bugün

yürümek

"yürümenin erdemi üzerine" güzel bir yazı, buyrun;

Tanzimattan beri koşturup duruyoruz. Tabakhaneye yetiştirdiğimiz herzenin hesabını değme matematikçiler tutamaz. Ama hala bir telaş, pür telaş. Neredeyse iki yüz yıl boyunca bizi en iyi tarif edecek kelimedir bu: telaş. Nedir bu koşturmaca? Nereye yetişiyoruz? Birilerinden, bir şeylerden mi kaçıyoruz? Yoksa insanlık aldı başını gitti de bir biz mi kaldık dağlar başında? Oysa, şu telaşı bir yana bırakıp sakin bir yürüyüşe ne kadar muhtacız.

Ağır ağır devam eden bir yürüyüşün yerini hiç bir şey tutamaz. Yürümekle yollar aşınmaz; diyen fütursuz pragmatizmin onursal zeusunu değil de En güzel düşüncelerime yürüyerek ulaştım diyen Kierkegaardı ciddiye alıyorsanız, sakin olun ve güzel bir yürüyüş için hazırlanın. Aranızdan bazıları çıkıp kestirmeden gitsek nasıl olur ya da yoldan taksi çevirelim ne gerek var yürümeye diyebilir. Bir güzel ağzının payını verin ve yürümeye devam edin. Çünkü, pörsümüş bir nostaljiye katık ederek kendimizden uzaklaştırdığımız insanlığımıza ancak yürüyerek ulaşabiliriz.

Yürümenin dışındaki her eylem bizi dünyaya yabancılaştırır. Adımlarımızla kat ettiğimiz yol varlığımızla doğrudan irtibat halinde olduğu için bizden bir parçadır. insanın kendi müziğine eşlik edebilmesinin yegane fırsatıdır. Oysa araya bir aracı girdiğinde her şey flulaşır ve kaybolur. Yürürken tüm varlığımızla dünyaya intibak ederiz ve onun dilini anlarız. Ulaşım araçlarıyla yaptığınız her türlü uzun ya da kısa yolculuk zamandan çalmak ya da dünyadan korumak vaadiyle sizi kendinizden uzaklaştırır. insan dünyaya karşı yürümekle meşhur olur. Çünkü dünyaya karşı yürürken kendinize de yaklaşmış olursunuz.

Hülasası, Patrick Süskindin de dediği gibi Yürümek insanı sağaltır. Yatıştırır, teselli eder. Yürüyün efendim, hem en güzel düşüncelerinize kavuşmak için hem de eşkiyaların kestiği uğursuz yolları aşındırmak için yürüyün.

Selman Bayer