bugün

çağan ırmak

filmleri "ben mesaj veriyorum!" diye bağırmasa daha güzel olacak adam. bir filmin kalitesi, verdiği mesajın haklılığıyla doğru orantılı değildir ki. yani keskin bir "iyi-kötü / doğru-yanlış" ayrımını pek doğru bulmuyorum.

misal ulak filmini izlerken, bir an kendimi tiyatroda sandığım sahneler oldu. ayrıca her şey o kadar belirgin ve net çizilmişti ki, o kadar keskin çizgilerle ayrılmıştı ki; çocuk kitabı kıvamına dönüşmesi an meselesiydi. yani sadece ulak filmiyle sınırlamamalı elbette ancak genel hakim hava bu. sinemada eleştiri riskli bir iştir. hele ki sistem eleştirisi, ayrı bir maharet ister. filmin, yapılan eleştirinin gölgesinde kalma riski vardır.

şöyle söyleyeyim; "yanlışı" yermek mi istiyorsun? o zaman onu yücelt. bırak seyirci yanlışla yükselirken, yerdeki doğrunun küçülmediğini görerek alsın bu mesajı. veya kötünün zirvesinde orgazm olsun. bırak seyirci kötüyle bağ kursun. bırak o kadar da uzak olmadığını görsün.