmuşlar doktor onlarla uğrasmaktansa görevi olmayan birşeyi sırf hır gür çıkartmasınlar diye yapmak zorunda kalmış. tehditle kötülükle iş gördürünce veya doktorun iyi niyetiyle olan bir şeyi kanuni zannetmişler. evde bakım biriminden hizmet alıyor olsalardı baska bir ile gideceklerinde de nereye basvuracaklarını bilirlerdi. aile hekimini evde bakım birimi zannetmezlerdi. ararlardı 4443833 ü evde bakım gelir evinde ilacını da yazar baska ihtiyaclarını da varsa giderirdi. ama olmaz. illa aile hekimine gidecek ondan isteyecek. çünkü kavga dövüşle inatla önceki aile hekimine yaptırtabiliyordu.

ölen yusuf topal'ın yazamam diyen doktor hanıma söylediği sözler;

"Bana daha önce Çınarlar Sağlık Ocağı’nda yazmayan doktor oldu, orada da böyle yaptım ve başka bir doktor bana 'Amca gel, sakin ol, ben yazarım senin ilacını’ dedi ve yazdı"

bir büyük yalan da avukatı bügün "eşi serebral palsili"ydi diyor. serebral palsi bebeklikte baslar ve devam eder. sonradan serebral palsi olunmaz. öyle bir rapor varsa o da sahtekarlıktır. felç geçirdi dese anlarım da bu kezde davasını yürütttüğü insanların neyi var ondan haberi yok derim.

gerçi ne yazsan ne farkeder ki bir ezik çıkar doktor egosundan bahseder. ego ne desen bilmez. kendi egosunu yaptıklarıyla yukseltmeye çalısmaktansa baskasının yaptıklarını değersizleştirip egosunu düşürünce değerli mi olacaksın?

not: doktor hanımın ifadesi;

Olay günü saat 08:40’ta, Yusuf Topal'ın muayene odasına girdiğini ve eşi adına ilaç yazdırmak istediğini belirten Ö.Y., eşinin kimlik numarasını sisteme girdiğinde kaydının istanbul’da olduğunu gördüğünü ve bu kişiyi daha önce görmediğini kaydetti.

Yusuf Topal’a, "ilaç yazabilmem için eşini görmem gerekir" dediğini söylediğini anlatan Ö.Y., şunları kaydetti:

"Yusuf Topal bana cevaben 'Yazacaksın' dedi. Ben de cevaben 'Eşini görmeden yazamam amca' dedim. Bunun üzerine Yusuf Topal bana bağırarak, 'Bana daha önce Çınarlar Sağlık Ocağı’nda yazmayan doktor oldu, orada da böyle yaptım ve başka bir doktor bana 'Amca gel, sakin ol, ben yazarım senin ilacını’ dedi ve yazdı' diyerek cevap verdi. Ben de 'Ben yazmayacağım amca, lütfen dışarı çık. Bir sürü hasta var, eşini görmeden ilacını yazmayacağım' dedim. Sonra kapıda bekleyen Telat isimli genç bir hastanın Yusuf Topal'a hitaben 'Amca dışarı çık, biz de sıra bekliyoruz. Bize de engel oluyorsun' demesi üzerine Yusuf Topal bu şahsa elinde bastonu havaya kaldırarak, şahsı iterek ve bağırarak odadan birlikte çıktılar. Ben de şahıs dışarı çıkınca 155’i arayarak, yardım istedim."

''DAVACI VE ŞiKAYETÇiYiM''

Hasta muayene etmeye devam ettiği sırada Yusuf Topal’ın bağırarak odasına tekrar girdiğini öne süren Ö.Y., şunları söyledi:

"Ben de Yusuf Topal'a 'içeride hastalar var, lütfen dışarı çıkın' dedim. Bunun üzerine Yusuf Topal benim üzerime doğru yürüdü. Masanın üzerinden üstüme doğru eğilerek ve bir eliyle sert şekilde masaya vurup diğer eliyle bastonunu sallayarak bana 'Bu ilaçları yazacaksın, ben 82 yaşındayım' dedi. Ben de korkarak 'Bana bu kadar yaklaşma' dedim ve ardından 'Daha fazla diretirsen polisi arayacağım' demem üzerine bana 'Ara devletin polisi de gelsin, devletin savcısı da gelsin. Sen bu ilaçları yazacaksın, beni kendine küfrettirme, kötü konuşturacaksın. Senin yaşın kadar ben eşime sigorta ödedim, ben belediye başkanının eşini tanıyorum' diye bağırdı ve bu şekilde odanın içerisinde bağırmaya uzun süre devam etti. Bu sırada sürekli masamı yumrukladı. Ben de bu sırada tekrar 155’i arayarak, acele etmelerini, sıkıntı yaşadığımız söyledim. Bana telefondaki polis, ekibin yolda olduğunu söyledi. O sırada Yusuf Topal yere çökerek 'Ben bu odadan çıkmıyorum, çıkartamazsınız' diyerek elindeki bastonu da yere vuruyordu. Bu şekilde bir süre daha devam ettikten sonra iki resmi polis memuru muayene odama giriş yaptılar ve bana 'Hocam şikayetiniz nedir?' dediler. Ben de polislere Yusuf Topal'ı işaret ederek 'Eşine ilaç yazdırmak istiyor, burada olmadığı için yazamıyorum, bu sebeple olay çıkarıyor' demem üzerine polisler, Yusuf Topal'ı odamdan çıkardı. Sonrasında bu şahsı ve polisleri bir daha görmedim ancak koridorda konuştukları sırada polisin 'Beyefendi, devletin resmi polisinin üniformasını çekiştiremezsiniz' dediğini, Yusuf Topal'ın ise bağırıp çağırdığını duydum. Sonrasında yaşanan olaylardan haberim olmadı. Ben bu yaşanan olay ile ilgili görevimi yapmamı engelleyen ve üzerime yürüyen, odamı uzun süre işgal ederek hastalarımın ve benim mağdur olmamıza neden olan, bağırıp çağırarak beni korkutan, ayrıca şahsımı tehdit eden Yusuf Topal isimli şahıstan davacı ve şikayetçiyim."
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar