bugün

entry'ler (41)

sevdiğini serbest bırakmak

"dönerse kesin verecek beyler" ümidiyle beklenilecek eylemdir.

aşk

şiir ve yazılarda geçen, üç nokta ve virgüllere anlam kazandıran ruh halidir.

sözlük yazarlarının olası mezar taşı yazıları

hayat da size güzel amına koyayım.

sözlük yazarlarının ruh halleri

mutsuzluğum ete kemiğe bürünüp beni sikecek durumda. o denli yarrak gibi.

hayatım sikildi

Hayatımı siktin diyebilecek bi muhatabın olmadığı durumlarda sarf edilen cümle.

Birini hayatının merkezine koymak, onun bi anda her şeyi silip atması, hayatını sikip gitmesi, senin hayatımı siktiler nidalarıyla aşk acısı çekmen… asıl olması gereken, sıradan bi aşk ya da ayrılık hikayesinin özetiydi bu. Fakat birine hayatımı siktin diyememek ama ortada sikilmiş olan iki hayatın olması, işte bu kabul edilir bir durum değil. Hayatım sikildi deyip de iki tarafında darma duman olması, mutsuzluktan ölecek olması hayatın ne kadar ibne olduğu gerçeğinin somut hali.

Suçlayacak birinin olmaması çok boktan bi durum. Yok yere kendini ya da onun bi eksik noktasını-saçma sapan şeyler, birine eksiklik diye anlatsan adam yerine konulmazsın- bulup avunmaya çalışmak da bir işe yaramıyor.

Mutsuzluğum ete kemiğe bürünüp beni sikecek de rahatlıycam diye bekliyorum şimdi. Artık “hayat nasıl gidiyor” diye geyik yapamayacak olmayı düşünüyorum; bok gibi bi hayatın beni beklediğini bilerek.

ben bu yazıyı sana yazdım

ben sensiz dakikaların hesabını yaparken önümde sensiz bi ömür var, nasıl yapıcaz?

uludağ sözlük

beni kimsenin tanımadığı, yazdıklarımı kimse görmesin diye girip yazdığım sözlük. bu aralar baya sık kullanıcam gibi görünüyor.

sevgiliye söylenen son sözler

ağlama, sikerim belanı.

gelecekteki sevgiliye mektup

balım

nerden aklıma geldi bilmiyorum dün akşam ahmet çakar’lı ve rasim ozan kütahyalı’lı telegol’ü izledikten sonra beynimin buharlaşmayan kısmıyla prekazi’nin monako’ya attığı muhteşem frikiği izleme fikri hasıl oldu bende bi an, kırmadım hissiyatımı sevdiceğim, hayhay dedim, izleriz tabi dedim. rasim ozan’ın ses tonundan olsa gerek çınlayan kulaklarım beni her ne kadar rahatsız etse de youtube’dan açtım videoyu. cümle içinde geçen frikikten dolayı yanda çıkan videolar ne kadar alakasız olsa da bakmadım, kaymadı gözüm oraya, korudum dirayetimi nazlı yarim. sonra o frikiğe benzer denemeleri bizim mahmut’un da yaptığını hatırladım, sonra mahmut’un sana olan ilgisi geldi aklıma aniden sinirlendim bi an kapattım ekranı. sonra aklıma otomasyona girip açıklanan not var mı diye bakmadığım geldi. can havliyle attım kendimi bilgisayarın üstüne, iptale olabildiğince, var olan gücümle bastım, yüklendim. gelen “dütdütdüt” seslerini duyunca “hasktr” dedim. “noluyo lan”. bıraktım bilgisayarı öylece orada. akabinde gökhan’ı düşündüm, bilirsin canım bizim gökhan’ı, onun o “valla gelmezseniz alınırım hacı deyip de geldikten sonra da hafız kusura bakma ev değilim ya valla çok mahcup oldum size karşı” tavırları yok mu? bilirsin en çok da bu tavrını bu halini sevmem bu çocuğun. ama hemşeri sonuçta atsan atılmaz satsan satılmaz çiçeğim.

