bugün

tek başına olmak

ilklerde güzeldir sözlük. kendini sultan süleyman sanırsın. yer içer yatarsın. karışan yoktur sana, höyyt diyen yoktur. bakkaldan 2 yumurta bi' ekmek bir de gazete alırsın, tavaya margarini eritip yumurtaları kırarsın, gazetenin magazin sayfasını sofraya serersin, ekmeğin köşesini bölüp yumurtaya bandıra bandıra yersin. radyodan slow türk frekansını bulursun, biraz ses verirsin, çalan "istanbul da sonbahar" şarkısı eşliğinde tıraşını olursun. gardıroptan rastgele seçtiğin birkaç parça elbiseyi hemencecik giyiverirsin. sonra haydi işe deyip yola koyulursun. kulaklığını takarsın kulağına, duymazsın kalabalığın sesini.
akşam olur iş biter, eve biraz geç gireyim dersin; nasılsa hesap soracak olan yoktur. taksimde bi' pub a girersin, dört kişilik masaya tek başına oturursun krallar gibi. iki bira içersin yavaş yavaş, yanında da tuzlu fıstık... lakin eninde sonunda eve gitme vakti gelir...

bir gün gözlerini açarsın sözlük... her gün aynı ritmde dönen çarkın parçası olduğunu farkedersin. dalgasız bir denizde boğulmaya başladığını hissedersin. ne kralım ne padişahım, ben sefil bir insanım dersin kendi kendine. acı çekersin sözlük, hem de çok. yanında olmayanlar, -yanında olmadıkları halde- sana tarifi imkansız acılar çektirir. yani tek başına olmak zordur, sancılıdır sözlük.