bugün

tam 14 dakikadır bu başlığı 50 karaktere düşürmeye çalışıyorum. tüm maceram "7 dersten kalan oğlundan acaba mal mı diye şüphelenen anne" keşfimle başladı. daha sonra bu acaba'ın atılmasıyla bir nebze küçülsede sözlüğe beğendiremedim. hatta başlığı öyle bir hale getirdim ki az daha analar yedi tane olup, oğlan mal mülk sahibine dönüşüyordu. bambaşka bir halinde de oğlunu mal varlığından men eden bir anne çıktı karşıma. vay bubam dedim nerlere geldik ya dedim. ta' ki, "dersten 7 kez kalan mal oğluna şüphe duyan anne" ye kadar. olaylar az biraz şekil alınca şöyle bir reset attım makineye ayak parmağıynan. anne bitti diye de bağırdım akaben. sen kadın koş bi tutam tuvalet kağıdıyla gel odama? pompişini yediğim oğluşum diye sevdi beni. 2 şımarıp, 3 yalaşıp, anneyle olan samimiyeti yabancıya belli etmeme halime geri döndüm ve şu an buradayım. açmak istediğim başlık ise aslında "7 dersten kalan oğlundan mal mı diye şüphelenen anne" olacaktı. ama çekmediğimiz dert, kalmadığımız ders kalmadı.

yorumlamam bu kadar. iyi günler.

2 dk şakaya gelmiyonuz lan. tamam yaslanın geriye şindi anlatıyorum(gammazlama sikerim).

lise 1 veya 2. sınıftayım -anımsayamadım tam-. bölümüm sayısal, adım samuel. öğrencilik hayatım boyunca hiç ders çalışmamanın, öğretmenlerle arayı sıkı tutmanın, genelde sınıfta en sevilen adamlardan biri olmanın verdiği bir garip göt kalkıklığıyla ders kaynatma girişimlerim ben ve aynı zihin, yapıda olan 7 arkadaşımla genelde başarılı olurdu. haylaz olmamızın yanı sıra aramızda dersleri kötü olan tek kişi vardı. o da onur'du. bu ibişi bigün 22 aldığı sınavdan hakkını arasın diye gaz eyleyip 14 aldırdığımızdan beri de çok güvenmezdi bize bu konularda.

evvel zaman içinde, fizikci salim piçiyle bir dönemin daha sonuna geldiğimizde karnemizde 65 ortalamasını tutturduğumuz halde 1 gelen 7 adet ders vardı. bunu görünce atan göt ile insan ne yapacağını şaşırıyor. fizik'in 1 gelmesi kurtarma sınavında 8 kişi aynı puanı, ayrı sorulardan aldığımız için mantıklı gelebiliyordu. ama tarih, milli güvenlik gibi diğer dersler bir hayli anlamsızdı. tabii bunun ergenliğin verdiği bir garip hazla tehdit ettiğimiz öğretmenin diğer öğretmenleri gazlamasının sonucu olduğunu 1 dönem sonra öğrendik.

evvela ne kadar saklasak, sahne karne mahte karne girişiminde bulunsak da, sürekli gelen şikayetler üstüne haftanın 8 günü okula gelen babam bir şekilde öğrenmiş durumu. bu yaşına kadar dış etkenlerin oluşturduğu akademik başarsızlıklarım dışında, herhangi bir devlet yahut özel kurumdan böyle bir mağlubiyet almışlığım olmadığından bir hayli şaşırtmıştım ailemi. e tabi insan bir de ergenliğin doruk noktasındayken aile tarafından çok da sert tepki almıyor. aman çocuğumuz faça atmasın, bali çekmesin, kaka yapmasın(ah annem ah) diye anlayışın zirvesinde oluyor ebeveynler.

