bugün

türkiye nin batıdaki gibi aydınlanma yaşamayışı

batının kabuğunu kırma hikayesi avrupa'daki şu malum dogmatik düşünce sistemi skolastik düşünce nin bertaraf edilip kilise hegemonyasından/ baskısından kurtulup değişik düşüncelere açılımın da hikayesidir kuşkusuz. 15.16 yüzyıllarda avrupa resmen bir kabuk değişimine gitmiştir. özellikle bilimi öncül kabul edip sanata ve kültüre yapılan yatırımlar avrupa'nın yeniden doğuşu manasına gelmektedir. elbet bu kabuk değişimi kolay olmamıştır. birçok insan hayatına mal olan bu devrim hümanizm ve sanatla aydınlanma çağı olarak ifadelenmiştir. antik çağdaki kültürel öncüllüğün yeniden yapılanmasıdır belki de bu dönem. geçmişteki yakılan kitapların yıllar sonra tekrardan değerlendiği, okunmaya başladığı hayata değişik perspektiflerden bakabilmenin zihin açıcı düşünselliği içinde ilerlemelerin kaydedildiği at gözlüklerinin çıkarıldığı zaman dilimlerini yansıtır aydınlanma çağı. bu yıllarda genişledikçe genişleyen osmanlı devletinin pozisyonu ilgiye namzettir. çünkü osmanlı devleti'nin asıl çöküş nedeni bu aydınlanma çağına tam manasıyla fransız kalabilmesinde yatar. 1570'li yıllar osmanlı'da sınırların alabildiğine genişlediği yıllar. akıla ders kitaplarında yer verilmeyen bir takiyüddin olayı geliyor. bu değerli bilim adamı bir rasathane kurup gözlem neticesinde bilim üretiyor. lakin, başına gelmeyen kalmıyor. meleklerin bacaklarını dikizlediği için rasathanesi yakılıp yıkılıyor, kendsi de öldürülüyor. tabi buna dönemin şeyhülislamı neden oluyor. bir nevi padişahı galeyana getirmesiyle. ee işin enteresan kısmı bu dönem avrupasının durumu. tam tersi bir modernleşmeyle kilisenin gündelik yaşamdan tasfiyesi ve de böylece bilime atfedilen önem hareketi belki de o döneme kadar yaşanmamış bir ufku genişletici platform sunuyor. farklılık açık. takiyüddin'in öldürülmesi kesinlikle basit bir olgudan öte mana içeriyor. ikili bir kuşbakışı analiz çerçevesinde. sonuç, hasta adamlığa dahi gidebiliyor. genel bir konjonktur ıskalandığı için.
türkiye cumhuriyeti elbet mühim bir kurtuluş savaşı sonucunda kurulmuştur. lakin türkiye'nin kuruluş aşaması kısa bir zaman dilimini barındırır. az önce bahsettiğimiz tarz bir aydınlanma çağı türkiye yaşamamıştır. bu da çeşitli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. hala daha kapanmayan bir bilim/ kültür geriliği veya zaman gelimi ifadelenip duran kimi kesimlerin şeriat le ilgili kaygıları gibi. ki cumhuriyet dönemi isyanlarından şeyh sait isyanı bastırılmamış duyguların yansımasıdır. yıllar sonraki madımak taki katliamı da görmüştür bu ülke. ve diğerlerini de.
türkiye cumhuriyeti kadınlara hakkını en önce veren devletlerdendir. küreselleşmenin hızlılığına binaen kadınlar çalışma hayatına daha çok girmeye başlasa da bir çok yönden hala ikincil rol üstlenmektedirler. burda sosyal yapı analizleri feodalite, töre cinayetleri gibi dikkate değer olgulara girmeyeceğim. kadının yönetme yönetilme olgusunda yöneten de olması gerektiği açık. siyasal partilerden sivil toplum kuruluşlarına aktif kadın görememekteyiz. yıllar önce kopardığım bir kamil masaracı karikatürü vardı. kadınlar ve hakları masaya yatırılmış tartışılıyor. o toplantıda bir tane kadın yok. enteller, ressamlar, yazarlar * türkiye'deki kadının halini tartışıyorlar. bu geçmiş zaman çizimi dahi çok şeye kadir ülkemin halini ifadelemekte.