bugün

entry'ler (44)

dilek feneri

yakması bi dert uçurması ayrı dert, ancak uçurmayı becerebildikten sonra seyri muhteşem olan bi keyif. ilk denemedeki fener genellikle mundar olur. dikkat edilmesi gereken noktalar var. misal, uçurulacak yer boş alan olmalı yani öyle ağaçlık alanda yakmayın sonra ağaç yanacak diye epey bir korku hakim oluyor bünyeye. daha sonra rüzgara dikkat etmek gerek. eğer rüzgarlı bir ortamda yakacaksanız uçmaz o boşuna uğraşmayın. olası bir balkon kazası içinde uçuracağınız alandaki daireleri uyarın, "abla fener balkona düştü, dikkat et ev yanmasın" gibi. eğer tüm bu badireleri atlattıysanız keyifle izleyin fenerinizin gökte salınmasını.

gay lara nick tavsiyeleri

(bkz: merhaba ben ötekileştirmeye bayıldığınız)

2012 eurovision şarkı yarışması

moldova adına edward nortan yarışmaktadır.

beğenilen entryi sırf yazarından dolayı eksilemek

okunulan entryi oylamak amacıyla fareyle temasa geçildiği an yazarı fark edip ikileme düşme durumudur.

misal bir entryi okumuşsundur yazarına bakmadan gayette beğenmişsindir tam "aha ne güzel yazmış yahu dur bi artı oy vereyim şuna." derken bir de bakıyorsun ki yazar gıcık olduğun, arkasından her türlü küfrü ettiğin, gereksiz polemiklere girip sinir stres sahibi olduğun biri çıkıyor hemen basıyorsun eksi oyu halbuki entryi çok beğenmişsindir.

kesinlikle etik bir davranış değildir. amaç bilgiye, emeğe, mantığa oy vermekken sidik yarışlarının kurbanı olmamak lazım. " vay arkadaş ne şahane entryi ama dur bakayım x yazmış hemen eksi hemen eksi ahaha." bu böyle olmaz. ayıptır.

12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı

dia'nın yaptığı hareket ile maçın bütün seyrini değiştirdiği maçtır efendim. fenerbahçe oldukça gergin bir oyun sergilemekte. durum bu şekilde devam ederse maç galatasaray'ın lehine sonuçlanacaktır.

telwe

ankara’da sakarya caddesi’nde nt’nin karşısında yer alan, öğrenci mekanı olarak tanımlanabilecek bir değişik bar. sulu biralar ve tekilalar, tamamı meyve suyundan oluşan vodkalar, sahte rakılar gırladır. performance hall kısmı yine biraz sineye çekilebilir ancak o üst katta yer alan eller havayadan öteye gidemeyen grupları gerçekten oldukça kötü. siz siz olun kaliteli bir şeyler arıyorsanız bu barı tercih edip sinirlerinizi bozmayın.

eskiyeni

ankara’da sakarya caddesin’de telwe’nin yanında konuşlanmış bar. damsız girilmez misyonunu belirleyip damdan kastın hemcins olabileceğini göstermişlerdir. genel itibariyle kalitesiz bir mekandır ancak arada sırada getirttikleri kaliteli gruplarla insanı şaşırtırlar. müşteriye nasıl davranılması gerektiğinden bihaber işletmecilere sahiptirler. sakarya caddesi’ne hakim olan kalitesiz içki furyasından nasiplerini almışlardır. eskiden şimdiye nazaran daha kaliteli bir mekandı ancak zamanla müşteri kitlesinin şekil değiştirmesiyle sakarya’nın en kötü barlarında zirveye oynar niteliğe gelmiştir.

nowember bar

ankara’da çevre sokakta yer alan, buram buram kalite kokan mekan. jazz, reggea, rock’n roll ve etnik müziğe dair ne arıyorsanız burada bulmanız mümkün. çok kişi tarafında bilinmemesiyse kalitesini artıran bir başka nokta. haftanın her gününü bir başka gruba ayırmışlardır ve özellikle cuma akşamı çıkan grup oldukça başarılıdır. eksi yanları ise mekanın çok küçük olmasından mütevellit insanların birbirini ezercesine eğlenmeye çabalamaları ve uçuk fiyattan satılan içkileridir.

biber cafe bar

ankara’da sakarya caddesi’nde yer alan güzide bir cafe/bar. şahsım adına sakarya’yı çekici yapan tek detay. kalite, samimiyet ve huzuru harmanlayıp aynı zamanda eğlendirebilmeyi de başarırlar. içki kalitesi diğer sakarya barlarının üstündedir ve fiyatları oldukça uygundur. garsonlar müşteriye oldukça kibar ve anlayışlı davranırlar hatta samimiyeti ilerletirseniz mezelerden ücret almazlar. haftanın her günü çıkan ve kaliteli müzik yapan bir gruba sahiptir. grubun tek eksi yanıysa sürekli aynı parçaları döndürüp döndürüp çalmaları, bir süre sonra artık bıkkınlık vermeye başlıyor bu durum. bunun dışında sakarya caddesi’nde gidilebilecek en doğru mekanlardan biridir.

nil bar

sakarya'da nt'nin bir üst sokağında yer alan ufacık ama bir o kadar eğlenceli 2 katlı mekan. alt katta sahne ve bar bölümü yer alır ve mekana eğlenmek için gelenler genelde bu katta bulunur. ancak mekanın küçük olmasından mütevellit yan masalarla kıç kıça oturmak zorunda kalırsınız ve her ne konuşursanız konuşun yan masanın konuya müdahil olmasını engelleyemezsiniz ancak bu durum sorun olmaktan çok samimiyetle alakalı.