tatil zamanında götüm götüm birebir sohbetten kaçarken ailede bi' birlik olalım havası, pozitif kalalım tavrı, küme çalışması yapalım hali oluştu. yine bir gün misafirliğe gidiyoruz, aha gittik. gittiğimizde evde 7-8 yaşlarında hafif tombul olmasına rağmen fiziki halini hiç umursamayan müthiş yaramaz bir çocuk vardı. çocuğun sonradan hiperaktif olduğunu öğrendim. o gece ilgi odağım haline gelen çocuk ben evden çıkarken artık ağız dolusu küfredebiliyor, pipisini hiç utanmadan kurcalayabiliyordu. nerden geldik karneden çocuğa diyeceğniz ya, ben de oraya geleceğdim. ağabaşlar, bu çocuk böyle hiperaktif olduğundan vücuden yaşadığı bazı aksıkları psikolojik açıdan desteklemek amaciyle psikiyatra gidiyormuş. ben de 7 dersten kalınca annemin "acaba çocuğumun zekası düştü mü, oğlum acaba mal mı? ay yoksa gerizekalı mı bu çocuk? ah mehmet hep sana çekti oğlan!-tanıdığım en zeki adamdır bu arada babam-" hallerine böyle bir çözüm bulundu. evet. hiperaktif çocuk psikiyatrından bir seans kopardım bu başarıyla. lisedeyim, ergenim, öyle bir 31 çekiyoruz ki pipiye dövme yaptırsan 1 haftaya çıkar o dövme. öyle bir sürtünme kuvveti, öyle bir deri değişimi.

ben bu durumu bir hakaret olarak algılayınca bu seferde ailede durumu izah etme, tatlı dille anlatma, oğlanı yola getirme, mallığın neresinden dönersen kârdir hali oluştu. bu koalisyon ve anne dırdırı yüzünden, ergeniyet asiliğimi bir kenara koyup ritmixin içine bira katıp gezeceğim bir günü muayenehanede geçirmeyi kabul ettim. e tabi etmez olaydım da dedim, bekleme salonuna girdiğimizde bizden başka 4-5 aile daha vardı. benimle yaşıt olabileceğini düşündüğüm sadece bir çocuk varken diğerleri ilkokul düzeyindeki hiperaktif çocuklardı. e tabi gan bu durmiyi damarda, bu zamanı değerlendirme maksatiyle aynı dertten müzdarip olduğumuzu düşündüğüm çocukla sohbete girişmeye çalıştım;

+ bu damacana şeyinin hangi tarafı soğuk?
- alper
+ cemre ben de. içer misin su?
- alpeeer
+ tamam cemre ben. memnun oldum
- alpeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeer alpeeeeeeeeer (bu kısımda çocuk avuçlarını yanaklarına bastırıp, gözü yukarı halde bağırıyor.)
+ ananı avradını!?

kopan kargaşa sonrası 3,5 atan göt ile baba yanına sığındım. sıramız geldiğinde ailece içeri girdik. önce bir grup seansı, akabinde de doktorla baş başa romantik bir sohbet planlıyorken ben ezgi isimli doktor erkek çıktı tabi. zaten şans olsa kutupta bedeviye siktirtmezdik götü dedim. nası 31 çekiyorum ama o yaşta, nası amaa..

planladığım gibi önce grup seansı akaben de face to face görüşmemiz oldu doktor beyle. ebeveynler çağrıldı, kırmızı reçeteye bir şeyler karalandı ve bilmem ne bölümüne iq testi yapılmak üzere yollandı bu dirhem bedenim.

asıl hakaretin bu olduğunu düşünürken ben ergen asiliğim birden hırsa dönüşüp, test yapıcak doktorun memelerine odaklandı. 31'in amına koyuyoruz o dönem, bambaşka bir otsbir o. iq testini de hakkımla geçip yaşıtlarım arasında üstün zekalı(yazar burada einstein da marilyn monroe'yü düşünüp 31 çekti diyor) çıkınca annemin nezaket ve kibariyet-!?- çerçevesini başlatmış olduğu bu eylem silselesini yemeklerini yemeyerek uzunca bir dönem boykot ettim. sonra 31'e ayırdığım vakitler, kabız sancısıyla dolunca barıştım tabi.

kırmızı reçete dedim ya, ritalin yazmış doktor. mala bağladı o ilaç beni. uzun oldu ya bu devamı şuraya gelecek;

(bkz: özel ders öğretmenini düşünüp 31 çekmek)
(bkz: 8 dersten sınıfta kalan oğlundan şüphelenmemek)**