gökhan, mahmut, prekazi, ahmet çakar, rasim ozan. halı sahaya takım mı kuruyosun bana mektup mu yazıyosun muratçığım, dediğini duyar gibiyim canım. kızma, bilirsin ben duygularını belli edebilen bi adam değilim. ama dersen ki “prekazi’nin frikiğine iltifat etmeyi biliyodun mevzu ben olunca mı bilmez anlamaz oldun bu işleri” –ki bilirim dersin- hak veririm sana ve derim ki balım; “ sen karşılık ver hissiyatıma ben mahmut’un frikiklerine de katlanırım, rasim ozan’ın ses tonuna da gökhan’ın umursamaz tavırlarına da. hatta gün gelir rasim ozan’la ahmet çakar’ı alır, rıdvan dilmen’in yanına götürür öpüştürür barıştırırım aradaki husumeti unutmalarını sağlar, birlikte aynı programa bile çıkartırım yeter ki ‘he’ de.”

a milli takımın atv ye kazığı

maç yerine çocuklar duymasının tekrar bölümlerinden birini verse pek fark eden olmazmış gibime geliyor.

dilber in sekiz günü

fırat tanış'ın ciwan haco'nun ey dilbere şarkısını söylediği sahne; etkileyici.

greenpeace

gdo'lu ürünlerin ülkeye girişiyle alakalı bi imza kampanyası yürüten kuruluş
linkte detaylı bilgi var... http://www.greenpeace.org...rkey/tr/harekete-gec/gdo/

otobüs yolculuğunun hiç bitmemesini istemek

çevrede kesişilen bi kız olabilir.

şişkoların da aşık olabileceğini kabullenmek

-mahmut abi yakışıyo mu yaptığın kocaman adamsın.
+hayırdır nuricim noldu, ayrıca 23 yaşındayım lan ben.
-onu mu diyorum amk ben. 90 kilo adamsın. aşık olmuşun merve'ye.
+spora yazıldıydım ben, ondan şeyaptım. bi sınır da yok ki amk, polislik mülakatları gibi. kime başvurcaz.

ilk defa kavga edeceklere öneriler

kaçın, dayak yersiniz olum ilk defaysa.

üniversitenin ilk günü anne gitme diye ağlayanlar

(bkz: akraba evliliği)

göte girip açılarak tabuları yıkan asi şemsiye

"inşallah plaj şemsiyesi değildir" dedirten şemsiye.

pisst hemşerim karı var kız var alem var

pasaj yakınlarında yürürken sakince yaklaşıp "abi porno var, yerli yabancı porno" diyen arkadaşın bi üst sürümüdür.

sanatoryum

türkiye'nin kaliteli cerrahlarını bünyesinde barındıran akciğer hastanesi. doktorlara lafım yok cidden hem anlayışlı hem de kaliteli insanlar(bi iki asistan piç hariç; gözlüklü ve kel olan acayip yavşak) ama hastane yapı olarak berbat durumda. cerrahi servisin olduğu en üst katta herkes ameliyatlı, yürümekte zorlanan hastalardan bahsediyoruz. ve alaturka tuvaleti kullanmaları imkansız. buna karşılık olarak o katta sadece bir tane klozet bulunmakta.her girenin de ağır hareket etmesi gayet normal(narkoz etkisiyle bağırsakların çalışmaması gibi bi durum varmış). memleketin başkentinde tuvalet sırası bekleyen hastalarla karşılaşmak cidden çok şaşırtıcı, yaptığınız işi sikeyim sizin dememek elde değil lan.
unutmadan; o klozette de 3 gün boyunca tuvalet kağıdı yoktu, bitmiş hafta içi almayı düşünüyolarmış, zahmet etmesinler amk.

2023 te türkiye

her üç kişiden beşinin akp'ye oy verdiği, akp'nin oy oranının %166ya çıktığı türkiye olabilir.