bugün

entry'ler (26)

boğa burcu kadını

öncelikle yazacaklarım için tüm boğa burçlarından ve tüm kadınlardan özür dileyerek başlıyorum.

tecrübelerimi, hayatım boyunca yakın olduğum tüm boğa burcu kadınlarının ortak özelliklerini baz alarak kazandım. bunların içinden en yakınım ablamdır.

bu kadınlar çok agresif ve genelde sinir hastası olurlar. bir yere kadar bazı şeylere tahammülleri vardır fakat muhakkak onların patlamasını sağlayacak bir damarları da vardır. o damarlarına bastığınızda sessizce ölmeyi bekleyin. dilleri çok sivridir, aynı zamanda inatçılardır.

ayrıca bu kadınlar aşırı alınganlardır. kendileri dobralıklarıyla da ünlü olup, çat-çat yüzünüze patavatsızca herşeyi söylerken, siz onlara hiçbirşey söyleyemezsiniz. en ufak lafınıza alınırlar.
örneğin, bir iki hafta aramadığınız boğa kadını mutlaka size içten içe küser ama gururundan sebep asla o aramaz, susar. olur da birgün karşı karşıya gelirseniz tavrını takınır. siz ne olduğunu sorguladığınızda herşeyi yüzünüze çarpa çarpa söyler. susar kalırsınız.

bu kadınlar da en sevmediğim özellik ise, kocalarına-sevgililerine çok düşkün olmalarıdır. hayatlarına bir erkek alırlar ve erkeğin onları yönetmesine izin verirler. tamam alttan al, sev, herşeyine katlan ama ezdirme işte kendini. ezdirme.
genelde erkek ağızlarına da s.çsa gıkları çıkmaz. dışarıya aslanken, erkeğine kedidir kısaca.

ama en nihayetinde bu kadınlardan çok harika ev kadını olur.
evi çok güzel çekip çevirirler. çok iyi anne olurlar. mutfakta da çok iyidirler. kısaca ev konusunda ellerinden her iş gelir, beceriklidirler.

daha fazla uzatmıyorum.

bir aslan kadını olarak hem hiç anlaşamadığım hem de onlarsız yapamadığım burcun kadınlarıdır bunlar.
bir şekilde insanın hayatında yer almayı başarıyorlar.

volkan demirel

kişiliğini, karakterini falan bilmem.

yalnızca fenerbahçeye ciddi anlamda değer verdiğini görebiliyorum.

bir kaç yıl önce yakışıklı da gelirdi bana, bu ara çok böyle tipler türeyince sıradanlaştı.

herneyse, has fenerlidir.

whatsapp ta aktif olup size yazmayan sevgili

Sevgiliyi geçtim, arkadaşım, kuzenim bile çevrimiçi olup yazmıyorsa sinirlerim tepeme çıkıyor.

Kesin kızlarla konusuyor vb. gibi kıskançlık-paranoyaklık yapmam bu konuda. Sadece sinirden birazcık delirebilirim.

Ayrılık nedeni resmen.

yengeç burcu erkeği

tam olarak evlenilecek erkek tipidir. evlerine çok sadık olmakla birlikte ruhlarında hep babalık hissi taşırlar. ailelerine çok düşkündürler. evcimendirler fakat ailelerini gezdirmeyi severler.

parayı yemeyi iyi bilirler. genelde iş hayatlarında güzel yerlere gelirler. esnaflık tam onlara göredir.

yemek yemeyi çok severler. akılları hep doludur, sizi dinliyor gibi yapıp milyon tane farklı düşünceye dalarlar.

birazcık düz adamlardır bunlar. recep ivediğe gülecek tarzdan adamlar, ama bu onlara bir eksi katmaz.

yalnız bu erkeklerde tek çözemediğim sadakat konusu oldu. duygusal, ailesine, evine bu denli bağlı adamlar, neden bu kadar adatmaya meyilli olur yahu?

edit: paraya da çok düşkündürler.

tatlı denince akla gelenler

kedi.
tatlı niyetine kesilip yenebilir.
kanlarının şerbetli olduğunu duymuştum.

sözlüğü okurken ki yüz ifadesi

görsel

tecavüze uğramış bir kadınla evlenmek

muhakkak aralarında troller vardır fakat bu kadar yazarın da troll olabileceği ihtimaline inanmıyorum.

iğrençsiniz. bu konu üzerinden ne trollük yapmaya ne de ciddi ciddi olumsuz bir şey demeye hakkınız yok.

cidden uzun uzun bir şeyler yazılmaya bile değmezsiniz. insan gibi insan olmak varken neden böyle iğrenç mahluklar olmayı tercih ettiniz? insanlardan ve kadınlardan uzak durun.
ciddi ciddi yazanlar potansiyel tecavüzcüdür.

milli yalanlarımız

+şimdddi çıkıyorum evden. çıktım şuan.

*saçını kurutmaya devam eder*

günün şiiri

ben
senden önce ölmek isterim.
gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
toprağa beraber dalacağız.
ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
ben
daha ölümü düşünmüyorum.
ben daha bir çocuk doğuracağım.
hayat taşıyor içimden.
kaynıyor kanım.
yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
ama ölüm de korkutmuyor beni.
yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
içimden bir şey :
belki diyor.


18 şubat 1945

-

en sevdiğim. beni her seferinde ilk defa okumuşum gibi etkiler.

doyamıyorum denilen şeyler

çay-sigara / kahve-sigara.

ciddi ciddi alkolü öven ve savunan insan

aralarında bir tek şarabı övebilirim. çok masum bir arkadaş. herkes şarapçı olsun!

geri kalanlar hakkında konuşmuyorum, elbet biranın, rakının da savunucuları çıkacaktır. bu sebepten saldım onları, ilgi alanım dışındalar.

herşeyi kararında diye bir söz vardır. dahasını söylemeye gerek duymuyorum.

