bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

bazen her şey o kadar üstüme geliyor ki dayanmak istemiyorum.

kuzey kutbundan bir delik bulup sittirip gitmek istiyorum uzay boşluğuna. değil bu ülkeyi ya da bu şehri terk etmek... neden her şeye ben çözüm bulmak zorundayım ve neden her önüne gelen benden bir çözüm üretmemi bekliyor. anlatacak kimse yok ve acayip bunalıyorum bazen.

ağrılarım giderek fazlalaşıyor, bir yandan onlara direnmek bir yandan hayat her şeyiyle yolundaymış gibi sana sahip çıkıp senin bazen öldüren kaprislerinle uğraşmak... ben anneyim buna dayanırım da sen benim eridiğimi yavaş yavaş görmüyorsun.

ben çoğu zaman artık hiç yaşamak istemiyorum. o kadar bunaldım ki. bunu hiç kimseye söyleyemem hiç kimseye. kimse anlayamaz çünkü...

herkes o kadar dağılmış ki gerçekler kabus gibi çöküp bir defolup gitmiyor başımdan. bunalıyorum. bunalıyorum. bunalıyorum. anlık mutluluklarımla ayakta kalmaya çalışıyorum ve çok üzülüyorum aslında kimsenin beni anlamamasına, hele bu bir de yakınımsa... içimden o kadar çok ağlamak geliyor ki bazen. oturup şu an ki gibi ağlıyorum işte. biliyorum bir müddet sonra da susacağım. ve beni anlayan bir allahın kulu yok çevremde geçtim anlaşılmaktan üstüme gelinmesin artık yeterrrrrrrr!!!!

sevgiler hep pranga mı olur ayağımıza yoksa ben rahatsız olduğum için mi böyle hissediyorum artık. ana, çocuk, bilmem ne ama sevgiler hep görünmeyen bir zincir gibi bizi bağlayıp yapmak istediklerimizden hayal kurmaktan bile uzak tutmak zorunda mı bizi?

yıllar sonra ilk kez kendime bir kaç saat vakit ayırmanın özlemini çekiyorum ve bu yıllar sonra bunu yapmak benim hakkım aslında. para makinası gibiyim. çalış, kazan, döşe... duygularımı kanımdan olan görmezse, beni yargılarsa, ben ne kadar moralli olabilirim ki?

kızım sen bu yazıyı hiç okumayacaksın ama ben bu yazıyı gerçekten sana yazdım ve sen beni çok kırıyorsun son aylarda. oysa ben hep senin için uğraştım hiç bir şey beklemeden çünkü doğal olanı buydu. inandığım şeyi yaptım...

beni bir hiç uğruna kırdın bu akşam. bilir misin içten içe eridiğimi? bilmezsin kemoterapi günlerimin yakın olduğunu. ben biraz mutlu olmak istiyorum kızım seni mutlu ettiğim gibi. ama sen gereksiz hırçınlıklarınla beni yoruyorsun. gençlik; olacak o kadar tabi. ama artık bu dünyadan kaçasım geliyor bazen. çok yorgunum ve bunu kimse bilmiyor biliyor musun? sen dahil...

öyle garip bir şekilde hayatıma tutunmamı sağlayan bir " çekmece " var ki ondan aldığım güçle gideceğim hastaneme de ameliyatımı dimdik olduğum gibi gereken kemoterapiye de başlayacağım. gerekirse asil bir şekilde yalnız da öleceğim. ve zerre kadar kendime acımadan. çünkü yaşadığım hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum babamı seçemememin dışında bu hayatta.

beni kimse ya anlamadı ya da hata bendeydi ben anlamalarına izin vermedim ama ne önemi var ki artık. bildiğim tek bir şey var o beni dökük saçlarımla da sever. hem de kimsenin sevmediği kadar... tanrı seni korusun can, tanrı seni korusun... beni çekmeceden kimseye teslim etme. sakın teslim etme. hep senin bırak...