üst kat ise tamamen alt katta alakasız tavırlar sergiler. her köşe de yiyişen bir çifte rastlamak mümkün. o yüzden siz siz olun alt kattan ayrılmayın.

gelelim müzik kalitesine. cuma, cumartesi akşamları çıkan yaş ortalaması 60 üstü olan mezozoyik adlı bir grup var. adamlar gerçekten çok kaliteli ve müzik kültürleri iyi. her an müşterilerle muhabbet halindeler ve istekleri geri çevirmezler. ancak repertuarları hep aynı, o yüzden sık sık gitmek bir süre sonra bıkkınlık verebilir.

içki fiyatları da sakarya'da yer alan bütün mekanlarla aynı yani oldukça uygun. ufak bir öneri ise eğer rakı içmek istiyorsanız bu mekanı tercih etmeyin. zaten rock barda ne diye rakı içilir ki ortama ayak uydurun ve biralarınızı yudumlayın.

zenne

en sonunda izleme imkanı bulduğum, hakkında ne söylesem eksik kalacak güzellikte ve çarpıcılıkta ki muhteşem film. yönetmenlerinin ilk filmi olduğunu duyunca oldukça şaşırdım çünkü yönetmenim ben kisvesi altında o koltuğu uzun süredir işgal edenlerin yanında yaptıkları işin güzelliği tarif edilemeyecek nitelikte.

sırf standarda uymadıkları için ötekileştirilen ancak toplumda her an karşılaştığımız ve ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, neyden zevk alıp, neye üzüldükleri umursamadan, hastalıklı muamelesi yaptığımız ötekilerin yaşantısını boğazda bir yumru bırakarak etkileyici bir şekilde izleyiciye sunuyor film. ilk sahnesinden son sahnesine kadar olaylar öyle sade ve çarpıcı bir dille anlatılıyor ki bir süre sonra bugüne kadar farkında olmadığınız şeyler tokat gibi yüzünüze çarpıyor.

son dönem türk sineması için umut ve onur verici bir yapım. film boyunca öyle güzel sahnelerle karşılaşıyorsunuz ki adeta bir görsel şölen yaşıyor ve etkileyici ve yerinde kullanılan müzikleriyle nota denizinde boğuluyorsunuz. keşke bu film için harcanılan emek diğer türk yapımları için de harcansa ve türk sineması hak ettiği yere gelebilse.

--spoiler--

zenne'yi canlandıran can, karaktere adeta ruh vermiş ve kendinden de bir şeyler kattığı da gün gibi aşikar. gece yarısı ıssız sokaklar da dolaşırken arkasından gelen 3-4 kişilik grubu fark edince yaşadığı telaş, geç saatlerde dışarıda olmak zorunda kalan her kadının duyduğu telaş ve korku ile aynı. yani her ne kadar "ibne filmi o ya!" denilse de herkes kendinden az ya da çok, bir şeyler bulabiliyor filmde. genel muayene için gittiği askerlik şubesinde gördüğü muamele lanet ettiren, annesiyle arasındaki samimi ve sevgi dolu o bağ ise kıskandıran cinsten.

ahmet ile daniel arasındaki ilişki ise hiç göze sokulmadan yansıtılmış. çıkar ve beklenti olmadan sadece birbirlerine duydukları sevgi ve saygı doğrultusunda ilişkileri sessiz ve sedasız bir şekilde izleyiciye sunulmuş. sevişme sahneleri sırasında salondan yükselen "ıyy iğrenç!" seslerinin sahiplerinin aksine gerçekten aşık olan ve sevgisi uğruna bir şeyleri göze alabilen insanların boğazına bir yumru oturtur.

ahmet'in annesi için film boyunca küfür etmeyen tek bi kişi bile olduğunu düşünmüyorum. bir insan evladından sırf tercihleri yüzünden bu kadar kolay vazgeçemez. ya da tercihleri yüzünden onu değiştirmeye eğer değiştiremeyecekse de ölmesi gerektiğini düşünemez. evlat yahu bu, sırf elalem ne der mantığıyla nefret duyulur mu ona karşı?

can'ın teyzesi ömrü boyunca can için elinden geleni yapmış ve tercihlerinden dolayı onu yargılamamış çünkü öyle bir hakkı olmadığını, kanından canından olan birine her türlü desteği vermesi gerektiğinin bilincinde olan biri. her ne kadar öküz olarak adlandırsa da sevgilisi murat bile insana insan olduğu için değer veren ve ters köşeye yatıran bir karakter olmuş. ne yalan söyleyeyim murat'ın canı askerlik şubesine ihbar edeceğini düşündüm ama beni yanıltıp can'dan desteğini esirgemedi.