52 yaşındaki erkek 18 yaşındaki kız ilişkisi

Birlikte ne gibi bir ortak nokta paylaşıldığını merak ettiğim ilişki türü. Aşkın yaşı yoktur, yargılamak amacıyla demiyorum. Benimkisi sadece merak. 52 yaşında bir adam göreceğini görmüş, geçirmiştir zaten.

ozan güven iticiliği

itici olarak düşünmemiştim daha önce fakat oynadığı reklam ciddi anlamda karizmasına zarar vermiştir. can manay rolünden sonra bunu yapmayacaktın sevgili ozan güven.

sözlük yazarlarının favori yemeği

ismini bilmediğim veya ismi olmadığı için detayıyla yazayım: fırınlanmış, tavuklu beşamel soslu, kaşarlı makarna.

tavuklu pilav, kıymalı makarna, kokoreç, kalamar.

bunlarla ömrümü geçirebilirim.

size epey vizyonsuz bir menü çıkardığımı farkındayım fakat benim midem de çöp olmayı seviyor demek ki. napalım.
bir de bayağı etçilim. evet.

kızların dünyayı toz pembe görmesi

gerçekten insanların bu derece ‘sığ’ düşünebildiğinden bir haberdim. biz kadınlar olarak fazlaca safız herhalde hiç bir erkek hakkında böyle konuştuğumuzu hatırlamıyorum.

ciddi anlamda binlerce kadın öldürülüyor, şiddet görüyor, tecavüze uğruyor, eşi-sevgilisi tarafından ihanete uğruyor, maddi sıkıntı çekiyor, babasız büyümek durumunda kalıp zor şartlar altında evine destek olmaya çalışıyor. yazsam milyonlarca neden var bu hayatta acı çekmek için. tabii bunlar yalnızca kadınların başına gelen durumlar değil, hemen buna da kulp bulursunuz diye açıklama yapıyorum.

bir erkek her ne kadar maddi sıkıntısını dışarıya yansıtmaktan hoşlanmıyorsa, bir kadın da aynı derecede hoşlanmıyor buna emin olun. hâlâ bu başlığa da anlam verebilmiş değilim. kimse sıkıntısını dışarıya yansıtmak zorunda değil arkadaşlar, dert yansak bu sefer de dırdırcı/ağlanıyor oluruz çünkü.

ha siz şu “gelinlerin tatlı telaşı” olayında, yeni gelinlerin ‘sunum’ sözcüğü altında yaptıkları zırvalıklara takıldıysanız da, bırakın insanlar hayatını yaşasın, hevesini alsın.

hiçbir kadın veya erkek hayatı toz pembe görmüyor emin olun. herşeyden önce ülkenin ekonomisi ortada. neyi ne kadar “toz pembe” görebiliriz ki? herkes kendi hayat mücadelesini veriyor. bırakın insanlar hayatlarına baksınlar. böyle saçmalıklarla kendinizi kücük düşürdüğünüze değmez.

ps: üstteki yazar arkadaşa istinaden: bizim annemle her market çıkışı konuştuğumuz konu marketten aldığımız üç parça şeyin 50-100 lira tutması. insanların hayatlarını bilmeden yorum yapmak ne kolay değil mi?

şeyma subaşı

zeki veya ikiyüzlü kişiliktir.
zeki dememdeki amaç, zengin ve ünlü bir adamı kendisine bir şekilde eş yapmasından sebep değil. bu zekilik değil zaten.

demek istediğim; gözlemlediğim kadarıyla gayet sakin, kendi hayatıyla ilgilenmeye çalışan, gezen-tozan-eğlenen, insanların dediklerini de umursamayan bir izlenim vermesi.

gelgelelim ki, işin asıl yüzü hakkında yazılan çizilenleri okumamla ortaya çıkıyor. yok efendim içeriye alınmadığı kafeyi satın almalar, instagramdan kötü yorumları silip “instagram siliyor” demeler. bunları şuan burada okudum. şaşırdım da açıkcası, daha önceden de kaprisleriyle alakalı bir kaç bir şey okumuştum. tabii her yazılıp çizilene inanmak ne kadar doğrudur tartışılır.

sonuç olarak, bahsettiğim gibi umursamaz ve tatlı bir imaj verirken içinden böylesine hırslı ve aklında tilkiler dolaşan bir kadın çıkması ciddi anlamda iki yüzlü gelmiştir bana. tatlı imajını insanlara yedirmesi de gayet zekice.

nike vs adidas

tasarım açısından nike.
fakat adidas hâlâ marka bakımından daha havalı geliyor bana.

hani ne oldu fırtına falan vardı

son anda yön değiştirip çanakkale tarafına doğru yol aldığı hakkında söylentiler çıkmıştır.
onun da kafası karışıksa demek.

bir evde tek başına yaşamak

gece yalnız olmadığım bir evde dahi korkudan uyuyamayan (ciddi anlamda her gece yaşıyorum bunu.) bana çok uzak bir durumdur.

keşke 15 kişilik bir aile olup hepimiz aynı odada yatsaydık dediğim oluyor.

uyumak üzere gözlerinizi kapattığınızda gözünüzün önüne gelen korku filmi sahnelerinin verdiği korkuyu bilir misiniz siz?

1 ekim dünya kahve günü

içmesini bilene hergün dünya kahve günüdür.