bugün

bedevi

bedevi isimli guzel bi siir vardir,

duydunuz zilin sesini ve aniden
iniyor hızla ipek perde
ve sessiz beklenti içinde tümden
bekleniyor akşam başlasın diye.

kotzebue (*) değil komuta veren,
neşeli izleyicileri güldürmek için.
değil o gayretli sürümü schiller’in
değil o, öne çıkıp altın sözler döküveren.

çölün çocukları gururlu ve özgür
yürüyorlar selamlamak için bizleri
ama tümden yitip gitti gurur
özgürlüğünse kalmadı izi.

hopluyorlar paranın çağrısıyla
(tepeden zıplayan delikanlı
neşeyle). sessizler, tümden suskunca,
tek istisna, şuracıkta ağıt yakanı.

hayret ve korku içinde izleyiciler
bu cambazların yaptıklarıyla,
alkışlıyor onları izleyiciler
kotzebue’nun zırvalarına nasıl alkış tuttularsa.

çöllerin göçebe insanları,
meydan okudunuz yakıcı öğle güneşine,
arşınlayıp çetin fas’ın yanan kumlarını,
hurma ağaçlarının eğildiği vadilerde.

ve el cerid’in (**) uzanıp gittiğiniz
cennet bahçeleri boyunca.
cesur akınlara gönül verdiniz.
attı adımını atlarınız savaş meydanlarında.

oturdunuz ayışığının saçıldığı yerde,
palmiye korularının nadir pınarlarında,
ve sevgili dudaklar, zarif becerileri ile,
bir çelenk ördüler peri masalındaymışçasına.

uyuyarak dar çadırlarda öylece
uzanarak aşkın serin kollarında
eşlik edene dek güneşin doğuşu, güne,
böğürdüler develer durmazca.

hoplayıp zıplıyorlar çağrısıyla paranın,
değildir bu, doğa’nın çağrısıyla.
sessizler tümden, gözleri boş onların,
o ağıt yakan bedevi dışında.

frederick engels (1820-1895)