ahmet'in babasına film boyunca kah üzüldüm, kah sinirlendim, kah lanet ettim. oğlunu sevdiği ve onu yadırgamadığı çok belliydi ancak eşinin dominant tutumu karşısında ne yapacağını bilememiş ve kendisini yavaş yavaş hayattan soyutlamış biri o. keşke içinde kopardığı fırtınaları biraz da dışarıya yansıtabilseydi.

ahmet'in vurulduğu sahnedeki geçişler, diğer karakterlerin hayatlarındaki değişimler, ahmet'i hayatlarından çıkaramayışları güzel bir dille sunulmuş. o sahne geçişleri sırasında boğaza oturan yumru filmin etkisinden çıkana kadar yerinde duran cinsten.
--spoiler--

sonuç olarak çevreden gelen olumsuz tepkilere karşı kulakların kapatılarak izlenilmesi ve izletilmesi gereken bir ilk filmdir zenne.

sözlük yazarlarının itirafları

uyku problemim var sözlük. problem olmaktan çıktı belki de hastalık oldu direkt. 10 saatten fazla uyumayı geçtim olur olmaz zamanlarda da kapanıyor gözlerim. misal,
üniversite sınavında biraz kafam dağılsın diye başımı sıraya yasladım ve derin bir uykunun dibini gördüm. sınav görevlisi bayıldığımı zannedip dürtünce uyandım ve 20 dakika boyunca uyuduğumu anladım.
tuvalete girince de uyuyorum, üst kattakiler sifon çekince anca uyanabiliyorum.
geçen gün çamaşır makinesi bozuldu haliyle usta geldi eve. adamı rahatsız etmemek için salona geçtim yine uyuya kalmışım. adamcağız ne yapacağını bilememiş ama rahatsız etmek de istememiş. not bırakmış, " yorgundunuz herhalde uyuyordunuz, uyandırmayayım dedim. ben dükkana geçiyorum, makinenizi tamir ettim, ücreti bir ara dükkana uğrar verirsiniz." diye. çok utandım, yüzüm yoktu dükkana gitmeye ev arkadaşım götürüp verdi ücretini.
su ısıtıcının kaynamasını beklerken ayakta uyumuşluğum bile var.

daha ne kadar saçma zamanlarda uyuyabileceğimi bilmiyorum ama yavaştan şikayet etmeye de başlamadım değil. bi sallanıp silkelenip kendime gelmenin zamanı geldi sanırım.

en güzel klipler

pink floyd- high hopes
radiohead- creep

son sigaranın tersten yakılması

dalgın bünye tarafından velinimet gözüyle bakılan sigaranın mundar edilmesi durumudur. bu eylem genellikle gecenin ilerleyen zamanlarında yani dışarıya çıkmanın pekte mümkün görülmediği saatlerde gerçekleşir. insan kendisiyle en büyük savaşlarından biri o an verir işte. ya o sigarayı filtresiz içecektir ya da atacaktır. genellikle filtresiz içilmeye karar verilip yarısında söndürülmek zorunda kalınır. yani her şekilde insana küfür ettiren bir olaydır.

laf soktuğunu düşünen insan

eğer bunu yapan değer verdiğiniz bir dostunuz ise onu kaybetmemek için başta ses etmezsiniz. ne dese ya kafa sallar onaylarsınız ya da sessiz kalırsınız o yine onayladığınızı düşünür. zamanla sabır taşı değilseniz çatırdama belirtileri başlar ve siz de ona uyarsanız ama bu sefer de dengesiz, bencil, dikkat çekmeye çalışan siz olursunuz.

sözlük yazarlarının içinden geçen ilk cümle

2 saattir ağzımda bir dilli düdük var ve anlamsızca öttürüp duruyorum amacım ne ki?

sınavlarda karşılaşılan mucizeler

dönem boyunca belki hocanın gözüne girerim umuduyla gidilen ancak dersi dinlemek yerine uyuma eyleminin gerçekleştirildiği için tek kelime dahi anlaşılmayan dersten, sınav sırasında hocanın "aranızdan sadece 10 kişiyi tanıyorum ve sadece onlar bu dersten geçebilir, isterlerse boş kağıt verebilirler." demesi üzerine aa ile geçmem.

yaran diyaloglar

ismail abinin bekledigi gemi: +
annesi: -

+ kaç gündür başım ağrıyor, geçmedi bir türlü.
- ev basık ya sizin ondan ağrıyordur.
+ midem de bulanıyor.
- ev basık ya ondan ondan.
+ karnım aç ama yemek yemek istemiyor canım.
- ev basık.
+ ama bir turşu olsaydı şimdi yenirdi.
- ev basık ya ondan çekiyordur canın.(!)
+ hamile miyim acaba?
- ev bası.. neeeööö?
+ ev basık ya ondan dedim.

ankara denince akla gelenler

(bkz: ankara pavyon geceleri)

gazi üniversitesi

kendisine 3-4 beden büyük gelen kadir cangızbay ve ahmet çiğdem gibi değerleri bünyesinde bulunduran üniversite.