bugün

kubizm

Türkiye'de sergilere ilk kübik eserleri sokan D Grubuydu. D Grubunun üyesi olup, sonradan Picasso ile çalışacak Abidin Dino da o günleri şöyle anlatır:

Bizler (...) Fikret Adil'in arkadaşı birtakım toy ressamlardık. Birbirlerimizden bambaşka, ayrı ayrı kişiler, kişilikler, ama yenilikten yana altı grup üyesinin dördü Avrupa'dan, yani Paris'ten yeni dönmüş burslu sanatçılardık. Üçü (Berk, izer, Tollu) kübist ertesi (post-cubiste) atölyelerde çalışmışlardı. Kübist ertesi diyorum, çünkü bilindiği gibi kübizmin yaratıcı dönemi 1906 ile 1913 arasında yer alır.

Abidin Dino devamla, kübizmin ikinci kuşak uygulamacılarını da anlattıktan sonra sözü bizdeki kübist modalara getiriyor. Fikret Adil'in söz ettiği (sözde) kübist Beyaz Rus mobilyacıyı o da hatırlıyor. Başka örnekler de veriyor:

Muhallebici dükkânlarının duvarlarında kübist süslere rastlamak mümkündü, bir çeşit halk kübizmiydi bu... Eski Akbaba koleksiyonlarına bakın, kübist sözcüğü ile, modası ile alay eden karikatürler yayımlanmıştır kuşkusuz.

D Grubunun sergileri her zaman kübizm ve Picasso konularında tartışmalara zemin hazırlamıştır. 1938 yılı sonlarında bir D Grubu Sergisi sırasında Naci Sadullah, yazısında alay etmek için "kübik sergi" ifadesini kullanır. Bunun üzerine Asaf Halet Çelebi Vakit gazetesinde şunları yazar:

Bir zamanlar bilmem hatırlar mısınız, bir "tango" kelimesi moda olmuştu. Aşağı yukarı harp senelerinin [I. Dünya Savaşı kastediliyor] mahsulü olan bu kelime çok sürmeden unutuldu ve mefhumunu tamamen kaybetti. "Tango"; yeni, şık, modern, Avrupai ilâh... manasına gelen, istihzalı bir kelime idi. Son zamanlarda, fakat daha ziyade münevver taslakları arasında "kübik" kelimesi zuhur etti. Anlamadıkları iyi veya fena her harekete, her sanat eserine, her yeniliğe bu damgayı kolayca vuruyor ve büyük bir vecize yumurtlamış gibi böbürleniyorlar. "Kübik" bunların arasında klasizmanın muayyen ifade ve kalıplarından çıkmış her esere kolayca ve düşünmeden savrulan bir tezyif kelimesi oldu. {Vakit Cumartesi ilave¬i, 28 Ocak 1939)

Peyami Safa da D Grubu dolayısıyla bir yazısında kübik resmi "çarpık" olarak tanımlıyor ve (1939) şu yorumları yapıyordu:

Avrupa'da çarpık resim, istikrarsız bir devrin ve bir inanma sıkıntısının mahsulüydü. Bir de, kanun maddesi haline gelen kaideleri parçalaması lâzımdı. D Grubu da bu büyük zaruretten doğdu. Çarpık resim gülüncün değil, acayibin karikatürüdür.